İskilipli Atıf Hoca'nın hayatı ve idam süreci, Türkiye'nin erken Cumhuriyet döneminde yaşanan sosyal ve siyasi olaylara dair önemli bir dönemi yansıtmaktadır. İskilipli Atıf Hoca kimdir? İskilipli Atıf Hoca neden asıldı? İskilipli Atıf Hoca ne zaman asıldı? İskilipli Atıf Hoca nerede asıldı?
İSKİLİPLİ ATIF HOCA KİMDİR?
İskilipli Mehmed Âtıf Hoca, Türk imam ve müderris olarak bilinen önemli bir İslam alimidir. İşte İskilipli Âtıf Hoca'nın hayatı ve eğitimi hakkında bazı bilgiler:
İlk Yılları ve Eğitimi:
İskilipli Âtıf Hoca, 1875 yılında Toyhane köyünde dünyaya geldi. Babası Hasan Kethüdaoğlu Mehmed Ali Ağa, annesi ise Mekke'den göç etmiş Arap Ben-î Hattab aşiretinden Nazlı Hanım'dı.Altı aylıkken öksüz kalan Âtıf Hoca, dedesi Hasan Kethüda'nın himayesinde büyüdü.
İlk öğrenimine köy hocasından başladıktan sonra 1891 yılında İskilip'e giderek iki yıl boyunca eğitimine devam etti. Ardından 1893'te İstanbul'a giderek medrese eğitimine burada devam etti.1902 yılında medrese eğitimini tamamladı.
Müderrislik ve Yazarlık Hayatı:
1905 yılında İstanbul'daki Fatih Camii'nde ders vermeye başladı. Ancak bir süre sonra Şeyhülislam tarafından Bodrum'a sürüldü.İhbar edilmesi üzerineKırım'a kaçtı, ancak eski medrese arkadaşı Kırımlı İbrahim Efendi'nin pasaportu ile bu durumu atlattı.II. Meşrutiyet'in ilanından sonra İstanbul'a döndü ve 31 Mart İsyanı'na katılarak tutuklandı.1913'te Mahmud Şevket Paşa'nın öldürülmesi olayında suçlu bulunarak 5,5 yıl süreyle Sinop'a sürgüne gönderildi.Serbest kaldıktan sonra müderrislik görevine devam etti ve 1919'da kurulan Cemiyet-i Müderrisin'in kurucuları arasında yer aldı.
İskilipli Âtıf Hoca, Şapka Devrimi öncesinde "Frenk Mukallitliği ve Şapka" risalesiyle Müslümanları kılık kıyafet ve kültürel alışkanlıklarında Batı'ya benzememeye çağırdı.İskilipli Âtıf Hoca'nın hayatı, dini görüşleri ve sosyal mücadelesi, Türkiye'nin erken Cumhuriyet dönemindeki din-devlet ilişkileri ve laiklik tartışmalarının anlaşılmasında önemli bir role sahiptir.
İSKİLİPLİ ATIF HOCA NEREDE NE ZAMAN ASILDI?
26 Aralık 1925 tarihinde, İskilipli Âtıf Hoca'nın "Frenk Mukallitliği ve Şapka" risalesini yayımlamasının ardından yaşanan olaylar şu şekildedir:
- Risalenin yayımlanması ve dağıtılmasıyla birlikte, 13 kolluk kuvveti gözetiminde İskilipli Âtıf Hoca Ankara'ya gönderildi.
- 26 Ocak 1926 tarihinde, Ankara İstiklâl Mahkemesi'nde yargılanmaya başlandı
- İlk savunmasında, risalenin kanunun çıkarılmasından önce yayımlandığını ve görüşlerinden vazgeçmediğini belirtti. Ancak kanuna karşı herhangi bir eylemde bulunmadığını ifade etti.
- Mahkeme başkanının şapka ve sarığı karşılaştırarak, her ikisinin de bez parçasından ibaret olduğunu söylemesine karşılık, İskilipli Âtıf Hoca, hakimin arkasındaki bayrağı göstererek, ham maddesinin İngiliz bayrağının ham maddesiyle aynı olduğunu ancak birinin Türk, diğerinin ise İngiliz bayrağı olduğunu savundu.
- Savcı, İskilipli Âtıf Hoca için 3 yıl hapis cezası istedi.
- Mahkeme, müdafaa için bir gün sonraya bırakıldı. Ancak İskilipli Âtıf Hoca, savunma haklarından vazgeçtiğini belirtti.
Ertesi gün, mahkeme reisi Ali Çetinkaya, savunma yapmayı reddeden İskilipli Âtıf'ı idama mahkûm etti. - İskilipli Âtıf Hoca, 1 hafta sonra, 1926 yılında Ankara Samanpazarı Meydanı'nda idam edildi.
- Ölümünden sonra mezarı, 2009 yılında bulunduğu parktan alınarak İskilip Gülbaba Mezarlığı'na taşındı. Mezar yeri değişikliği 2010 yılında kamuoyuna duyuruldu.
İSKİLİPLİ ATIF HOCA NEDEN ASILDI?
Hürriyet gazetesi yazarı Rahmi Turan'ın 5 Aralık 2011 tarihli makalesine göre, İskilipli Âtıf Hoca'nın idam edilme sebepleri şu şekildedir:
- Âtıf Hoca'nın idam sebebinin Frenk Mukallitliği ve Şapka risalesiyle değil, vatan hainliği suçlamasıyla alakalı olduğu iddia edilmektedir.
Vatan hainliği suçlaması, Teâlî-i İslâm Cemiyeti'nin başkanı olması ve bu cemiyetin Millî Mücadele karşıtı bir bildiri hazırlayarak Yunan uçakları tarafından Anadolu'ya atılmasıyla ilgili bir durumdan kaynaklanmaktadır. - İskilipli Âtıf Hoca'nın savunma yapmaması, suçlu bulunmasına etki etmiş olabilir.
İstiklal Mahkemeleri döneminde İskilipli Âtıf Hoca'nın geçmişi incelenmiş, 25 Şubat 1925 tarihinde kabul edilen "Dini ve Dinin Kutsal Kavramlarını Siyasete Alet Edenler Hakkında Kanun"a göre vatan haini sayılacakları belirtilmiştir.
İskilipli Âtıf'ın, kitaplarının dağıtımına yasak konulmasına rağmen bu faaliyetine devam ettiği iddiasıyla Ankara'da ikinci kez yargılanmasında, devlet daha dikkatli davranmıştır. - İskilipli Âtıf'ın sicili, Şeyh Said İsyanı'ndan sonra gözden geçirilmiştir.
Ankara İstiklal Mahkemesi, İskilipli Âtıf Hoca'yı vatana ihanet suçundan idam etmiştir. Ayrıca, aynı mahkeme Müftü Ali Rıza'ya da idam cezası vermiştir, çünkü onun da Yunan işgaline karşı direnilmemesi için çalışmalar yaptığı belgelenmiştir. - Diğer bazı hocalar ise yargılanmış, ancak suçsuz oldukları gerekçesiyle beraat etmişlerdir.
Bu durum, İskilipli Âtıf Hoca'nın idamının arkasındaki sebepleri ve dönemin siyasi atmosferini yansıtmaktadır.