Ankara’nın en eski ve en dikkat çekici yapılarından biri olan Ahi Şerafeddin Camii, bilinen adıyla Arslanhane Camii, tam 800 yıldır şehrin siluetine eşlik ediyor. Ulus’ta, Ankara Kalesi’nin eteklerinde yükselen bu cami, sadece bir ibadet mekânı değil; aynı zamanda Selçuklu mimarisinin nadir örneklerinden biri ve yaşayan bir tarih.
2023 yılında UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne dahil edilen Arslanhane Camii, hem mimarisi hem de korunmuşluğu ile dünya çapında dikkat çeken sayılı Anadolu eserleri arasında yer alıyor.

Tarihin sessiz tanığı: Selçuklu döneminden günümüze
Caminin kesin inşa tarihini gösteren bir kitabe bulunmasa da, yapılan araştırmalar yapının 13. yüzyılın sonlarına tarihlendiğini ortaya koyuyor. Minberde bulunan bir kitabeye göre cami, 1289-1290 yıllarında Selçuklu Sultanı II. Gıyaseddin Mesud döneminde, dönemin önemli esnaf ve kanaat önderlerinden olan Ahi kardeşler tarafından inşa edildi.
Bu nedenle cami, hem mimari hem de sosyal açıdan, Ahilik kültürünün başkentteki en görkemli temsilcilerinden biri olarak kabul ediliyor.

Neden Arslanhane deniyor?
Caminin avlusunda yer alan türbenin duvarına gömülü olan antik dönemden kalma aslan heykeli, yapıya "Arslanhane" adının verilmesine sebep oldu.
Bu heykel, Ankara'nın Roma ve Frig dönemlerinden kalma kültürel katmanlarını da hatırlatan nadir arkeolojik izlerden biri.
Ahşap direkli cami geleneğinin en iyi örneklerinden
Arslanhane Camii’nin en karakteristik özelliği, tamamen ahşap sütunlar üzerine kurulu olması.
Caminin iç mekânında kullanılan yaklaşık 60 ahşap sütun, Anadolu’daki erken dönem ahşap cami geleneğinin en estetik örneklerinden biri olarak gösteriliyor.
Bu sütunların önemli bir kısmı, eski Roma ve Bizans yapılarına ait sütunlardan devşirilmiş, yani "spolia" olarak kullanılmıştır.
Bu durum, Anadolu’da mimari malzemenin dönüştürülmesi geleneğine dair önemli bir örnek olarak kabul edilir.
Ceviz ağacından minber, eşsiz bir sanat eseri
Caminin minberi, ceviz ağacından yapılmış, Selçuklu ahşap işçiliğinin zarafetini taşıyan bir şaheser niteliğinde.
Geometrik bezemeler, kufi yazılar ve bitkisel motifler, Selçuklu sanatının tipik estetik anlayışını yansıtıyor.
Bu minber, aynı zamanda eserin tarihini belgeleyen nadir kaynaklardan biri.
Mihrabın estetiği: Selçuklu taş işçiliğinin zirvesi
Caminin mihrabı, Anadolu Selçuklu taş süslemeciliğinin en özgün örnekleri arasında.
Mukarnaslı yapısı, bitkisel motifleri ve renkli taş detayları ile döneminin estetik anlayışını zirveye taşıyor.

800 yıl boyunca ayakta kalmayı nasıl başardı?
Arslanhane Camii, tarih boyunca
-
yangın,
-
deprem,
-
savaş,
-
kent dönüşümü
gibi pek çok riskten etkilense de, büyük hasar almadan günümüze ulaşmayı başardı.
Bunun en önemli nedenlerinden biri, yerel cemaat ve vakıf geleneğinin yapıya sahip çıkması. Cami, 2010’lu yıllarda kapsamlı bir restorasyon sürecinden geçirildi ve özgün dokusu bozulmadan güçlendirildi.
UNESCO Dünya Mirası Listesi’ndeki yerini aldı
2023 yılında cami, UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne resmi olarak dahil edildi.
Bu karar, Arslanhane Camii’nin
-
mimari özgünlüğü,
-
korunmuşluğu,
-
tarihsel önemi
göz önünde bulundurularak verildi. Bu gelişme, camiyi sadece Türkiye için değil, tüm dünya için korunması gereken bir kültürel miras konumuna taşıdı.
Başkentte saklı bir cevher
Bugün Arslanhane Camii, hem hâlâ ibadete açık bir cami, hem de yerli ve yabancı ziyaretçilerin ilgisini çeken tarihi bir anıt.
Ulus’a yolu düşen herkesin mutlaka görmesi gereken eser,
-
mimari detayları,
-
sessiz atmosferi,
-
tarihi ağırlığı ile ziyaretçilerini 800 yıl öncesine götürüyor.



