DERLEME HABER/ Ankara, yüzyıllar boyunca birçok medeniyete ev sahipliği yapmış, başkent kimliğinin ötesinde köklü bir şehir. Hem Roma hem Bizans hem de Osmanlı izlerini taşıyan Ankara, farklı bölgelerinde farklı hikâyeler barındırıyor. Şehrin her köşesi, Anadolu’nun kültürel mozaiğini yansıtan izler taşırken en eski semtleri Ankara’nın tarihî belleğinde özel bir yer tutuyor.
İşte Ankara’nın en köklü, en eski ve tarihî açıdan kıymetli semtleri:
1- Ulus ve Kaleiçi
Ankara’nın bilinen en eski yerleşim alanı Ulus ve Kaleiçi çevresidir. Ankara Kalesi, Roma Hamamı, Julianus Sütunu, Augustus Tapınağı gibi yapılar Ulus ve çevresinin Roma ve Bizans dönemindeki önemini gösterir. Osmanlı’da ticaretin ve yerleşimin merkezi olmuş, Cumhuriyet’in ilk yıllarında Ankara’nın idari kalbi konumundadır.
2- Hamamönü (Altındağ)
Osmanlı mimarisi ile meşhur Hamamönü, eski Ankara evleri, taş sokakları ve tarihî camileriyle Ankara’nın nostaljik yüzüdür. Bugün restore edilerek kültür-sanat merkezi haline getirilmiştir.
3- Hacı Bayram Mahallesi
Hacı Bayram Veli Camii ve Türbesi ile bilinen bu semt, hem inanç hem de tarih turizmi açısından önem taşır. Yakınında Augustus Tapınağı bulunur, bölge Roma’dan Osmanlı’ya kadar izler taşır.
4- Cebeci ve Kolej
Cumhuriyet döneminde modern Ankara’nın gelişiminde önemli rol oynayan Cebeci ve Kolej, siyaset, eğitim ve kültür merkezlerinin yer aldığı bölgeler olmuştur. Eski Ankara’nın dönüşümünü gösteren mahallelerdir.
5- Mamak ve Şentepe
Göç ve gecekondu kültürünün merkezi olan Mamak ve Şentepe, 1950’lerden itibaren hızla gelişmiş, Ankara’nın sosyal dönüşümünü temsil eder.
6- Kızılay ve Yenişehir
Cumhuriyet modernizminin ürünü olan Kızılay ve Yenişehir, 1930’lardan itibaren planlı yerleşim, ticaret ve kamu binalarının merkezi haline gelmiştir.
7- Kazan (Şimdi Kahramankazan)
1530 yılı tahrir kayıtlarında yer alan Kazan, isminin kökeni hakkında çeşitli rivayetler vardır. Ankara Savaşı döneminde Osmanlı ordusuna katılan Kazan Türkeri veya savaş sırasında getirilen büyük kazanlardan adını aldığı düşünülür. Şehirleşme süreciyle birlikte bugün Kahramankazan olarak anılır.
8- Akyurt
1463’te 30 haneli Raylı Köyü olarak bilinen Akyurt, Cumhuriyet dönemiyle birlikte ilçe merkezine dönüşen nadir köylerden biridir. Melike Hatun’un vakfiyesine bağlı olan bu köy, 1990 yılında Akyurt ismini alarak şehir merkezi ilan edilmiştir.9- Beypazarı
Roma ve Bizans dönemlerinden itibaren yerleşim alanı olan Beypazarı, Lagania ve Anastasiopolis isimleriyle anılmıştır. Osmanlı’da “Bağ Bazarı” denilmesiyle Beypazarı ismini almıştır. Bugün Ankara’nın en eski ve tarihi ilçelerinden biridir, Osmanlı mimarisi korunmuştur.
10- Pursaklar
Ankara’nın kuzeyinde, Ankara merkez ile Çubuk ilçesi arasında konumlanan Pursaklar, başkentin köklü yerleşim alanlarından biri olma özelliğini taşır. Bugünkü modern ilçeden çok önce, Pursaklar küçük, mütevazı bir köydü. Ancak tarihi belgeler ve halk arasındaki rivayetler, bu bölgenin geçmişinin sanılandan çok daha derinlere uzandığını gösteriyor.
Pursaklar İsminin Geçmişi: Arşiv Belgelerinden Günümüze
Pursaklar isminin bilinen en eski kaydı, Osmanlı dönemine ait 1530 tarihli Tapu Tahrir Defteri’nde “Bursaklar” adıyla geçer. Ayrıca Başbakanlık Devlet Arşivleri’ne ait 438 numaralı Anadolu Vilayeti Muhasebe Defteri’nde “Busaklar” olarak iki kez kayıt altına alınmıştır.
Bu kayıtlarda köyün yarısı tımar arazisi, diğer yarısı vakıf arazisi olarak ayrılmıştır. Bu nedenle aynı köy iki kez farklı statüyle yazılmıştır.
Rivayetlere Göre Pursaklar’ın Kuruluşu
Halk arasında anlatılan rivayetlere göre, Pursaklar’ın ilk yerleşimi Kavacık Memba Suyu yakınlarında, Çubuk Ovası’nın kenarında kurulmuştur. Ancak 150-200 yıl önce eşkıya saldırıları ve zulümler nedeniyle halk bu yerleşimi terk ederek Eski Köy diye bilinen bugünkü mevkiye taşınmıştır.
Arşiv kayıtlarında o dönemde Kavacık adında bir köyün bulunması, bu söylentilerin doğruluğunu güçlendirir niteliktedir.
