Ankara’nın ilk finans merkezi olarak bilinen Bankalar Caddesi, 1930’lardan itibaren ekonominin kalbi olmuştu. Bu cadde üzerinde Türkiye İş Bankası, Ziraat Bankası ve Merkez Bankası gibi kurumların binaları yer alıyordu. 1960’larda cadde, sadece bankacılıkla değil, çevresinde yükselen iş hanlarıyla da öne çıkıyordu.

Atatürk Bulvarı ise Başkent’in en prestijli noktalarından biriydi. Devlet daireleri, bakanlık binaları ve büyükelçiliklerin yer aldığı bulvar, düzenli şehir planlamasının örneklerinden birini oluşturuyordu.

1960’ta Mogan Gölü çevresi henüz bugünkü gibi turistik bir alan değildi. Göl çevresi doğallığını koruyor, sadece hafta sonu piknik alanı olarak kullanılıyordu. Çevresinde yapılaşma yok denecek kadar azdı. Bugün göl kenarında bulunan sosyal tesislerin ve yürüyüş yollarının yerinde o dönemlerde sazlık alanlar yer alıyordu.

1975 yılına ait Güvenpark ve Gençlik Parkı fotoğrafları, dönemin kent estetiğini yansıtıyor. Güvenpark, o dönemde de hem ulaşım hem dinlenme alanı olarak kullanılıyordu. Gençlik Parkı ise lunaparkı, havuzu ve konser alanlarıyla Ankara halkının hafta sonu eğlence merkezlerinden biriydi.

Gençlik Parkı, Ankara’nın şehirleşme sürecinde hem doğal güzelliği hem de toplumsal önemiyle öne çıkan en eski rekreasyon alanlarından biridir. 1943 yılında dönemin Ankara Valisi Nevzat Tandoğan’ın öncülüğünde açılan park, başkentin planlı dönüşümünün simgesi olarak kabul edilir. 1950’lerden itibaren hızla gelişen şehir içinde halkın nefes aldığı, buluştuğu ve eğlendiği bir yaşam alanı haline gelmiştir.

1960 ve 1970’li yıllarda Gençlik Parkı, Ankara halkı için hafta sonlarının vazgeçilmez adresiydi. Parkın merkezinde yer alan büyük havuz, etrafını çevreleyen yürüyüş yolları ve rengarenk çiçek tarhlarıyla dönemin şehir estetiğini yansıtıyordu. Özellikle yaz akşamlarında düzenlenen konserler, açık hava tiyatroları ve lunapark bölümü, ailelerin ve gençlerin sosyal yaşamında özel bir yere sahipti.

Kızılay Meydanı fotoğraflarında, henüz trafik yoğunluğu olmayan, düzenli caddeleri ve tek katlı dükkânları görmek mümkün. Mimar Kemaleddin ve Vedat Tek gibi isimlerin eserleri, dönemin şehir planlamasında önemli bir yer tutuyordu.

1930’lu yıllarda Ankara henüz Cumhuriyet’in ilk yıllarındaki sade, planlı ve yeni kurulan şehir kimliğini taşıyordu. Ulus Meydanı, o dönemde Ankara’nın ticaret ve siyaset merkezi konumundaydı. Meclis binası, Zafer Anıtı ve çevresindeki yapılar, Cumhuriyet ideolojisinin simgesi olarak inşa edilmişti. Kızılay Meydanı ise henüz bugünkü kadar hareketli değildi; çevresinde birkaç devlet binası, otel ve yeni yeni açılan mağazalar bulunuyordu.

1960’lı yıllar, Ankara’nın modern bir metropole dönüştüğü yıllardı. Bu dönemde şehir merkezinde apartmanlaşma başladı, yeni yollar ve köprüler inşa edildi. Sıhhiye Köprüsü olarak bilinen tren köprüsü, dönemin ulaşım ağının önemli bir parçasıydı. Bu köprü, hem kara hem de demiryolu ulaşımının birleştiği sembolik bir noktaydı.

1970’li yıllara gelindiğinde Ankara artık tam anlamıyla bir başkent kimliği kazanmıştı. Şehrin kalbi olan Kızılay ve Tunalı Hilmi Caddesi, dönemin gençlerinin, memurlarının ve sanat çevresinin buluşma noktasıydı. 1970’lerde Tunalı Hilmi Caddesi boyunca yer alan pastaneler, plakçılar ve butik mağazalar, Ankara’nın sosyal hayatının merkezi haline gelmişti.

Editör Hakkında