Sağlık personeli, danışanlara diyabet belirtileri, risk faktörleri, korunma yöntemleri ve düzenli ölçümün önemi hakkında bilgilendirme yaptı. Özellikle erken tanının hayat kurtarıcı olduğuna dikkat çekilerek, toplumun diyabet konusunda daha bilinçli olması hedeflendi.
Sincan SHM’ye gelen vatandaşlar, ücretsiz gerçekleştirilen ölçümlere yoğun ilgi gösterdi. Etkinlik boyunca danışanların kan şekeri ve kan basıncı değerleri kontrol edilerek sonuçlara göre yönlendirmeler yapıldı.
Gençlik Kampı’nın önemine vurgu yapan Başkan Çetin, kızların kamp boyunca hem sosyal hem de kişisel açıdan önemli kazanımlar elde edeceğini belirterek şu ifadeleri kullandı:
“Bugün kızlarımızı böylesine anlamlı bir programa uğurlarken hem gururluyuz hem de heyecanlıyız. Gözlerindeki merak ve öğrenme isteği bizlere her zaman umut veriyor. Bu kamp sadece bir gezi değil; yeni deneyimler kazanmaları, arkadaşlıklar edinmeleri ve kendilerini geliştirmeleri için büyük bir fırsat.”

Genç kızların toplum içinde daha güçlü bireyler olarak yer almasını istediklerini söyleyen Çetin, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Kızlarımızın kendilerini her alanda güçlü hissetmesini, hayallerinin peşinden cesaretle gitmesini istiyoruz. İnşallah dopdolu bir kamp dönemi geçirip güzel anılarla ilçemize dönerler. Belediye olarak her zaman yanlarında olacağız.”

Ankara’nın en işlek noktalarından Bahçelievler 3. Cadde üzerinde Başkent Elektrik A.Ş. tarafından yürütülen sokak aydınlatma çalışması tamamlanmasına rağmen, bölge halkının mağduriyeti sürüyor. Yaklaşık iki gün süren sokak aydınlatma proje çalışmasının ardından cadde boyunca kazılan alanların bir haftadır kapatılmadığı görüldü.
Mahalle sakinleri ve esnaf, kazı alanlarının hem görüntü kirliliğine hem de güvenlik riskine neden olduğunu dile getirdi.
Cadde esnafı, çalışmaların ardından oluşan çukurların kaldırılmamasının günlük yaşamı olumsuz etkilediğini ifade etti. Vatandaşlar, belediyeye yaptıkları şikayetlerin “konu çözüldü” şeklinde geri dönüş aldığını ancak sahada herhangi bir iyileşme yapılmadığını dile getirdi.
Şikayet bırakan bir mahalle sakini, “Biz artık çileden çıktık. Her gün aynı manzarayla karşılaşıyoruz. Çözülen ne tam olarak? Kazı olduğu gibi duruyor.” sözleriyle tepkisini dile getirdi.
Cadde üzerinde yürüyen vatandaşlar, özellikle geceleri kapatılmayan kazı alanları nedeniyle güvenlik riski yaşandığını belirtiyor. Esnaf ise iş yerlerinin önünde oluşan bozuk zemin nedeniyle müşteri girişlerinde zorluk yaşandığını ifade ediyor.
Bahçelievler 3. Cadde sakinleri, hem Başkent Elektrik A.Ş.’den hem de ilgili belediye birimlerinden yolun en kısa sürede onarılmasını talep ediyor. Vatandaşlar, “Çalışma bitti deniyor ama yol hâlâ perişan durumda” diyerek acil çözüm çağrısı yaptı.
Gece ve sabah saatlerinde hafif soğuk hissedilse de gündüz saatlerinde güneşli hava vatandaşlar için keyifli bir gün sunacak.
Hafta içi hava durumu da benzer bir tablo çizecek. 17 Kasım Pazartesi günü az bulutlu hava ve 2 derece / 16 derece aralığında sıcaklıklar bekleniyor. 18 Kasım Salı günü ise en düşük 3 derece, en yüksek 16 derece olacak. 19 Kasım Çarşamba günü sıcaklıklar 4 derece ila 18 derece arasında değişecek ve güneşli hava devam edecek.

