İstanbul'un Galata semtinde yer alan Arap Camisi, tarih boyunca önemli bir dini ve kültürel merkez olmuştur. Arap kumandanları tarafından 717 yılında inşa edilen cami, İstanbul'un fethi sırasında ilk ezanın İstanbul semalarında yankılandığı yer olarak bilinir. Ancak, caminin tarihî yolculuğu bununla sınırlı değildir.
İŞTE ARAP CAMİ'NİN HİKAYESİ...
DİĞER SAYFAYA GEÇİNİZ>>>
İstanbul'un fethi öncesinde, 715 yılında gelen İslam Arap kumandanları tarafından inşa edilen Arap Camisi, Konstantiniyye'yi kuşatan ordu tarafından Galata'da yapılmıştı. Bizans İmparatoru Leon ile varılan anlaşma sonucunda, cami inşa edildi ve burada ilk ezan sesi duyulmaya başlandı. Ancak, cami kısa süre sonra, Dominikan papazları tarafından kiliseye dönüştürüldü ve "San Paola Kilisesi" adını aldı.
Osmanlı padişahı Fatih Sultan Mehmet'in 1453'te İstanbul'u fethetmesiyle cami tekrar ibadete açıldı ve "Arap Mescidi" olarak anılmaya başlandı. Camide mihrap ve minber ilave edilerek, caminin fonksiyonları genişletildi. Ayrıca, Saliha Sultan ve Adile Sultan gibi Osmanlı hanedan üyeleri tarafından yapılan restorasyonlarla camiye hünkar mahfili, sebil, çeşme ve şadırvan gibi ek ögeler kazandırıldı.
DİĞER SAYFAYA GEÇİNİZ>>>
Arap Camisi, klasik Osmanlı cami mimarisinden ayrılan pek çok özelliğe sahiptir. Kilisenin çan kulesinden dönüştürülen 102 merdivenli, sivri külahlı minaresi, geleneksel Osmanlı tarzından farklıdır. Ayrıca, caminin ahşap ve süslemeli tavanı, barok üslubundaki mahfili, ve 70 pencere ile aydınlatılan iç mekanı, yapının dikkat çeken unsurlarındandır.
1913-1919 yılları arasında yapılan restorasyonlarla caminin son haline kavuştuğu belirtilmektedir. Bu dönemde yapılan düzenlemelerle caminin tarihi özellikleri korunmuş ve gotik geçmişi belgelenmiştir. Galata'da meydana gelen yangınlarda yapının tahrip olması sonucu yapılan onarımlar, caminin bugünkü hüviyetini almasını sağlamıştır.
DİĞER SAYFAYA GEÇİNİZ>>>
Sanat Tarihçisi Süleyman Faruk Göncüoğlu, Arap Camisi'nin İstanbul'un mimari zenginliği ve kültürel mirası açısından önemli bir yapı olduğunu vurguladı. Göncüoğlu, caminin İstanbul'un fethinden önce bir Katolik kilisesi olarak kullanıldığını ve Osmanlı döneminde önemli bir dini merkez haline geldiğini belirtti. Ayrıca, caminin iç mekanının vaha gibi bir atmosfer sunduğunu ve ziyaretçilere ruhsal bir dinlenme imkanı sağladığını ifade etti.
Arap Camisi'nin avlusunda bulunan kabrin, Mesleme Bin Abdülmelik'e ait olduğu belirtilmektedir. Bu kabrin varlığı, İstanbul'un fethinden önce ve sonra gelen "mutlu askerler" arasında yer aldığını gösteriyor.