Prof. Dr. Lale Özgenel’in sunumuyla düzenlenen “Oyun, Set, Maç: Erken Cumhuriyet Ankara’sında Camia ve Mekân Olarak Tenis” başlıklı konferansta, tenisin Türkiye’ye giriş süreci ve özellikle Ankara’da Cumhuriyet’in ilk yıllarında kazandığı toplumsal ve mekânsal anlam ele alındı.
Konferansta, Osmanlı’nın son döneminde daha çok İstanbul ve İzmir’de gayrimüslim yurttaşlar ile yabancılar tarafından oynanan tenis sporunun, Cumhuriyet’in ilanından sonra başkent Ankara’ya taşınarak yeni bir kimlik kazandığı vurgulandı. Prof. Dr. Özgenel, Cumhuriyet’in modern yaşam anlayışıyla birlikte Batı kökenli sporların teşvik edildiğini, tenisin de bu süreçte çağdaşlaşmanın simgelerinden biri olarak öne çıktığını ifade etti.
ANKARA’DA TENİSİN YÜKSELİŞİ
Cumhuriyet’in ilk yıllarında Ankara’nın başkent olmasıyla birlikte kentte sosyal ve kültürel yaşamın hızla şekillendiğini belirten Özgenel, tenisin kısa sürede Ankara’da yeni mekânlar edindiğini anlattı. Kavaklıdere başta olmak üzere kentin farklı bölgelerinde inşa edilen tenis kortlarının, hem spor hem de sosyalleşme alanları olarak önemli işlevler üstlendiğine dikkat çekildi. İlk özel kulüpler, müstakil konut bahçelerindeki kortlar ve kamuya ait spor alanları, Ankara’daki tenis kültürünün temelini oluşturdu.
Konuşmada, Cumhuriyet’in ilk otuz yılı içinde tenisin özel kulüpler ve spor tesisleri aracılığıyla yaygınlaştığı, Türk sporcuların da müsabakalara katılmasıyla birlikte ilginin giderek arttığı aktarıldı. Artan ihtiyaç doğrultusunda İstanbul, Ankara ve İzmir gibi büyük kentlerde yeni kulüp binalarının inşa edildiği, tenisin yalnızca elit bir spor olmaktan çıkarak daha geniş kitlelere ulaşmaya başladığı vurgulandı.
MODERN YAŞAMIN BİR PARÇASI OLDU
Prof. Dr. Lale Özgenel, tenisin erken Cumhuriyet döneminde modern yaşamla özdeşleştirilen bir spor olarak görüldüğünü belirterek, kadınların ve gençlerin bu spora katılımının özellikle teşvik edildiğini söyledi. Dönemin basınında tenis oynayan kadınlara sıkça yer verildiğini ifade eden Özgenel, bunun Cumhuriyet’in çağdaş, sağlıklı ve eşitlikçi toplum hedefinin bir yansıması olduğunu dile getirdi.

Konferansta ayrıca, eğitim kurumları, elçilikler, sanayi tesisleri ve halkevleri bünyesinde oluşturulan tenis alanlarının, sporun Ankara geneline yayılmasında önemli rol oynadığına dikkat çekildi. Tenisin yalnızca bir spor dalı değil, aynı zamanda sosyal ilişkileri güçlendiren ve kent kültürünü şekillendiren bir unsur olduğu belirtildi.
Kendi akademik çalışmalarına ve kişisel tenis geçmişine de değinen Prof. Dr. Özgenel, uzun yıllara yayılan araştırmaları sonucunda elde ettiği arşiv belgeleri, fotoğraflar ve anılar üzerinden Ankara’daki tenis tarihine ışık tuttu. Konuşma boyunca, erken Cumhuriyet döneminde sporun kent mekânlarıyla kurduğu ilişki ve bu ilişkinin günümüze bıraktığı miras ayrıntılı biçimde aktarıldı.
Konferans, soru-cevap bölümünün ardından sona ererken, katılımcılar erken Cumhuriyet Ankara’sında tenisin sosyal, kültürel ve mekânsal boyutlarını ele alan bu kapsamlı sunuma yoğun ilgi gösterdi.