Raf Fiyatı ile Gramaj Arasındaki Uyuşmazlık Tepki ÇektiAlışveriş sırasında ürünleri inceleyen bir vatandaş, aynı marka iki farklı gramajdaki ürünün aynı fiyatla satıldığını fark edince durumu görüntüleyerek tepki gösterdi. Tüketici, bu durumun insanların yanılmasına ve farkında olmadan mağdur olmasına neden olduğunu belirtti.
Perakende sektöründe fiyat güncellemelerinin sıkça değişmesi, özellikle büyük zincir marketlerde raf fiyatı ile kasa fiyatı uyuşmazlıklarını beraberinde getiriyor. Etiketlerin zamanında güncellenmemesi ise tüketiciyi doğrudan etkiliyor.
Yasal Düzenleme Açık: Etiketler Güncel Olmak ZorundaUzmanlar, perakende sektöründe faaliyet gösteren işletmelerin 6502 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun ve Fiyat Etiketi Yönetmeliği hükümlerine uygun davranması gerektiğini hatırlatıyor.
Tüketicinin ekonomik haklarının korunması için ürünlerdeki fiyat etiketlerinin güncel, okunabilir ve gerçeği yansıtır nitelikte olması büyük önem taşıyor. Etiket ve kasa fiyatı arasında fark olması durumunda ise tüketici lehine fiyatın uygulanması zorunlu.
Bölgenin merkezi konumu ve Kızılay esnafı ile çalışanların yoğun katılımı, mescidin kapasitesinin sık sık zorlanmasına yol açıyor. Bu nedenle, Cuma namazı saatlerinde birçok kişi ibadetlerini metro koridorlarında yerine getirmek zorunda kalıyor.
Kızılay Metro Çarşısı’ndaki mescitte yer bulamayan vatandaşlar, giriş ve koridorlarda namaz kılmak zorunda kaldı. Görüntüler, bölgede daha büyük ve daha fazla mescit alanına ihtiyaç olduğunu bir kez daha ortaya koydu. Vatandaşlar, yoğunluk nedeniyle ibadetlerini rahatça yerine getiremediklerini belirtiyor ve çözüm talep ediyor.
Metro çarşısında planlanan mescidin küçük bir cemaat için tasarlandığı ifade edilirken, bölgedeki esnaf ve çalışan nüfusun namaz saatlerinde yoğun olarak mescidi tercih etmesi talebi artırıyor. Özellikle Cuma günleri metro çarşısına akın eden vatandaşlar, mevcut alanın yetersizliğini her hafta deneyimliyor.
Yoğun talep, hem vatandaşlar hem de esnaf tarafından Kızılay Metro Çarşısı’nda daha geniş mescit alanı talebini gündeme getirdi. Ankara’da merkezi metro noktalarında ibadet alanlarının kapasitesinin artırılması, benzer yoğunluk sorunlarının önüne geçmek için önem taşıyor.
Sosyal Uyum ve Gençlik Katılımı Projesi kapsamında Ankara’da “Çocuk Koruma ve Toplumsal Cinsiyete Dayalı Şiddetin Önlenmesi” konulu bir eğitim programı düzenlendi. Eğitimde, geçici koruma altındaki çocukların güvenliği, toplumsal cinsiyet eşitliği ve psikososyal destek süreçlerine ilişkin farkındalık artırıldı. Program, hem gençlerin hem ailelerin korunmasına yönelik önemli bilgiler içerirken, uzmanlar tarafından yapılan bilgilendirmeler katılımcılar tarafından ilgiyle takip edildi.
Sosyal Uyum ve Gençlik Katılımı Projesi, geçici koruma kapsamındaki bireylerle toplum arasında sosyal bağların güçlendirilmesini hedefleyen geniş içerikli bir çalışma olarak yürütülüyor. Gençlik ve Spor Bakanlığı ile UNICEF arasındaki iş birliği doğrultusunda 2016 yılından bu yana uygulanan proje, kültürel, sanatsal ve sportif faaliyetlerle gençlerin sosyal hayata uyumunu kolaylaştırmayı amaçlıyor.
