Son sarsıntının ardından yaşanan gelişmelerin dikkatle izlenmesi gerektiğini vurgulayan Tüysüz, kamuoyunda zaman zaman dile getirilen “Marmara’da deprem olmayacak” yönündeki iddiaların bilimsel karşılığı bulunmadığını ifade etti.

Almanya’daki Helmholtz Yerbilimleri Merkezi öncülüğünde yürütülen ve Science dergisinde yayımlanan kapsamlı araştırma, Marmara Denizi altındaki Ana Marmara Fayı’nda sismik hareketliliğin son yıllarda batıdan doğuya doğru ilerlediğini ortaya koydu.

Çalışmada, bu ilerleyişin İstanbul’a en yakın ve uzun süredir kırılmamış olan kilitli fay segmentlerinde ciddi bir gerilim birikimine neden olduğu belirtildi.

Araştırmaya göre 2011 ve 2012 yıllarında Marmara’nın batı ve orta kesimlerinde meydana gelen orta büyüklükteki depremler, 2019’daki Silivri depremi ve 23 Nisan 2025’te yaşanan 6,2’lik sarsıntı, fay hattı boyunca batıdan doğuya uzanan bir kırılma dizisini işaret ediyor. Bu sürecin, kilitli doğu segmentlerine doğru zincirleme bir stres aktarımı yarattığına dikkat çekiliyor.

NTV canlı yayınında değerlendirmelerde bulunan Prof. Dr. Okan Tüysüz, 6,2 büyüklüğündeki depremin ardından oluşan artçı sarsıntıların doğu yönünde ilerlediğini ve bunun Adalar ile Avcılar açıklarında bulunan kilitli fay parçaları üzerinde ek stres oluşturduğunu söyledi. Tüysüz’e göre bu durum, beklenen büyük Marmara depreminin zamanlamasını öne çekmiş olabilir.

İstanbul’da yaklaşık 1 milyon 200 bin bina bulunduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Okan Tüysüz, büyük bir depreme karşı hazırlıkların acilen hızlandırılması gerektiğini söyledi.

Aradan geçen uzun süre boyunca faylarda yeniden stres biriktiğini belirten Tüysüz, bilimsel verilerin büyük bir depremin potansiyelini ortadan kaldırmadığını, aksine riskin sürdüğünü gösterdiğini ifade etti.

İstanbul’da yaklaşık 1 milyon 200 bin bina bulunduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Okan Tüysüz, büyük bir depreme karşı hazırlıkların acilen hızlandırılması gerektiğini söyledi.

Kentsel dönüşümün hayati önemde olduğunu ancak tek başına yeterli olmadığını vurgulayan Tüysüz, toplumun deprem öncesi ve sonrası süreçler konusunda bilinçlendirilmesi, düzenli tatbikatların yapılması ve afet kültürünün yaygınlaştırılmasının en az yapısal dönüşüm kadar kritik olduğunun altını çizdi.

Editör Hakkında