Papa 14. Leo’nun Birinci İznik Konsili’nin 1700. yılı dolayısıyla 27-30 Kasım 2025’te gerçekleştirdiği Türkiye ziyareti, hem dini hem tarihsel hem de siyasi tartışmaları yeniden gündeme taşıdı. İznik, Hristiyanlığın en erken dönemlerinden bu yana büyük sembolik öneme sahip bir yer olsa da, bu ziyaret Türkiye’de farklı topluluklar tarafından dikkatle izleniyor. Tartışmanın odağında ise üç temel soru bulunuyor:

  1. Papa neden İznik’e gidiyor?

  2. Atatürk, 1920’lerde neden böyle bir ziyarete izin vermedi?

  3. Türk Ortodoks Topluluğu ve bazı çevreler neden rahatsız?

Bu soruların yanıtları, sadece güncel diplomatik gelişmeleri değil, Türkiye’nin devlet aklının yüz yıllık sürekliliğini, laiklik ilkesini, ulusal egemenlik hassasiyetini ve uluslararası din diplomatisindeki dengeleri anlamayı gerektiriyor.

İZNİK NEDEN BU KADAR ÖNEMLİ? DİNİ SEMBOLİZMİN MERKEZİ

İznik, Hristiyanlık tarihinin belki de en kritik dönüm noktasına ev sahipliği yapan yerdir. 325 yılında toplanan Birinci İznik Konsili, İsa’nın ilahi kimliği, Tanrı anlayışı ve kilisenin merkezi doktrinleri konusunda kararlar almış; Hristiyanlığın bugünkü teolojik temelini belirlemiştir. Bugün Katolik, Ortodoks ve Protestan tüm kiliselerin kabul ettiği İznik İnanç Bildirgesi burada yazılmıştır.

Dolayısıyla Papa’nın İznik’e gitmesi:

  • Hristiyanlığın “doğuş yerlerinden” birine dönüş,

  • Katolik ve Ortodoks kiliseleri arasındaki 1054’ten beri süren Büyük Ayrılık sonrası sembolik bir birlik mesajı,

  • Ekümenik diyalog açısından çok güçlü bir jest anlamına geliyor.

Özellikle Fener Rum Patriği Bartholomeos ile Papa’nın aynı ayinde yer alması, Hristiyanlık dünyasında bin yıllık ayrılığın sembolik olarak köprülenmesi olarak görülüyor.

OSMANLI DÖNEMİNDE HİÇBİR PAPA AYAK BASMADI

Tarihte hiçbir Papa’nın Osmanlı topraklarına adım atmaması bir tesadüf değildir. Bunun arkasında hem jeopolitik hem ideolojik nedenler bulunur:

  • Papalık, İstanbul’un 1453’teki fethini bir medeniyet kaybı olarak görmüştür.

  • Osmanlı, halifeliği devralarak İslam dünyasının manevi egemenliğini temsil ettiğinden, iki taraf arasında sembolik bir güç rekabeti ortaya çıkmıştır.

  • Papa’nın Osmanlı’ya gelmesi “yenilgiyi kabullenmek” gibi algılanabileceği için iki taraf da bu ziyaretten kaçınmıştır.

  • Osmanlı, Ortodoks cemaati kendi otoritesi altında tutmayı tercih etmiş, Batı’nın dini etkisini sınırlamıştır.

Dolayısıyla Papa’nın İznik’e gelmesi, tarihi olarak ilk kez gerçekleşen bir durumdur ve bu nedenle sembolik değeri çok büyüktür.

ATATÜRK DÖNEMİNDE DE REDDEDİLDİĞİ KONUŞULAN KONULAR ARASINDA

Papa’nın veya üst düzey bir Ortodoks heyetinin 1920’lerde İznik’te ayin yapma isteğine izin verilmediği biliniyor. Arşivlerde doğrudan bu kararı gösteren açık bir belge olmasa da, dönemin siyasi koşulları ret kararının neden çok kuvvetle muhtemel olduğunu ortaya koyuyor.

Türkiye ve Ankara gündeminde bugün: 28 Kasım 2025
Türkiye ve Ankara gündeminde bugün: 28 Kasım 2025
İçeriği Görüntüle

1) Yeni devletin egemenlik hassasiyeti

Lozan Antlaşması’nın ardından Türkiye henüz tam bağımsızlığını pekiştirme sürecindeydi.
Bu dönemde:

  • Yabancı bir dini otoritenin Türkiye’de büyük bir ayin düzenlemesi,

  • Üstelik bu ayinin uluslararası yankısı olan sembolik bir bölgede yapılması,

genç Cumhuriyet açısından “egemenlik alanına müdahale” olarak algılanabilirdi.