Ülke genelinde 19 ilde aktif olarak sürdürülen projede, gençlik merkezleri temel koordinasyon noktası olarak görev yapıyor. 2024 yılı boyunca geçici koruma altında olup okul dışında kalan binlerce çocuk Türkçe eğitimlerinden faydalanırken, eğitim destek programlarına çok sayıda genç katılım gösterdi. Beceri ve katılım temelli sosyal uyum faaliyetlerine yüz binlerce kişi dahil oldu; çocuk koruma programlarının ulaştığı kişi sayısı ise on binleri aştı. Bu sonuçlar, projenin sahadaki etkisini açık bir şekilde ortaya koyuyor.
Projenin temel hedefi, geçici koruma statüsündeki gençlerin Türk gençleriyle kaynaşarak sosyal hayata daha kolay entegre olmasını sağlamak. Aynı zamanda dezavantajlı grupların yaşam koşullarını iyileştirmeye, fırsat eşitliğini artırmaya ve gençlerin ihtiyaçlarına uygun destek mekanizmaları oluşturmaya yönelik çalışmalar yürütülüyor. Türkçe eğitimleri, psikososyal destek faaliyetleri, gençlik katılım programları ve çocuk koruma hizmetleri, gençlerin gelişim süreçlerinde doğrudan etkili oluyor.
Projede görev yapan uzman ekipler, gönüllülük esaslı gençlik politikalarına uygun şekilde çalışmalarını sürdürüyor. Farklı yaş gruplarındaki gençlerin sosyal hayata aktif katılımını teşvik eden faaliyetler, toplumdaki uyum ve dayanışmayı güçlendirmeyi hedefliyor.
Yenimahalle'de ki taziyede Parti'nin Yenimahalle İlçe Başkanı Mahmut Işık , Mamak'ta ki taziye ziyaretinde Mamak İlçe Başkanı Salih Güvenç yer aldı.

ŞEHİT AİLELERİ BİZE EMANET
Şehitlerin hatıralarını her zaman yaşatacaklarını ifade eden Saadet Partisi Ankara İl Başkan Yardımcısı Şemseddin Kaya ankaranethaner.com'a yaptığı özel açıklamada şunları söyledi : Aziz milletimizin vatansever evlatlarını maalesef elim bir uçak kazasında kaybettik. Üzgünüz , acılıyız ; bunun yanında şehitlerimizin bize emaneti olan ailelerinin yanında olacağımızı da ifade etmek isterim ; çünkü onlar şehitlerimizin bize emanetidir ve asla yalnız bırakmayacağız. Allah'ım şehitlerimize rahmet , yakınlarına da sabırlar ihsan eylesin.

Konserin solistliğini, güçlü ve kendine has yorumuyla tanınan Hakan Taşıyan üstleniyor. Müslüm Gürses’in eserlerine duyduğu saygı ve sahne enerjisiyle bilinen Taşıyan, senfonik orkestranın görkemli eşliğinde izleyicilere duygusal bir yolculuk yaşatacak.
“Senfonik Müslüm Şarkıları”, arabesk müzik ile klasik müzik arasında estetik bir köprü kuruyor. Müslüm Gürses’in sevilen şarkıları, kemanlardan bakıra, tahta üflemelilerden vurmalı çalgılara uzanan geniş orkestral yapı içinde büyüleyici bir tını kazanacak.
Dillere pelesenk olmuş eserlerin senfonik dokunuşlarla yeniden hayat bulacağı konser, yalnızca müzikal bir deneyim sunmakla kalmayıp, izleyicileri Müslüm Gürses’in duygularla örülü mirasına bir kez daha yaklaştıracak.
Konser, hem Müslüm Gürses hayranlarını hem de senfonik düzenlemelere ilgi duyan geniş bir dinleyici kitlesini bir araya getirmeyi hedefliyor. Program, arabesk müziğin duygusal gücü ile senfoni orkestrasının ihtişamını tek potada eriterek salonda unutulmaz bir atmosfer oluşturacak.
17 Kasım akşamı CSO’nun görkemli ana salonunda sahnelenecek bu özel konser, başkent kültür-sanat takviminde yılın en dikkat çekici etkinliklerinden biri olmaya aday görünüyor.
Kızılay tabelasının altındaki “Kızılay” yazısı, önce çalındı. Belediye müdahalesiyle yerine yenisi takıldı, ancak bu kez de sosyal medyada dikkat çekti. Gençler ve kentliler, tabelaya sticker yapıştırdı, grafitiler çizdi, fotoğraflar çekip paylaştı.

