Avrupa Birliği, Amerikan yapımı F-35 savaş uçağına alternatif oluşturmak amacıyla yeni bir savunma girişimine resmen onay verdi. Aralarında Fransa, Almanya ve İspanya’nın da bulunduğu 14 Avrupa Birliği ülkesi, beşinci nesil savaş uçağı üretmek üzere ortak bir projede birleşti. Girişim, Avrupa Savunma Fonu tarafından destekleniyor.
Projenin temel amacı; Avrupa’nın savunma sanayisinde Amerika Birleşik Devletleri’ne olan bağımlılığını azaltmak, NATO içinde daha güçlü bir konum elde etmek ve kıta genelinde hava üstünlüğünü garanti altına almak.
NATO Görevlerinde Kullanılacak
Financial Times’ın haberine göre, geliştirilecek yeni nesil savaş uçağı, yalnızca Avrupa odaklı değil, aynı zamanda NATO görevlerinde de aktif rol oynayacak. Önümüzdeki on yıllarda Avrupa hava kuvvetlerinin omurgasını oluşturması planlanan uçak, teknoloji, veri güvenliği ve görev yetkinliği açısından da F-35’e rakip olacak şekilde tasarlanacak.
Projeye katılan ülkeler bu alanda ciddi bir bütçe taahhüdü verdi ve ilk testlerin 2030’lu yılların başında başlaması bekleniyor.
Türkiye Projede Yer Alacak Mı?
Bu gelişmelerin ardından gözler Türkiye’ye çevrildi. Ankara, Rusya’dan S-400 hava savunma sistemi satın alması nedeniyle 2019 yılında F-35 programından çıkarılmıştı. O tarihten bu yana Türkiye, hem kendi milli muharip uçağını geliştirme çabası içinde hem de alternatif uluslararası ortaklıkları değerlendiriyor.
Avrupa’nın bu yeni nesil savaş uçağı projesine Türkiye’nin katılıp katılmayacağı henüz netlik kazanmış değil. Ankara’dan veya proje ortaklarından bu konuda resmi bir açıklama yapılmadı. Ancak jeopolitik dinamikler ve Türkiye’nin NATO üyeliği göz önüne alındığında, Ankara’nın gelişmeleri yakından takip ettiği biliniyor.
Jeopolitik Mesaj: Avrupa Kendi Savunmasını Kuruyor
Yeni savaş uçağı projesi sadece teknik değil, aynı zamanda jeopolitik bir anlam da taşıyor. Avrupa, Rusya-Ukrayna Savaşı sonrası güvenlik politikasında daha bağımsız adımlar atmayı hedefliyor. Bu girişim, kıtanın ortak savunma vizyonunun en somut adımlarından biri olarak yorumlanıyor.
Önümüzdeki dönemde Türkiye’nin bu stratejik projedeki yeri ve olası katkısı, hem Ankara-Brüksel ilişkileri hem de NATO içindeki denge açısından belirleyici olabilir.