1966’da Büyük Değişim: Toprak Kayması ve Zorunlu Göç
Günümüzde Pursaklar ilçesinin temelini oluşturan yerleşim yeri, halk arasında “Eski Köy” olarak bilinen bölgedir. Ancak 1966 yılında yaşanan büyük bir toprak kayması nedeniyle yerleşim, devlet tarafından Çoraklık mevkiinde yaptırılan konutlara taşınmıştır. Bu göç, Pursaklar’ın bugünkü kent dokusunun oluşmasında önemli bir kırılma noktası olmuştur.
11- Keçiören
Ankara’nın en kalabalık ilçelerinden biri olan Keçiören, ismi, tarihi ve kültürel kökeni açısından oldukça dikkat çekici bir geçmişe sahiptir. Ankara’nın eski sayfiye yerlerinden biri olan Keçiören, 1984 yılında ilçe statüsüne kavuşmuştur. Ancak isminin kökenine ve tarihsel gelişimine bakıldığında geçmişi çok daha derindir.
Keçiören İsminin Kökenine Dair 5 Farklı Rivayet
1. Ankara Keçisi’nden Gelen İsim: “Keçiler’in Ören Yeri”
En yaygın görüşe göre Keçiören ismi, Ankara keçilerinin otladığı meralardan gelmektedir. “Keçi” ve “Ören” (tarihi yerleşim alanı) kelimelerinin birleşmesiyle ortaya çıkmıştır. Bu haliyle “Keçiler’in otlak ve ören yeri” anlamı taşır.
2. Geçiveren’den Keçiören’e: Tarihi Yol Üzerindeki Geçiş
Tarihçi Heredot’un anlattığı üzere, Pers İmparatorluğu döneminde Anadolu içlerine uzanan Kral Yolu, Ankara’dan ve özellikle Pursaklar ile Keçiören üzerinden geçiyordu. Halk arasında “geçiveren” (gidivermek, geçmek) fiilinden türediği, zamanla “Keçiören” halini aldığı düşünülür.
3. Keçe Yapımından Gelen İsim: Keçiören
Ankara ve Orta Anadolu’nun meşhur keçeleri burada keçe üretimi için kullanılırdı. Zamanla “keçe dökülen yer” anlamıyla Keçiören ismi kullanılmıştır.
4. Üzüm Bağları ve “Geç Veren” Üzümlerden Gelen İsim
Osmanlı döneminde Keçiören üzüm bağları ile meşhurdu. Ankara’nın en geç olgunlaşan üzümleri burada yetişirdi. Halk arasında “geç veren” bağlar ifadesi zamanla Keçiören’e dönüşmüştür.
5. Kayıtlı Resmi İsim: Kiçiviran (Küçük Viran)
En somut kaynak 1463 tarihli Ankara Mufassal Tahrir Defteri’nde yer alır. Bölgede “Karye-i Kiçiviran” (Küçük Viran köyü) ismi geçer. “Kiçi” Eski Türkçede “küçük” demektir. Kiçiviran ismi, zamanla Keçiören’e evrilmiştir.
Keçiören’in Tarihi Gelişimi
-
1200-1300’lü yıllarda nahiye (bucak) olarak anılmaya başlandı.
-
1936’da resmi olarak bucak (nahiye) statüsü aldı.
-
1966 yılında Altındağ ilçesine bağlandı.
-
1984 yılında resmen ilçe oldu.
İlk nahiye müdürü Osman Bedrettin Yolga olmuştur. Zamanla Kalaba (Galebe), Etlik, Ovacık gibi köylerin birleşimiyle Keçiören’in sınırları genişlemiştir.
12- Çankaya
Rivayetlere göre bölgedeki şifalı olduğuna inanılan bir pınardan “Cankaya” adını almıştır. Başka bir rivayet de bölgede kilise çanı çalınmasından kaynaklandığını öne sürer. Çankaya, Cumhuriyet döneminde hızla gelişerek başkent Ankara’nın yönetim merkezi olmuştur.
13- Şereflikoçhisar
Ankara’nın güneydoğusunda, tarih boyunca Anadolu’nun önemli geçiş güzergâhlarından biri üzerinde yer alan Şereflikoçhisar, köklü geçmişi ve doğal zenginlikleriyle dikkat çeken kadim bir yerleşim merkezidir. Yapılan araştırmalar, ilçenin tarihinin M.Ö. 1400-1300 yıllarına kadar uzandığını gösteriyor.
Adının Kökeni: Çift Kaleden Gelen İsim
Selçuklu İmparatorluğu’nun son dönemleri ve Osmanlı Beyliği’nin ilk yıllarında bu bölge "Koçhisar" adıyla anılıyordu. “Hisar” kelimesi kale, “koç” ise eski Türkçede çift anlamına gelir. İlçede bir dönem biri alçakta, diğeri yüksekte olmak üzere iki kale bulunduğu için bölgeye “Çift Kaleli Şehir” anlamına gelen Koçhisar ismi verilmiştir. Bu kalelerin biri bugün de Koçhisar Kalesi olarak bilinir.
Tarihi İdari Bağlılıkları
Osmanlı döneminde Fatih Sultan Mehmet zamanında Konya’ya bağlı Aksaray Sancağı’na dâhil edilen Koçhisar, daha sonra Kulu (Esb-Kesan) ilçesine, ardından kısa bir süre Konya Cihanbeyli’ye bağlı belde statüsünde yönetildi. 1891 yılında ilçe statüsüne kavuşan Koçhisar, 1933’te ise resmen Ankara’ya bağlandı.