Belediye, tabelayı korumak amacıyla arkasına bir barfiks demiri yerleştirdi. Bu küçük müdahale, tabelayı sosyal bir etkileşim alanı haline getirdi. İnsanlar barfikse tutunarak fotoğraf çekiyor, sosyal medyada paylaşım yapıyor ve böylece tabela fiziksel bir mekânın yanı sıra dijital bir platformda da varlık kazanıyordu.

Kızılay tabelasında yaşananlar, dijital dünyadaki Reddit’in r/place deneyimini hatırlatıyor. r/place’de kullanıcılar dev bir tuvalde yalnızca beş dakikada bir bir piksel boyayabiliyor ve sınırlı müdahaleleriyle kolektif bir sanat eserine katkı sağlıyordu.
Benzer şekilde, Kızılay tabelasına yapılan küçük müdahaleler ve sosyal medyada paylaşımlar, kullanıcıların mekana olan bağlılığını ve kolektif iz bırakma arzusunu ortaya koyuyor. Tabelaya dokunmak, sticker yapmak ya da barfikse tutunmak, fiziksel dünyada bir “piksel bırakmak” anlamına geliyor.

Kent simgeleri, resmi planlamadan ziyade topluluğun davranışlarıyla şekillenir. Kızılay tabelası, başlangıçta sıradan bir nesne iken sosyal medyanın etkisiyle kısa sürede Ankara’nın sembollerinden biri haline geldi.
Şehir planlamasında klasik olarak kent kullanıcıları pasif bir rol üstlenirken, bu süreç tabela üzerinden aktif bir katılım ve etkileşim örneği sundu. Belediye, barfiks ekleyerek bir müdahale yaparken, gençler tabelayı sahiplenerek kentin kimliğine katkıda bulundu.

Kızılay tabelası, kentte iz bırakmanın ve kolektif deneyimin sembolü oldu. Tabelanın kendisi basit bir yön levhasıydı, ancak toplulukla etkileşime girdikçe kolektif hafızanın ve sosyal deneyimin bir parçası haline geldi. Kızılay tabelası, fiziksel ya da dijital fark etmeksizin, kentin gerçek sahiplerinin kim olduğunu gösteren bir simge olarak ön plana çıkıyor.
14 Kasım Dünya Diyabet Günü kapsamında Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Endokrinolojisi Bilim Dalı tarafından düzenlenen farkındalık sergisi yoğun ilgi gördü. Etkinliğe, Fakülte Dekanı Prof. Dr. Zehra Aycan, fakülte ve hastane yöneticileri, diyabetli çocuklar ile aileleri katıldı. Çocukların hazırladığı resimler, günün anlam ve önemini vurgulayan güçlü mesajlar taşıdı.
Çocuk Endokrinolojisi Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Zeynep Şıklar, Dünya Diyabet Günü'nün sadece diyabetli çocuklar için değil, onlarla ilgilenen tüm sağlık çalışanları için de büyük önem taşıdığını belirtti. Prof. Dr. Şıklar şu ifadeleri kullandı:
“Bu özel gün, diyabetli erişkinlerimiz ve çocuklarımızla birlikte neler yapabileceğimizi yeniden hatırladığımız bir gündür. Bu kapsamda Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Ana Bilim Dalı ve Endokrinoloji Bilim Dalı olarak anlamlı bir faaliyet düzenledik. Cebeci Hastanesi’ndeki Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Akademik Yerleşkesi'nin girişine kurduğumuz stantta, çocuklarımızın yaptığı resimleri sergiliyoruz. Kendilerine küçük hediyeler de takdim ettik. Amacımız, toplumda diyabet farkındalığını artırmaktı.”
Ankara Üniversitesi Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Bilim Dalı tarafından organize edilen resim çalışmasına katılan diyabetli çocuklar ve gençlerin eserleri, ziyaretçilerin büyük beğenisini topladı. Etkinliğe aileleriyle gelen çocuklar, kendi çizimleri önünde fotoğraf çektirerek diyabet farkındalığı konusunda topluma anlamlı bir mesaj iletti.
