Pasifik Okyanusu’nda yapılan jeolojik araştırmalar, küresel deprem riski açısından son derece çarpıcı ve endişe verici sonuçlar ortaya koydu. Jeologlar, Pasifik Levhası'nın altında büyük deniz altı faylarının keşfedildiğini ve bu fayların levhayı parçalamaya başladığını tespit etti. Bu gelişme, yıllardır kabul gören levha sabitliği teorilerine meydan okuyor.
Pasifik Okyanusu’nda Derin Fay Hatları Keşfedildi
Toronto Üniversitesi'nden bir grup jeologun yaptığı yeni araştırma, Pasifik Okyanusu'nun tabanının büyük bir kısmını oluşturan Pasifik Levhası’nın aslında sabit bir yapı olmadığına ve ciddi bir jeolojik deformasyona uğradığına dair önemli kanıtlar sundu.
Araştırmada, büyük deniz altı faylarının Pasifik Levhası’nı parçaladığı ve bu durumun geçmişte güçlü kabul edilen okyanus platolarını da etkilediği belirtildi.
Levha Sabitliği Teorisi Sorgulanıyor
Jeologlar uzun yıllardır, okyanus levhalarının Dünya'nın mantosu boyunca hareket ederken büyük ölçüde hasarsız kaldığını ve yapısal olarak sabit olduklarını varsayıyordu. Ancak bu yeni çalışma, bu anlayışı ciddi şekilde sorguluyor.
Araştırma ekibi, özellikle Batı Pasifik Ateş Çemberi olarak bilinen bölgede, okyanus altı platolarında önemli kırılmalar ve zayıflamalar tespit etti.
Pasifik Levhası Batarken Parçalanıyor
Bilim insanları, söz konusu okyanus platolarının eskiden yüksek kalınlıkları sayesinde yapısal olarak güçlü olduğu görüşündeydi. Fakat yeni bulgular, Pasifik Levhası'nın Dünya’nın yüzeyi altına battıkça bu platoların da parçalanmaya meyilli zayıf alanlar haline geldiğini ortaya koydu.
Bu kırılma ve parçalanmanın, sadece levhanın kendisinde değil, küresel deprem ve volkanik aktivite üzerinde de olası etkileri bulunuyor.
Araştırmanın Odak Noktası: Dört Büyük Okyanus Platosu
Daily Galaxy tarafından aktarılan detaylara göre, araştırmacılar Batı Pasifik'teki dört ana plato üzerinde yoğunlaştı:
-
Ontong Java Platosu
-
Shatsky Platosu
-
Hess Platosu
-
Manihiki Platosu
Süper bilgisayar modelleri ve geçmişte elde edilen sismik veriler kullanılarak yapılan analizlerde, bu platolarda daha önce gözlemlenmemiş büyüklükte derin fay hatları tespit edildi. Bu faylar, Pasifik Plakasını batıya doğru çeken kuvvetlerin etkisiyle oluşuyor ve levhanın batma bölgelerine doğru hareketi sırasında parçalanmasına neden oluyor.
En Çarpıcı Bulgulardan Biri: Zayıf Sanılan Güçlü Yapılar
Toronto Üniversitesi Yer Bilimleri Bölümü'nde görevli Profesör Russell Pysklywec, çalışmanın en dikkat çekici sonucunu şu sözlerle ifade etti:
“Yaptığımız şey, gezegenimizin nasıl çalıştığını açıklayan teori olan levha tektoniğini geliştirmek ve bu levhaların daha önce düşündüğümüz kadar bozulmamış olmadığını göstermek.”
Pasifik Plakası'nın batıya doğru hareketiyle birlikte, okyanus kabuğuna uygulanan kuvvetin bu bölgedeki yapıları sandığımızdan daha kolay kırabildiği, bu nedenle bir zamanlar dayanıklı olarak bilinen platoların da aslında levhanın en zayıf halkaları olabileceği belirtiliyor.
Volkanik Faaliyetlerle Olası Bağlantı
Araştırma sonuçları ayrıca, Pasifik Plakası'nın parçalanmasının geçmişteki volkanik faaliyetlerle bağlantılı olabileceğini ortaya koyuyor.
Bu kırılmaların, levhanın mantoya doğru dalması (subdüksiyon) sırasında meydana geldiği ve bu süreçlerin yer kabuğundaki stres birikimini artırarak deprem potansiyelini büyüttüğü düşünülüyor.
Japonya Hükümeti Rapor Yayınlamıştı: 298 Bin Kişi Hayatını Kaybedebilir
Geçtiğimiz aylarda Japonya Hükümeti, Pasifik Okyanusu kıyısı boyunca uzanan Nankai Çukuru için hazırladığı deprem raporunda, bölgede yaşanabilecek olası bir 9 büyüklüğündeki depremin 298 bin kişinin ölümüne yol açabileceği uyarısında bulunmuştu.
Bu araştırmayla birlikte söz konusu risklerin sadece Japonya değil, Tayland, Çin, Hindistan, Myanmar ve Laos gibi ülkeleri de etkileyebilecek düzeyde olduğu vurgulanıyor.
Deprem Riskine Küresel Bakış Şart
Türkiye'de 6 Şubat 2023'te yaşanan büyük depremler ve İstanbul'da son dönemde meydana gelen 6.2 büyüklüğündeki sarsıntı, küresel sismik aktivitenin artış eğiliminde olduğunu gösteriyor.Pasifik Levhası’ndaki bu yeni keşif, sadece Asya-Pasifik bölgesini değil, levha tektoniğine bağlı tüm kara parçalarını ilgilendiren bir jeolojik tehdit olarak değerlendiriliyor.