Görür’e göre, özellikle Kumburgaz segmenti, Marmara Denizi’nin ortasında bulunan ve 7'nin üzerinde bir deprem üretebilecek potansiyele sahip bir fay hattı.

“Bu segment kırıldığında 7’nin üzerinde bir deprem üretme potansiyeline sahip” diyen Görür, tehlikenin boyutuna dikkat çekti.

Görür, “Sırada İstanbul var” sözleriyle, 1999 Gölcük Depremi’nden sonra dikkatlerin tamamen İstanbul’a çevrilmesi gerektiğini bir kez daha vurguladı.

Görür, Marmara Bölgesi’nin Türkiye’nin milli gelirinin yaklaşık yüzde 60’ını ürettiğini belirterek, olası bir büyük depremin sadece İstanbul’u değil, ülkenin ekonomik ve politik bağımsızlığını da tehdit edeceğini söyledi:
“Marmara giderse, Türkiye ekonomik ve politik bağımsızlığını yitirir. Gerçek beka sorunu budur.”

Prof. Dr. Görür, depreme karşı alınması gereken önlemleri sadece bina yenilemeye indirgememek gerektiğini belirtti.
“Bir şehirde sadece bina sağlamlığı değil, altyapı da önemlidir. Altyapısı çöken bir şehirde, sağlam binalarda bile yaşanmaz.”

Ayrıca, bu sürecin müteahhitlik faaliyeti gibi görülmesini eleştirerek şu öneride bulundu:
“Belediyeler, yönetim, halk, altyapı, yapı stoğu, çevre ve ekonomi gibi alanları kapsayan koordinasyon yapıları oluşturmalı.”

Görür, sadece Marmara değil, Tunceli, Bingöl ve Adıyaman’dan Hakkari’ye kadar uzanan kuşağın da büyük risk taşıdığını belirtti. Bu bölgelerin çoğunun henüz kendi büyük depremini yaşamadığını ifade etti.

İstanbul’da yapılması planlanan 250 bin yeni bina projesini eleştiren Görür, bu tür projelerin şehirdeki yapı yoğunluğunu artıracağına dikkat çekti:
“Deprem beklenen bir şehirde yapı yoğunluğunu artırmak kabul edilemez.”

6 Şubat 2023’te yaşanan Kahramanmaraş merkezli depremler sonrası yapılan inşaatların geleneksel yöntemlerle sürdüğünü belirten Görür, mühendislik, özel tasarım ve kaliteli malzeme kullanımının zorunlu olduğunu belirtti:
“6 Şubat depremlerinden sonra yıkılan yerler aynı yöntemle inşa ediliyor. Oysa bu bölgelerde özel tasarım, mühendislik, teknoloji ve malzeme kullanılmalı.”

İstanbul’daki deprem bilincinin hâlâ gelişmediğini vurgulayan Görür, şu ifadeleri kullandı:
“Komşun yıkılmış, ulaşım çökmüş, yemek yok, senin evin sağlam olsa ne olur? Yaşam sürdürülebilir olmalı.”

Türkiye’de bilimsel araştırmalara ayrılan kaynağın yetersiz olduğunu vurgulayan Görür, doğalgaz arama bütçesinden bir kısmının depreme hazırlığa ayrılması gerektiğini söyledi.

Kanal İstanbul projesine de değinen Görür, kanalın Marmara’daki aktif faylarla kesiştiğini belirtti:
“Fay harekete geçerse, kanalın Küçükçekmece’ye kadar olan ağzını tarumar eder. Kurtarma ve yardım açısından da uygun değil. Hükümetin çizdiği tablo bilimle örtüşmüyor.”

Yerel seçim öncesi “Depreme Dirençli Kentler” çağrısı yaptığını hatırlatan Görür, yaklaşık 400 adayın kendisine ulaştığını, ancak seçim sonrası hiç kimseden dönüş almadığını ifade etti.
“Deprem olur, olmaz, az olur, çok olur fark etmez. Sen tedbirini al. Eşeğini sağlam kazığa bağla.”