Sergi, hem çocukların duygularını yansıtmalarına imkân tanıdı hem de diyabet konusunda toplumsal bilinç oluşturmayı amaçladı. Etkinlik boyunca çocuklar, gençler ve aileler sağlık ekipleriyle bir araya gelerek deneyimlerini paylaştı.
Diyabetin hayatın bir parçası olduğunu hatırlatan etkinlik, Ankara’da farkındalık çalışmaları arasında dikkat çekici bir yer edindi.
Konuşmasında Türkiye’nin stratejik hedeflerinden bölgesel gelişmelere, ulusal vizyon ve gençliğin gelecekteki etkisine kadar birçok konu ele alındı. Süleyman Arslantaş, gençlerin sosyal, kültürel ve akademik alanda ülkenin dönüşümünde kritik bir role sahip olduğunu vurguladı.
Program boyunca Arslantaş, küresel gelişmelerin Türkiye’ye etkisi, bölgesel jeopolitik dengeler ve gençliğin bu süreçte nasıl daha etkin olabileceğine dair önemli değerlendirmelerde bulundu. Katılımcılar tarafından ilgiyle takip edilen sohbet, gençler için hem ilham verici hem de ufuk açıcı nitelikteydi.
Etkinlik sonunda TÜGVA Ankara İl Temsilciliği, programa katkılarından dolayı Süleyman Arslantaş’a teşekkür etti. Velhasıl Sohbetleri’nin önümüzdeki haftalarda da farklı konu ve konuklarla devam edeceği bildirildi.
Konservatuvar Konferans Salonu’nda gerçekleştirilecek etkinlikte, üniversite öğrencileri ve akademisyenlere Erasmus+ kapsamında sunulan eğitim, staj, hareketlilik ve iş birliği fırsatları detaylı şekilde aktarılacak. Programda, Erasmus süreçlerinin avantajları, başvuru aşamaları ve uluslararası proje potansiyelleri de ele alınacak.
Etkinliğin konuşmacıları arasında Öğr. Gör. Dr. B. Burak Soyer ve Öğr. Gör. Dr. Oya Uslu Çetin yer alıyor. Akademisyenler, yükseköğretim kurumlarında uluslararasılaşmanın önemi, Erasmus+ projelerinin katkıları ve öğrenci hareketliliğinin akademik gelişime etkileri üzerine sunum yapacak.
Etkinlik, 19 Kasım 2025 Çarşamba günü saat 13.00’te, Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Türk Musikisi Devlet Konservatuvarı Konferans Salonu’nda gerçekleştirilecek. Programa tüm öğrenciler ve akademik personel davet edildi.
Başvuru Tarihi: 11 Kasım 2025 – 23 Kasım 2025
Sonuçların Açıklanması: 24 Kasım 2025 Pazartesi
Kurslara katılmak isteyenlerin ilgili tarihler arasında başvurularını tamamlaması gerekiyor.
Ders Tarihleri: 29 Kasım – 20 Aralık 2025 (4 hafta)
Gün ve Saat: Her Cumartesi, 10:00 – 13:00
Yer: Kore Kültür Merkezi Hansik Odası
Eğitmen: Daisy Yoo
29 Kasım: Japchae, Danmuji, Bap
06 Aralık: Jjajangmyeon, Danmuji Muchim, Ggakddugi
13 Aralık: Kimbap, Ddeokbokki
20 Aralık: Kimchimandu
Ders içeriklerinde ve saatlerinde gerekli görüldüğü takdirde değişiklik yapılabilir.
Ders Tarihleri: 29 Kasım – 20 Aralık 2025
Gün ve Saat: Her Cumartesi, 14:00 – 17:00
Yer: Zoom üzerinden online eğitim
Eğitmen: Daisy Yoo
29 Kasım: Japchae, Danmuji
06 Aralık: Jjajangmyeon, Danmuji Muchim, Ggakddugi
13 Aralık: Cheese Dakgalbi, Gyeranjjim, Gamja Salad
20 Aralık: Bibimbap, Gamjaguk
Gerekli bazı malzemeler Kore Kültür Merkezi tarafından kargo ile ücretsiz gönderilecektir.
Ders yöntemi ve bağlantı bilgileri, başvuru sonuçlarından sonra eğitmen tarafından e-posta veya mesaj yoluyla paylaşılacaktır.
