Türkiye’de derinleşen ekonomik kriz, milyonlarca vatandaşı kredi kartı ve banka borçlarıyla baş başa bırakırken, varlık yönetim şirketleri (VYŞ) üzerinden yürütülen icra ve haciz işlemleri de büyük tepki çekiyor. Bu süreçte, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu’nun (BDDK) eski üyelerinden Prof. Dr. Kemal Çevik’ten gelen açıklamalar, borçlular için yeni bir hukuki mücadele kapısı aralayabilir.
Türkiye’de derinleşen ekonomik kriz, milyonlarca vatandaşı kredi kartı ve banka borçlarıyla baş başa bırakırken, varlık yönetim şirketleri (VYŞ) üzerinden yürütülen icra ve haciz işlemleri de büyük tepki çekiyor. Bu süreçte, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu’nun (BDDK) eski üyelerinden Prof. Dr. Kemal Çevik’ten gelen açıklamalar, borçlular için yeni bir hukuki mücadele kapısı aralayabilir.
Prof. Dr. Kemal Çevik, Türkiye’de faaliyet gösteren varlık yönetim şirketlerinin kanunla değil, yalnızca bir yönetmelikle kurulduğunu ve bu durumun hukuki açıdan ciddi sorunlar yarattığını öne sürdü. Çevik’e göre, bu şirketlerin kuruluşu ve faaliyetleri Anayasa’ya ve hukuk sistemine aykırı olabilir dedi.
Çevik, VYŞ’lerin hukuken geçerli bir tüzel kişiliğe sahip olmadığı gerekçesiyle dava açma, icra takibi başlatma veya haciz gönderme yetkilerinin bulunmadığını iddia ediyor. Bu çarpıcı iddia, borçlu vatandaşların bugüne kadar karşılaştığı tüm işlemlerin iptal edilebilmesi ihtimalini gündeme taşıdı.
Çevik, ayrıca varlık yönetim şirketlerinin kullandığı çekirdek bankacılık sistemi ve dijital verilerin de hukuki geçerliliğinin tartışmalı olduğunu belirtti. “Bankacılık sisteminin dayandığı dijital altyapılar da kanunla değil, iç düzenlemelerle yürütülüyor” diyen Çevik, bu sistemlere dayalı belgelerin ve borç kayıtlarının da mahkemeler nezdinde geçerliliğinin sorgulanabileceğini söyledi.
BDDK’da görev yaptığı dönemde bazı bankalara büyük kamu kaynakları aktarılırken usule aykırı kararlar alındığını gördüğünü söyleyen Çevik, bu tür süreçlerde devredilen borçların da hukuken geçersiz sayılabileceğini ileri sürdü.
Prof. Dr. Kemal Çevik’in ortaya koyduğu bu iddialar, borçlarını varlık yönetim şirketlerine devredilmiş şekilde ödemeye çalışan veya haciz tehdidi altında yaşayan vatandaşlar için kritik önem taşıyor. Bu bağlamda vatandaşlar:
VYŞ’ler tarafından yürütülen icra ve haciz işlemlerine mahkemelerde itiraz edebilir,
Şirketlerin yasal statüsü olmadığı gerekçesiyle borç takibine itiraz dosyaları açabilir,
Mahkemelerden lehlerine çıkacak kararlarla hacizleri durdurabilir, daha önce ödenmiş paraların iadesi için dava açabilir.
Bankalar, tahsil edemedikleri borçları büyük indirimlerle varlık yönetim şirketlerine devrediyor. Bu şirketler ise borcu olan vatandaşlara, faiz ve masraf ekleyerek icra gönderiyor, sık sık arayarak psikolojik baskı kuruyor. Borçlar telefon aramalarıyla her geçen gün katlanıyor. Bu uygulamalar toplumda tepki toplarken, Çevik’in açıklamaları yasal mücadele açısından yeni bir yol açabilir.