2) Laiklik ve iç barış endişesi

Atatürk, dinin siyasi ve uluslararası müdahale aracı olarak kullanılmasına son derece karşıydı.

Bu nedenle yabancı dini otoritelerin Türkiye’deki sembolik mekânlarda büyük törenler düzenlemesinin:

  • Mezhepsel tartışmalara,

  • Azınlık politikalarında dış müdahaleye,

  • İç huzursuzluğa

kapı aralayabileceği düşünülüyordu.

3) Patrikhane’nin statüsü tartışmaları

Türkiye, Lozan’da Fener Rum Patrikhanesi’nin “ekümenik” statüsünü tanımamış; onu sadece Türkiye’deki Rum Ortodoks cemaatinin dini kurumu olarak kabul etmişti.

İznik’te yapılacak bir törenin:

  • Patrikhane’nin uluslararası statüsünü güçlendirmesi,

  • İstanbul’daki Rum Ortodoks Kilisesi’ni “dünya çapında otorite” konumuna taşıması

Türkiye açısından riskli görülmüştür.

4) Dış politika dengeleri

1920’ler, Türkiye’nin Yunanistan, İngiltere ve Batılı güçlerle ilişkilerinin hassas olduğu bir dönemdi.
Böyle bir ziyaret, uluslararası politikada Türkiye aleyhine kullanılması muhtemel bir araç olabilirdi.

TÜRK ORTODOKS TOPLULUĞU TAVİZ VERİLDİĞİNE İNANIYOR

Türk Ortodoks Topluluğu, tarihsel olarak Fener Rum Patrikhanesi’ne karşı milliyetçi, ulusal çizgide bir pozisyon almıştır. Bugün gösterdikleri tepkinin birkaç nedeni vardır:

1) Ekümeniklik endişesi

Papa ve Fener Patriği’nin İznik’te birlikte ayin yapması, bazı çevrelerde Patrikhane’nin “ekümenik liderlik” iddiasını güçlendireceği düşüncesini doğuruyor.

2) Ziyaretin siyasi anlam taşıdığı iddiası

Ortaya konan görüşe göre:

  • Ziyaret sadece dini değil,

  • Türkiye’nin Lozan statüsünü tartışmaya açabilecek siyasi bir hamledir.

Bu nedenle tepki gösteriliyor.

3) Tarihsel hafıza

Hem Osmanlı hem Atatürk döneminde benzer talepler reddedilmişti. Bugün izin verilmesi, bazı çevrelerce “taviz” olarak yorumlanıyor.

İznik’e ayak basılması Türkiye için taviz mi?

Bu sorunun cevabı hukuken hayır olacaktır.

Çünkü:

  • Ziyaret, Türkiye Cumhuriyeti’nin kontrolü ve izni dahilinde gerçekleşmektedir.

  • Ayin, hukuki değil sembolik bir nitelik taşır.

  • Papa’nın Türkiye’de siyasi veya hukuki işlem tesis etme yetkisi yoktur.

  • Türkiye, Patrikhane’nin ekümenik niteliğini tanımamaktadır.

Fakat vatandaşların bir kısmı Osmanlı ve Atatürk döneminde izin verilmemesinin ardından 2025 yılında izin verilmesine taviz gözüyle bakıyor.

KOMPLO TEORİLERİ İSE BİR BAŞKA DURUM

Ayin sırasında Türkiye’ye karşı bir “hamle” yapılacağı iddiaları doğru mu?

Bazı komplo teorileri şöyle:

  • Ayinin Türkiye aleyhine olacağı hatta ayinde büyü yapılabileceği

  • Lozan’ın delinmek isteneceği,

  • İznik’te “ekümenik bölge” ilan edileceği,

  • Türkiye’nin ulusal yapısının hedef alınacağı…

Bu iddiaların hiçbir somut temeli yoktur.

Türkiye:

  • Programı baştan sona bilmekte,

  • Güvenlik ve protokolü tamamen kontrol etmektedir,

  • Törenin dini sınırlarını belirleme yetkisine sahiptir.

Bu nedenle ayinin siyasi bağlayıcılığı bulunmamaktadır.

Kaynak: Sevda Ecem Karapolat