Ders içerikleri gerektiğinde değişiklik gösterebilir.
Kore mutfağına merak duyanlar için hem pratik hem de kültürel açıdan zengin içerikli bu kurslar, sınırlı kontenjanla düzenleniyor. Özellikle yüz yüze eğitimde maksimum 6 kişi alınması nedeniyle başvuruda hızlı davranmak önemli.
Hansik kültürünü, geleneksel tarifleri ve yemek hazırlama tekniklerini profesyonel eğitmen Daisy Yoo eşliğinde öğrenmek isteyen herkes başvurularını belirtilen tarihlerde yapabilir.
İbrahim Terzioğlu’nun anlatılarından günümüze ulaşan bu hikâye, Ankara’nın kırsal belleğini, toplumsal mücadelelerini ve köy yaşamının dayanışma ruhunu bir arada sunuyor.
Kör Kazım’ın köyü basacağı haberini alan Derenşihliler sabah namazından önce topluca bir karar alır:
Köy tamamen boşaltılacaktır.
Gelin Kayası’na uzanan derin vadiye doğru; çocuklar, kadınlar, yaşlılar, hayvanlar ve kaçırabildikleri birkaç eşya ile sessizce yola koyulurlar. Kedi, köpek bile toplanır; hiçbir canlının ses çıkarmaması için küçük hayvanların ağızları bağlanır, cıngıraklar çıkarılır.
Köyün yiğitleri ise Akkaya’nın kuytu yerlerinde mevzilenerek haber beklemeye başlar. İkindiye doğru beklenen ses gelir:
Kör Kazım köye yaklaşmaktadır.
Kör Kazım, Yozgat’tan Konya’ya kadar dolaşan, her yeri talan eden bir eşkıyadır. Elli adamıyla birlikte Anadolu köylerini kasıp kavurur, atları en iyi atlarla yarışır. Osmanlı ordusundan kaçıp kendi çetesini kurduğu söylenir.
Körü olmasına rağmen nişancılığı dillere destandır:
“Alnından vurdu mu adamı, anında indirirmiş.”
Derenşihlilerin boşalttığı köye gelen Kazım, kimseyi bulamayınca öfkeden köpürür. Evin içindeki her şeyi talan eder, hayvanlara zarar verir, köyü darmadağın eder. Yine de aradığını bulamaz; köy boşalmıştır ama izler, dağlara doğru kaçıldığını ele verir.
Kör Kazım ve adamları izleri takip ederek derin vadilere iner. Yollar Elmalı Dere’ye, oradan İdris Dağı’nın eteklerine çıkar. Fakat Derenşihliler çevreyi çok iyi bildiğinden eşkıyayı sürekli oyalayan tuzaklar kurar.
Bir noktada Kazım’ın adamlarıyla bir grup köylü karşı karşıya gelir. Ardçoğulları’ndan Ahmet, Kazım’ın kurşununa hedef olur, atıyla birlikte yere düşer. Köprünün altına düşünce Kazım tek kurşunla onu öldürür.
Ancak tam o sırada köyün gençleri geri dönüp karşı atağa geçer. İkzi Bekir önderliğinde köylüler, Kazım’ın adamlarını dar bir vadide kıstırır. Patika yollardan kaçmaya çalışan eşkıyaların bir kısmı köprünün altındaki sulara düşer, bir kısmı gömülür, bir kısmı teslim olur.
O günün sonunda köylülerden kayıplar vardır, ancak kazanan onlar olmuştur.
Eşkıyanın korkulu rüyası Kör Kazım, artık bu topraklarda tutunamaz.
Derenşi köyü halkı, birlik oldukça hem köylerini hem de namuslarını koruyabileceklerini anlar. Bu olaydan sonra köy meclisi toplanır ve bölgede bir daha benzer bir baskın yaşanmaması için yeni bir düzen kurulmasına karar verilir.
Köprüler tamir edilir, yollar genişletilir; köyler birbirine göz kulak olur. Böylece Elli Atlı efsanesinin altında yalnızca korku değil, dayanışmanın gücü yatar. Elli Atlı Efsanesi, sadece bir eşkıya hikâyesi değil; Ankara’nın dağlarında, derelerinde, köylerinde yüzyıllardır süregelen yaşam mücadelesinin bir yansımasıdır.
