Neolitik Dönemin Kültürel Dönüşümüne Işık Tutan Araştırma Science’ta Yayınlandı
Tarım devriminin Anadolu’daki izleri, arkeoloji ve genetik bilimlerinin ortak çalışmasıyla yeniden yorumlandı. ODTÜ, Hacettepe Üniversitesi ve Lozan Üniversitesi’nden bilim insanlarının yürüttüğü kapsamlı araştırma, Bereketli Hilal’den Batı Anadolu’ya yayılan Neolitik yaşam biçiminin insan hareketliliğinden çok kültürel etkileşimle şekillendiğini ortaya koydu. Araştırma, 27 Haziran 2025’te Science dergisinde yayımlandı.
Neolitik Devrim: Göç mü, Kültürel Yayılım mı?
Tarih öncesi döneme dair en büyük soru işaretlerinden biri olan yerleşik hayata geçişin yayılma biçimi, bu çalışmada çok disiplinli bir yaklaşımla ele alındı. 10 bin yıl öncesine tarihlenen köy yerleşimlerinin izleri, bugünkü Batı Anadolu sınırları içinde incelendi. Bulgular, bu bölgede genetik sürekliliğin binlerce yıl boyunca korunduğunu, ancak buna rağmen kültürel pratiklerin büyük değişim geçirdiğini gösteriyor.
Genetik Süreklilik Kültürel Değişimi Dışlamıyor
Araştırma kapsamında analiz edilen 9 bin yıllık bireylerin DNA’sı ile yeni elde edilen 29 antik genom ve daha önce yayımlanmış veriler bir araya getirildi. Sonuçlar, 7 bin yıl boyunca süren bir genetik istikrarın varlığını gösterdi. Bu süre zarfında topluluklar yerel kökenlerini korurken, barınma biçimleri, üretim araçları ve ritüel uygulamaları gibi birçok kültürel unsurda değişim yaşandı. Bu durum, kültürel dönüşümün göçten bağımsız biçimde yaşanabildiğini ortaya koyuyor.
Düşük Yoğunluklu Hareketlilikle Yayılan Bilgi
Elde edilen bulgulara göre, farklı yerleşimler arasında zaman zaman düşük düzeyli insan hareketliliği yaşandı. Bu hareketlilik; takas, evlilik, ya da sosyal etkileşimler yoluyla fikir alışverişine zemin hazırladı. Bu sayede, yeni fikirler, teknikler ve objeler geniş bir coğrafyaya yayıldı. Örneğin, Orta Anadolu volkanlarından elde edilen obsidyen taşı, yüzlerce kilometre uzaklıktaki Batı Anadolu’da da tespit edildi. Bu, yalnızca fiziksel materyallerin değil, bilgilerin ve uygulamaların da dolaşımda olduğunu gösteriyor.
Veri Entegrasyonu ile Yeni Bir Yöntemsel Atılım
Çalışma, tarihöncesi araştırmalar açısından yöntemsel olarak da dikkat çekici bir yenilik sunuyor. Antik DNA verileri ile arkeolojik materyal buluntuları bir araya getirilerek çok yönlü bir analiz yapıldı. Bu analizde, farklı yerleşimlerden toplanan seramik türleri, aletler, mimari kalıntılar gibi unsurlar nicel olarak sınıflandırıldı ve genetik profillerle sistematik biçimde karşılaştırıldı. Böylece biyolojik ilişkiler, kültürel ortaklıklarla birlikte değerlendirildi.
Anadolu’da Genetik ve Kültürel Mozaiğin İzleri
Araştırma, yalnızca kültürel yayılımı değil, belirli dönemlerde yaşanan göç hareketlerini de belgeledi. Özellikle MÖ 7000 civarında, Anadolu’nun bazı bölgelerinde yeni genetik izlerin ortaya çıktığı görüldü. Bu da, yeni toplulukların bölgeye yerleştiğini ve beraberinde hem farklı genetik profilleri hem de yeni pratikleri taşıdığını ortaya koydu. Özellikle Ege kıyılarında saptanan bu değişim, ilerleyen süreçte Avrupa’ya yayılacak kültürel unsurların temelini oluşturdu.
Değişim İçin Göç Şart Değil
Araştırma, değişimin yalnızca kriz dönemlerinde veya büyük göçlerle yaşanmadığını vurguluyor. İnsan topluluklarının uyum sağlama becerileri, küçük ölçekli etkileşimler yoluyla bile yaşam biçimlerini dönüştürebildiklerini gösteriyor. Bu da Neolitik devrimin, tekil ve doğrusal bir süreç olmadığını, aksine birçok farklı etkenin birleşimiyle oluşan dinamik bir tarihsel evrim olduğunu kanıtlıyor.