Verilere göre, üniversite ve üzeri eğitim düzeyine sahip seçmenlerde Cumhuriyet Halk Partisi (CHP), açık ara farkla birinci parti konumunda. Bu grupta CHP'nin oy oranı %47’ye ulaşıyor. CHP'nin özellikle büyük şehirlerde yaşayan, üniversite mezunu ve meslek sahibi bireyler nezdinde karşılık bulduğu gözlemlenirken; bu kitlede laiklik, demokratik değerler ve sosyal adalet vurgusunun belirleyici olduğu ifade ediliyor.
Aynı seçmen grubunda Zafer Partisi'nin de Türkiye genelindeki oy oranının neredeyse iki katı destek bulduğu dikkat çekiyor. Uzunsoy’a göre bu durum, yüksek eğitimli bireylerin, özellikle güvenlik ve göç politikaları konusundaki söylemlere duyarlılığı ile açıklanabilir. Zafer Partisi’nin bu konulardaki net söylemleri, yüksek öğrenim görmüş ancak mevcut politikalarla memnuniyet sorunu yaşayan seçmenlerde karşılık buluyor.
Ortaöğretim Mezunlarında Türkiye Ortalamasına Yakın Dağılım
Ortaokul ve lise mezunu seçmenlerde ise oy dağılımı, Türkiye genelindeki siyasi eğilimlere oldukça yakın seyrediyor. Bu grupta hem iktidar partisi hem de muhalefet partileri belirli oranlarda oy alıyor. Mert Uzunsoy, bu grubun kararlarını daha çok ekonomik performans, sosyal yardımlar, istikrar ve güvenlik gibi somut gündemler üzerinden şekillendirdiğini belirtiyor.
AK Parti, Düşük Eğitim Gruplarında Gücünü Koruyor
İlkokul mezunları ve daha az eğitimli seçmenler arasında ise Adalet ve Kalkınma Partisi (AK Parti) birinci sırada yer alıyor. Bu grupta AK Parti'nin oy oranı diğer eğitim düzeylerine kıyasla daha yüksek seyrediyor. Uzunsoy, bu seçmen grubunun genellikle geçmiş yıllarda kazanılan sosyal yardımlara, dini-manevi değerlere ve lider odaklı siyasete daha fazla önem verdiğini ifade ediyor.
Eğitim ve Siyasal Tercih Arasındaki Uçurum Derinleşiyor mu?
Mert Uzunsoy, araştırmanın sonuçlarını değerlendirirken, “Bu veriler, siyasal kutuplaşmanın eğitim üzerinden de belirginleştiğini gösteriyor. Eğitim düzeyi artık sadece bireyin ekonomik geleceğini değil, politik eğilimlerini de güçlü şekilde şekillendiriyor,” dedi. Uzunsoy, bu eğilimin demokratik temsilde dengesizlik yaratabileceğine de dikkat çekti.
Araştırma sonuçları, siyasi partiler açısından da stratejik bir önem taşıyor. Eğitim seviyesi arttıkça muhalefet partilerine olan yönelimin artması, özellikle genç ve eğitimli kuşakların siyasal davranışlarını daha çok değerlere ve politik duruşlara göre belirlediğini ortaya koyuyor. Buna karşın, daha az eğitimli gruplarda oy tercihlerinin daha çok hizmetler, lider imajı ve devletle kurulan doğrudan ilişki üzerinden belirlendiği görülüyor.