Halef: Köklerin Çağrısı, NOW ekranlarında yayınlanıyor. Dizi, perşembe akşamları saat 20.00’de yeni bölümleriyle izleyiciyle buluşuyor.
Ayrıca dizinin bölümleri ve özetleri nowtv.com.tr üzerinden dijital olarak da izlenebiliyor
Halef: Köklerin Çağrısı, aynı zamanda çevrim içi izleme platformu Disney+ kataloğunda da yer alıyor.
Dizinin merkezinde, Urfa’da köklü iki ailenin – Yelduranlar ve Kordağlılar – yıllardır süren husumeti ve bu husumetin gölgesinde şekillenen bir “kader” hikâyesi yer alıyor.
Serhat, İstanbul’da başarılı bir cerrah olarak yaşayan, ailesinden ve geçmişinden uzak durmaya çalışan genç bir adamdır.
Ailesi, yıllar önce yapılan bir akit ile bu düşmanlığın, Serhat ile Yıldız’ın evliliği sayesinde son bulmasını şart koşmuştur.
Serhat ise hem Urfa’ya dönmekten, hem de bu evliliği gerçekleştirmekten kaçmakta; yakın zamanda yurt dışına yerleşmeyi planlamaktadır.
Serhat’ın hayatı, Melek ile tanışmasıyla tamamen değişir. Melek’e âşık olur, onunla yeni bir hayat kurmak ister. Ancak babasının rahatsızlığıyla Urfa’ya dönmek zorunda kalması, onu tekrar ailesinin, geleneklerin ve iki aile arasındaki hesapların ortasına sürükler.
Dizi;
Serhat’ın geçmişiyle yüzleşmesini,
İki kadın (Melek ve Yıldız) arasında sıkışan kalbini,
Urfa’nın coğrafyasında gelişen ağalık, miras, sadakat, ihanet ve intikam temalarını
işleyerek “köklere dönüş”, “geçmişle hesaplaşma” ve “kaderle yüzleşme” öyküsünü ekrana taşıyor.
Yönetmen koltuğunda Deniz Çelebi Dikilitaş otururken, senaryo ekibinin başında Ercan Uğur bulunuyor.
Dizinin başrollerinde:
İlhan Şen – Serhat
Aybüke Pusat – Melek
Biran Damla Yılmaz – Yıldız
yer alıyor.
Bu üçlünün etrafında şekillenen güçlü kadroda ise şu isimler bulunuyor:
Onur Bilge – Akif
Sezin Bozacı – Sevde
Mazlum Çimen – Ziyan Ağa
Mert Doğan – Aşır
Ümit Çırak – Hilmi
Benian Dönmez
Beril Kayar
Ayşegül Cengiz
Ozan Çelik
İnci Sefa Cingöz
Ceyda Ceren Edis
Eren Demircan
Birgül Ulusoy
Gökçe Şen
Serhat Kurtay
Veda Yurtsever – Sultan
Hakan Salınmış – Bekir Ağa
Bu geniş kadro, Urfa’da iki ailenin çevresinde dönen güç mücadelesini, aşk ilişkilerini ve karanlık sırları çok katmanlı bir şekilde ekrana taşıyor.
Deprem bilimci Prof. Dr. Ercan, yaptığı son değerlendirmede, Türkiye’de sarsıntı riski en az olan bölgeleri sıraladı. Ercan’a göre, Artvin’den Kırklareli’ne kadar uzanan Karadeniz kıyıları, Trakya, Ankara ve tüm Orta Anadolu ile Güneydoğu Anadolu Bölgesi, deprem açısından en az riskli alanlar arasında yer alıyor.
Uzman, bu bölgelerde yerleşimin hem zemin hem de fay hattı açısından görece güvenli olduğunu vurguladı.

Prof. Dr. Övgün Ahmet Ercan, daha önce Ankara’nın deprem riski hakkında yaptığı açıklamayı da hatırlattı. Ankara’nın etrafının farklı kırık hatlarıyla çevrili olduğunu belirten Ercan, şunları ifade etmişti:
“Ankara, kuzeyde Kuzey Anadolu Kırık Kuşağı, güneydoğuda Keskin kırığı, güneyde Tuz Gölü kırığı, doğuda Ezinepazarı kırığı ve güneybatıda Eskişehir kırık kuşağı ile çevrilidir. Ancak bu kırıklar diri olsa da yıkıcı büyük depremler üretmezler.”
