İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Jeoloji Mühendisliği Bölümü’nden Prof. Dr. Cenk Yaltırak, olası büyük Marmara depremiyle ilgili önemli açıklamalarda bulundu.
23 Nisan 2025 tarihinde Marmara Denizi’nde 6.2 büyüklüğünde bir deprem meydana geldi. Sarsıntı İstanbul’un birçok noktasında hissedildi. Depremin ardından beklenen büyük Marmara depremini tetikleyip tetiklemediği yönündeki tartışmalar alevlendi. Uzmanlar, olası senaryoları değerlendirmeye başladı.
DEPREM BÜYÜK FELAKETİN HABERCİSİ Mİ?
Prof. Dr. Cenk Yaltırak, söz konusu depremin ardından yaptığı açıklamada, bu tür yorumların aceleyle yapılmaması gerektiğini vurguladı. Yaltırak, “Depremin hemen ertesinde büyük depremi tetikleyip tetiklemediği söylenemez. Bu bilimsel dayanaktan yoksun olur,” ifadelerini kullandı. Büyük depremin gerçekleşip gerçekleşmediğini anlayabilmek için artçı depremlerin bitmesini ve bu sürecin dikkatle analiz edilmesini gerektiğini belirtti.
BBEKLENEN DEPREMİN BÜYÜKLÜĞÜ DE KORKUTTU
Prof. Dr. Yaltırak’a göre İstanbul’u bekleyen büyük deprem, en fazla 7.8 büyüklüğünde olabilir. Daha düşük ya da daha yüksek bir büyüklük beklemenin bilimsel olarak mümkün olmadığını dile getirdi. “Bu bir felaket tellallığı değil, bilimsel tahmindir,” diyen Yaltırak, Marmara Denizi'ndeki tarihsel verilerin de bu tahmini desteklediğini söyledi.
BELİRTİLER KRİTİK ÖNEME SAHİP
Tarihi verilere göre büyük depremlerden önce Marmara bölgesinde orta büyüklükte sarsıntıların görüldüğünü hatırlatan Prof. Dr. Yaltırak, 1766 yılında yaşanan büyük depremin öncesinde de benzer depremlerin kaydedildiğini aktardı. Ancak bu tür depremler, doğrudan büyük depremin habercisi olarak değerlendirilemiyor.
DEPREM ANA FAYI TETİKLEDİ Mİ?
Yaltırak, 6.2 büyüklüğündeki depremin meydana geldiği Orta Marmara Sırtı bölgesinin ana faya açılı küçük faylardan biri olduğunu belirtti. Bu tür faylardaki hareketlerin ana fay üzerinde baskı oluşturabileceğini, ancak büyük depremin zamanlamasını doğrudan etkilemeyeceğini ifade etti. Durumu, “Bir kapının menteşeleri gıcırdıyor ama kilit hâlâ kapalı,” benzetmesiyle açıkladı.
DEPREMİN ETKİSİNİ ÖLÇMEK İÇİN NE GEREKLİ?
Depremin büyük sarsıntıya etkisini anlayabilmek için, artçıların tamamlanması, enerjinin yayılımı ve çevresel etkilerinin analiz edilmesi gerektiğini belirten Prof. Dr. Yaltırak, “Sarsıntının hemen ardından yapılan yorumlar bilimsel temelden yoksun olur. Matematiksel karşılıklarına bakıldığında, 6.2’lik bu depremin ana faya katkısı neredeyse çay kaşığı suyun kovadan eksilmesi kadar önemsiz,” dedi.
HANGİ İLÇELER GÜVENLİ?
Prof. Dr. Yaltırak, İstanbul’daki zemin yapısına göre ilçeleri risk seviyesine göre ayırdı. Beykoz, Sarıyer, Beşiktaş ve Şişli gibi ilçelerin zeminlerinin sağlam olduğunu, bu bölgelerde büyük bir yıkım beklenmediğini söyledi.
Buna karşın, Fatih, Zeytinburnu, Haliç kıyıları, Kağıthane, Kasımpaşa, Büyükçekmece ve Küçükçekmece gibi ilçelerin riskli bölgeler arasında yer aldığını vurgulayan Yaltırak, bu ilçelerdeki yapı stokunun öncelikli olarak ele alınması gerektiğini belirtti.
"KENTSEL DÖNÜŞÜM DOĞRU YERDE UYGULANMALI"
Yaltırak, kentsel dönüşüm uygulamalarının sağlam zeminli ilçelerde yoğunlaşmasını da eleştirdi. “Beykoz’da, Sarıyer’de ya da Şişli’deki binalar dönüştürülüyor. Halbuki bu bölgeler, 7.8 büyüklüğündeki bir depremde bile ancak hafif hasar alacak. Oysa asıl riskli bölgelerde yeterli dönüşüm yapılmıyor,” diyerek mevcut politikaların yeniden gözden geçirilmesi gerektiğini ifade etti. Yaltırak, “Benim evim Maslak civarında. Zaten benim bulunduğum yerdeki evler yıkılacaksa İstanbul’da kimsenin hayatta kalma şansı yok. Böyle bir depremi oluşturabilecek fay ya da bunu yaratacak birikim yok.” dedi.
BİLİM IŞIĞINDA HAZIRLIK ŞART
İstanbul’un deprem gerçeğiyle yüzleşmesi gerektiğini vurgulayan Yaltırak, yanlış bilgi ve felaket tellallığının toplumsal tedirginliği artırdığını söyledi. Depremle ilgili bilimsel veriler ışığında gerçekçi adımlar atılması gerektiğini ifade eden Yaltırak, önceliğin riskli bölgelerdeki yapı stokunun iyileştirilmesi ve bilinçli kentsel dönüşüm politikalarının hayata geçirilmesi olduğunu dile getirdi.