ONARIM YÜKÜ KİRACININ OMZUNDA
Geçmişte sıkça uygulanan “onarımı kiradan düşme” yönteminin artık neredeyse tamamen ortadan kalktığı belirtiliyor.

Taşınma masrafları, depozito ve emlakçı komisyonuna ek olarak tadilat giderlerinin de kiracıya yüklenmesi, mali yükü daha da artırıyor.

Büyükşehirlerde kiralık ev bulmanın adeta bir yarışa dönüşmesi, kiracıların pazarlık gücünü de ciddi şekilde zayıflatıyor.

ÖĞRENCİLER VE DAR GELİRLİLER ZORLANIYOR
Özellikle üniversite bölgelerinde yaşayan öğrenciler ile dar gelirli kesimler, makul fiyatlı ve bakımlı konut bulmanın neredeyse imkânsız hâle geldiğini dile getiriyor.

Ev sahiplerinin masraf yapmadan yüksek kira talep etmesi, adaletsiz ve sürdürülemez bir durum olarak değerlendiriliyor.

Ortaya çıkan tablo, kiralık konut piyasasında kamu otoritesinin düzenleme ve denetim eksikliğini yeniden gündeme taşıyor.

DENETİM VE STANDART EKSİKLİĞİ DİKKAT ÇEKİYOR
Türkiye’de kiraya verilecek konutların hangi asgari şartları taşıması gerektiğine dair bağlayıcı bir standart bulunmaması, sorunun temel nedenleri arasında gösteriliyor.

Elektrik ve su tesisatından yapısal güvenliğe, sağlık koşullarından genel yaşanabilirliğe kadar birçok unsur denetlenmeden evler kiraya sunulabiliyor. Bu da hem kiracılar hem de ev sahipleri açısından risk oluşturuyor.

DÜNYADAKİ UYGULAMALAR ÖRNEK GÖSTERİLİYOR
Uzmanlar, birçok ülkede kiralanacak konutlar için minimum yaşam standartlarının yasal zorunluluk hâline getirildiğine dikkat çekiyor.

Bazı ülkelerde evlerin kiraya verilmeden önce uygunluk raporu alması gerekiyor, tadilat ve bakım süreçleri ise sistematik şekilde sigorta ve denetim mekanizmalarıyla destekleniyor. Türkiye’de ise bu alanın büyük ölçüde ev sahibinin inisiyatifine bırakıldığı vurgulanıyor.

SEKTÖR DE ZORLANIYOR
Kiralık konut piyasasındaki sıkıntıların yalnızca kiracıları değil, sektörde faaliyet gösteren aracıları da zorladığı ifade ediliyor.

Bazı evlerin fiziksel durumunun kiralamaya elverişli olmadığını, ancak buna rağmen yüksek bedellerle ilana konulduğunu belirten sektör temsilcileri, fiyat tepkilerinin çoğu zaman kendilerine yöneldiğini aktarıyor.

SOSYAL ETKİLER DERİNLEŞİYOR
Uzman değerlendirmelerine göre, bakım ve onarım maliyetlerinin kiracıya yüklenmesi, düşük gelirli kesimlerin yaşam standartlarını doğrudan etkiliyor. Taşınma ve tadilat masraflarını karşılayamayan vatandaşlar, daha güvenli ve sağlıklı konutlara erişemiyor. Bu da uzun vadede sosyal hareketliliği sınırlıyor ve fırsat eşitsizliğini artırıyor.

EV SAHİPLERİ DE ŞİKÂYETÇİ
Öte yandan ev sahipleri de kiracı kaynaklı hasarlardan ve artan onarım maliyetlerinden yakınıyor. Kiracı çıkışlarında oluşan zararların depozito ile karşılanamadığı, yargı süreçlerinin ise uzun ve masraflı olduğu ifade ediliyor. Bu nedenle birçok ev sahibi, yaşanan kayıplar nedeniyle kira gelirinden beklediği faydayı sağlayamadığını belirtiyor.

ORTAK ÇÖZÜM ARAYIŞI
Uzmanlara göre kiralık konut piyasasında yaşanan sorunlar, iki taraflı bir koruma mekanizmasını zorunlu kılıyor.

Kiraya verilecek evler için “kiralanmaya uygunluk” raporu alınması, bağımsız denetim sistemlerinin kurulması ve kiracı çıkışlarında objektif hasar tespitinin yapılması, piyasada dengeyi sağlayabilecek adımlar arasında gösteriliyor. Hem kiracıların hem de ev sahiplerinin haklarını güvence altına alacak bir düzenleme ihtiyacı giderek daha güçlü şekilde hissediliyor.

Editör Hakkında