Ercan ayrıca, Ankara’nın bu fay hatlarına yaklaşık 80-100 kilometre uzaklıkta bulunduğunu ve bu nedenle “deprem açısından görece güvenli bir şehir” olduğunu vurguladı.
Ankara Deprem Açısından Neden Daha Güvenli?Uzmanlara göre Ankara’nın görece düşük deprem riski, kent merkezinin aktif fay hatlarına uzak konumda bulunmasından kaynaklanıyor. Ancak uzmanlar, bu durumun “hiç deprem olmayacağı” anlamına gelmediğini, yapı güvenliğinin ve zemin etütlerinin her şehirde önemini koruduğunu belirtiyor.
Prof. Dr. Ercan’ın açıklamaları, özellikle son günlerde Türkiye’nin farklı illerinde yaşanan küçük çaplı sarsıntıların ardından Ankara’nın deprem güvenliği konusundaki tartışmaları yeniden gündeme taşıdı.

Ailesiyle birlikte anıtı ziyaret eden Fevzi Murat Er, hem hava koşullarını hem de ziyaretin anlamını şu sözlerle dile getirdi:
“Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve ecdadımızın bu topraklarda verdiği mücadeleyi, bir karış toprak için gösterdiği fedakârlığı yeni nesle aktarmak istiyoruz. Burası yüksek olduğu için sis çok yoğun değil ama aşağılarda daha fazla. Keşke hava açık olsaydı, mücadele verilen alanları evladımıza daha net gösterebilirdik. Yine de müzeleri ve bu toprakları gezerek elimizden geldiğince o ruhu yaşatıyoruz.”

Sis bulutları arasında gizlenen Duatepe Anıtı, hem tarihî önemiyle hem de doğanın sunduğu manzarayla ziyaretçilerine unutulmaz bir gün yaşattı. Polatlı’da vatandaşlar, milli mücadelenin izlerini taşıyan bu topraklarda hem geçmişi hatırladı hem de doğanın sessizliğinde huzur buldu.
Ankara Diyanet Vakfı İl Koordinatörlüğü tarafından yürütülen seminerde, öğrenciler ilim, hikmet ve sorumluluk bilinci üzerine farkındalık kazandı. Katılımcılara, bir davanın emanetçisi olmanın yalnızca bilgi sahibi olmakla değil, aynı zamanda ahlaki ve toplumsal sorumluluk taşımakla da ilişkili olduğu anlatıldı.
Eğitimin sonunda öğrenciler, İslam medeniyetinde ilim ve hikmetin tarihsel önemi üzerine interaktif bir değerlendirme etkinliğine katıldı.
Türkiye Diyanet Vakfı, gençlerin akademik eğitiminin yanı sıra değerler eğitimi alanında da farkındalık oluşturmayı sürdürüyor. Vakıf yetkilileri, bu tür seminerlerin Ankara’daki farklı okullarda yıl boyunca devam edeceğini belirtti.
Bazı kaynaklar, usta sanatçının 1,2 milyar doları aşan servete sahip olduğunu iddia etse de, bu bilgiye dair herhangi bir resmi doğrulama bulunmuyor.
Sanatçının ardından en çok merak edilen konulardan biri de mirasın kime kalacağı oldu. İddialara göre Muazzez Abacı’nın tek çocuğu Saba Abacı, yasal mirasçı olarak öne çıkıyor. Ancak konuya ilişkin aileden ya da resmi kurumlardan henüz bir açıklama yapılmadı.

Türk sanat müziğinin efsane ismi Muazzez Abacı, kısa süre önce geçirdiği kalp rahatsızlığı nedeniyle hastaneye kaldırılmış ve yoğun bakımda tedavi altına alınmıştı. Tüm müdahalelere rağmen kurtarılamayan Abacı, 78. yaş gününde hayata veda etti.
Usta sanatçı, güçlü sesi ve sahne performansıyla Türk müziğinde derin izler bırakmış, onlarca unutulmaz esere hayat vermişti. Ölümüyle birlikte hem sanat camiası hem de hayranları büyük bir üzüntü yaşad