Sokağın girişinde yer alan "Anne Müzesi" yazısını görenler ilk etapta şaşırsa da, kapıdan içeri adım attıklarında bambaşka bir dünyanın içine giriyorlar. Hacettepe Mahallesi'nde, Mimar Sinan’ın Ankara’daki tek eseri olan Cenab-ı Ahmet Paşa Camii'nin yakınındaki bu özel müze, ziyaretçilerine sadece tarih değil; duygu, anı ve aidiyet de sunuyor.

Mehmet Sinan Kuran’dan “Post Narrative” CerModern’de Ziyaretçilerini Bekliyor Mehmet Sinan Kuran’dan “Post Narrative” CerModern’de Ziyaretçilerini Bekliyor

Anne Muzesı

ANNELERİN SIK KULLANDIĞI O CÜMLELER...

Müzenin avlusuna adım atanları, ortasında bir şadırvan bulunan geniş ve huzurlu bir alan karşılıyor. Şadırvandan su içen kuşlar, üzerinde ipe asılmış bebek zıbınları ve duvarlara yazılmış tanıdık cümleler; hemen her kadının, her evladın hafızasındaki anne figürünü harekete geçiriyor. Bir duvarda sürekli tekrarlanan “hadi hadi hadi…” yazısı bulunuyor.

İki ayrı binadan oluşan müzenin ana yapısı, annelik kavramını çok katmanlı bir biçimde ele alıyor. İlk karşılaşılan objelerden biri olan beyaz cam bir büstün içine yerleştirilmiş kırmızı kalp, “ana yüreği” olarak tanımlanıyor. Ardından gelen Atatürk’ün annesi Zübeyde Hanım’a ait seccade ve Mustafa Kemal Atatürk’ün bebeklik dönemine ait zıbın ve başlık, müzenin tarihi yönünü de ortaya koyuyor.

Anne Muzesı Ankara 1

ESKİYE DAİR EŞYALAR...

Üst kata çıkıldığında ise ziyaretçiler adeta geçmişin duygusal derinliğine doğru bir yolculuğa çıkarılıyor. Dantelli yatak örtüleri, işlemeli yorganlar, altınlarla süslenmiş bebek yastıkları, biberonlar ve eski doğum geleneklerini yansıtan eşyalar bir odayı dolduruyor. Oda, bir annenin doğumdan sonraki ilk misafirlerini beklediği o sıcak ana götürüyor ziyaretçileri. Eski fotoğraflar, çocukluk hatıralarını ve annelik anılarını yeniden canlandırırken, duvarlardan yükselen “Yüksek yüksek tepelere ev kurmasınlar…” türküsü, ziyaretçilerin boğazına bir düğüm bırakıyor.

Bu duygusal yolculuğun ardından bir başka sahne canlanıyor gözlerde: Kına gecesinde annesinin elini öpen genç bir kız, bir annenin kızını gelin ederken gözyaşlarını içine akıtışı… “Ben annemi özledim” dizeleriyle müze, sadece objeler değil, seslerle de belleğe dokunuyor.

Anne Muzesı-1

Müzenin kurucusu ve bu projenin fikir sahibi, yazar Şermin Yaşar. Türkiye'de ve dünyada ilk kez hayata geçirilen bu konsepte dair çalışmalar uzun süredir devam ederken, müze resmi olarak yaklaşık bir yıldır ziyaretçilerini ağırlıyor. Müze yöneticisi Esra Eser, koleksiyonun yıllar içinde büyük bir özenle oluşturulduğunu ve her bir parçanın ayrı bir hikâye taşıdığını belirtiyor.

Müze yalnızca nostaljik bir yolculuk sunmakla kalmıyor, aynı zamanda Türkiye’nin önemli sanatçılarına ait eserleri de barındırıyor. Ressam İbrahim Balaban, Bedri Rahmi Eyüboğlu, Abidin Dino, Fikret Otyam gibi isimlerin tabloları; Burhan Alkar, Metin Yurdanur, Hüseyin Gezer ve Jale Yılmabaşar gibi sanatçılara ait heykel ve seramikler müzede yer alıyor. Sanatın evrensel diliyle annelik temasını işleyen bu eserler, müzenin hem sanatsal hem de duygusal yönünü güçlendiriyor.

Anne-2

Anne Müzesi’nde ayrıca farklı dönemlere ait bebek giysileri, emzik, bez, biberon gibi eşyalar da sergileniyor. Türkiye'den ve dünyadan toplanmış çeşitli "analık madalyaları" ise anneliğe verilen değeri gözler önüne seriyor. Ziyaretçiler, bu eşyalarla geçmişlerine dokunuyor, annelerine veya çocuklarına dair anılarını yeniden yaşıyor.

ANNE MÜZESİ ZİYARET SAATLERİ VE GİRİŞ ÜCRETİ

Ziyaret saatleri pazartesi hariç her gün 10.00 ile 17.00 arasında. Müze giriş ücretleri yetişkinler için 150 TL, öğrenciler için 100 TL. 0-7 yaş arası çocuklar için ise giriş ücretsiz. Müzeye ulaşım oldukça kolay; navigasyon yardımıyla rahatlıkla bulunabiliyor ve müzenin hemen önünde ücretsiz otopark da mevcut.

Kaynak: Haber Merkezi