Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan obezite sebeplerini anlattı.
DEVAM ETMEK İÇİN TIKLAYINIZ>>>>>
“Fizyolojik nedenlerle değil psikolojik nedenlerle yemek yiyorlar”
Prof. Dr. Tarhan, duygusal açlık ve obezite konusuna işaret ederek, şunları dedi:
“Duygusal açlıkla obezite arasında sebep sonuç ilişkisi var. Kişinin vücudunun yemeye ihtiyacı olmadığı halde kişi devamlı yemek yemek istiyor. Bu kişilerin olumlu duygular için yediği yemekler farklı, olumsuz duygular için yediği yemekler farklı oluyor. Böyle bir durumda fizyolojik nedenlerle değil psikolojik nedenlerle yemek yiyorlar. İhtiyacı da olmadığı için vücutta hemen kiloya dönüşüyor. Enerjisi yüksek şeyler yiyorlar çoğu zaman bu da obeziteye sebep oluyor.”
Depresyonda olan 2 kişiden biri obez!
Obezite ile depresyon arasındaki ilişkini neredeyse yarı yarıya olduğuna işaret eden Prof. Dr. Tarhan, depresyonda olan kişilerin yüzde 55’inin obeziteli olduğunu söyledi.
Nedensellik ilişkisine dikkat çeken Prof. Dr. Tarhan,
“Depresyon ile obezite arasında nedensellik ilişkisi var. Duygusal açlık diye ayrı bir tanım yapıldı. Duygusal açlık hissi ve doyumsuzluk, çok ayrı bir hastalık olarak değil, hastalığa neden olan, yaşam tarzı değişikliğinin bir sonucu olarak ortaya çıkan, modern yaşamın getirdiği küresel bir sorun olarak gözüküyor şu anda... Kişi tekrar yiyor, tekrar yiyor. Doyma duygusunu kaybediyor.” şeklinde konuştu.
Beyin devamlı ‘sen açsın, bir şeyler ye’ diye mesaj üretiyor
Oruçta da beynin inançla programlanarak belli bir saate kadar açlık hissinin yaşanmadığını kaydeden Prof. Dr. Tarhan, şunları anlattı:
“Beyin açlık ve toklukla ilgili kimyasallar salgılıyor. Sen akşam yiyeceksin diyor, açlık kimyasalları salgılanmadığı için yeme isteği olmuyor. Duygusal açlık içinde olan kişilerin beyinleri devamlı ‘sen açsın, bir şeyler ye’ diye mesaj üretiyor. Aç hissediyorlar kendileri. Yiyorlar ama beyin hatalı alarm veriyor.”
Olumsuz duygularda daha çok tatlı dondurma ve pasta gibi tatlılar yeniyor
İnsanın fiziksel, zihinsel ve sosyal yönden tam iyilik halinin önemine vurgu yapan Prof. Dr. Tarhan, “
Kişilerin sadece fiziksel olarak iyi olması yetmiyor, zihinsel ve sosyal yönden de iyilik halinde olması gerekiyor. Mesela tıkınırcasına yemek yeme atakları geliyor bazı kişilere yiyor sonra bunun parmağıyla provoke edip kusuyor. Şu anda bu anoreksiya bulimia dediğimizin şey, tıkınırcasına yeme tipi haz odaklı yaşam felsefesinde oluyor. İnsan az bir şey yediği zaman da çok mutlu yaşayabilir. İnsanın hayattaki varoluşu amacı devamlı yemek değil ki… Yiyerek mutlu olmayı yaşam felsefesi haline getirirsek olumsuz duygularda daha çok tatlı cinsi dondurma, pasta gibi şeyler, olumlu duygularda da pizza, biftek, güveç gibi şeyler yenildiği görülüyor.” diye anlattı.
“Kişi; öfkelendiği zaman hemen bir şeyler yemeye çalışır”
Duygusal açlıkla normal açlık durumunun nasıl ayırt edilebileceğine ilişkin de Tarhan, şunları söyledi:
“Onu şöyle anlayabilir kişi; öfkelendiği zaman hemen bir şeyler yemeye çalışır. Kızdığı zaman, sinirlendiği zaman, olumsuz hissettiği zaman yahut bazen de olumlu hissettiği zaman, kendini iyi hissettiği zaman hemen bir şeyler yemeye kendisini yönlendiriyorsa bu yeme daha çok atıştırma şeklinde oluyorsa o zaman duygusal yeme oluyor. Duygusal iniş çıkışlarla yemek yeme davranışı arasında çok yakın ilişki var. Kişi kendini gözlemleyerek, yemek yeme davranışını kontrol edebilir. Kendini gözlemlemesi çok önemli burada.” dedi.
Yemek yemeyi de bağımlılık türü olarak kabul eden araştırmalar var
Beynindeki ödül sistemi bozulduğu için yemek yemeyi de bağımlılık türü olarak kabul eden araştırmaların var olduğunu ifade eden Prof. Dr. Tarhan,
“Yemek yeme esnasında beyindeki dopamin aşırı salgılanıyor. Dopamin aşırı sarhoşluk duygusu veren beyin kimyasalıdır. Aşırı haz verir. Kişi onu salgılatmak için devamlı yiyor. Eğer hazzı hayatının merkezine almışsa bir kişi ‘Aç yaşamaktansa erken yaşta tok ölürüm’ diyor. Çocuklukta evdeki kültür çocuğu etkiliyor. Yeme kültürü evde böyleyse, yemeği yaşam amacı gibi yaşayan bir aile kültürü varsa, ‘Dünyaya bir defa geldik niye yemeyelim’ tarzı düşünülüyorsa çocuk da buna göre şekilleniyor.”
“Çocuklar da mutlu olmak için yemek yemeye ihtiyaç hissediyor.” diyen Tarhan, “İştahı kontrol etmek aslında bir nevi kişinin yeme dürtüsünü kontrol etmesi, hayatı kontrol etmesi gibidir. Kola bağımlılığı olan çocuk var. Günde 2 litre içiyor.” dedi.