Bu haftaki konuğumuz emekli öğretmen Aziz ARSLAN. Aziz öğretmen görevinin ilk yıllarında Haymana’ya gelmiş ve buradan yıllarca kopamamış Haymana sevdalısı bir eğitim emekçisi. Dört yıl kaldığı Haymana’da bir ömür unutamayacağı anılar biriktirmiş. Görev yaptığı Cihanşah’da, herkesin sevdiği ve saygı duyduğu bir sima haline gelen Aziz öğretmen, yıllarca görev yaptığı okulu kapalı bulunca göz yaşlarını tutamamış. Buyrun onun ağzından dinleyelim...
-Aziz Arslan kimdir bize kısaca anlatır mısınız?
1947 Şanlıurfa/Halfeti doğumluyum. Gaziantep’te ikamet ediyorum. Evliyim, bir oğlum var doktor, üç kızım var üçü de öğretmen. İki çocuğumuz Cihanşah’da doğdu. Oğlumun ismini bu yüzden Cihan koyduk. Haymana’ya 1983 yılında tayinim çıktı, geldim. Cihanşah köyünde ilkokul öğretmeni olarak dört yıl çalışarak 1987 yılında ayrıldım.
-30 yıl önceki Haymanayla şimdiki Haymanayı kıyaslayacak olursanız bize neler söylemek istersiniz?
Bu yıl gelip gördüğüm manzara karşısında göz yaşlarımı tutamadım. Okulun kapısı kapalıydı. Öğrenciler yoktu. Otuz dört yıl önce Haymana bana göre (bugüne kıyasla) cıvıl cıvıl insan kaynardı. Köy otobüsleri erkenden kalkardı. Yer bulamaz, dönüşte oturacağımız yere bir şeyler bırakır, yerimizi belirlerdik. Haymana’da neler vardı. Otuz yıl içinde yok oldu. Sebze hali vardı yok oldu. Manavı, bakkalı oradan mal alır, dükkanına getirir satardı. Halıcı Muzaffer’den, Halıcı Hüseyin’e, Zeki Cankara’ya büyük mobilya ve halı mağazaları vardı. Haymanalılar oğullarına, kızlarına çeyizlerini buralardan temin ederlerdi. Köylü üretiyordu, ürettiğini Haymana’da satabiliyordu. Hayvanlarını da Haymana’da satabiliyordu. Çünkü kasaphanesi vardı. Mercimeğini, kimyonunu Haymana’da üretir Haymana’da satardı. Çoğu evin 100’den aşağı koyunu, 40’tan aşağı danası olmazdı. Bu anlattıklarım otuz yıl içinde yok oldu. Köylü üretemeyince, ürettiğini satamayınca şehirlere göç etti. Haymana’ya gelen köylü daha sonra Polatlı, Ankara ve Eskişehir’e göç etti. Otuz yıl önce Haymana’nın suyu daha güzeldi, kükürt kokardı. Bu kadar modern tesisler yoktu. Cimcime Sultan Tesis’i dolar taşardı. Tesisler çoğaldı ama gerekli ilgi alaka güler yüz göremeyenler bir daha gelmez oldu Haymana’ya… Manavlar aldığı malı satamayınca bir bir kapandılar. On beş yıldır Haymana’ya gelirim, her yıl bir manavın bir lokantanın kapandığını görüyorum. Cuma günü kurulan pazarın dışında yalnızlaşan ölü şehir pozisyonuna giriyor Haymana.
-Haymana size neler kattı? Neler öğretti?
Haymana bana komşuluğu, sevgiyi, özellikle saygıyı öğretti. Buradaki insanlar benim için akrabadan öte oldu. Bir odaya girdiğimde odada kaç kişi varsa hepsi ayağa kalkardı. Birlik beraberliği, insan sevgisi ve insana bağlılığı öğretti bana Haymana.
-Haymana’da değişmesi gereken unsurlar sizce neler?
Bir yerden değişime başlanması gerekiyorsa, bu da Haymana’nın pazar yeri olmalı. Örneğin uzay çatılı bir pazar yeri yapılmalı. Halk ürettiğini korkmadan orada satmalı. Yağmur yağacak diye ödü kopuyor pazarcının. Bir hafta önce Cuma günü sel geldi pazarın yukarısından. Malların çoğu sele kapılarak telef oldu. Önerim uzay çatılı bir Pazar yerinin uygun bir yere yapılması. Caddenin sağına soluna, kaldırımlara ağaçlar dikilmesi lazım. Yeşili bol bir Haymana hayalim ve gerçekleşmesini görmek isterim.
-Haymana’da unutamadığınız bir anınız var mı?
Bir gün Hamit Demir benden borç aldı. Oğlum yeni doğduğu için o parayla ona hediye almış. Aldığı parayıda ay başında geri vermişti. Köy yoluna taş döşeyip toprak yoldan taş yol yapmıştık Bektaş Çelik ile beraber. Çok kar yağmıştı ve kardan dolayı araba çıkamıyordu yolu. Köye geldiğimde okul harabeydi. Kendi ellerimle okula kömürlük, çatı ve öğrenci tuvaleti yaptım. Köyde aile ziyaretleri olurdu öğrencilerin durumuyla alakalı görüşmeler yapardık. Köylerde misafir odaları evin dışındadır ve bacası ayrıdır. O bacadan duman çıkarsa misafir olduğunu anlar hemen oraya giderdik.
-Haymana’ya ve Haymanalılara son olarak neler söylemek istersiniz?
Dört yıl Cihanşah köyünde öğretmenlik yaptım. Muhtar Hamit Demir’in köyünde öğretmenlik yapmak bir ayrıcalıktı. Dört yıl boyunca süt, yoğurt, peynir ve tereyağına para vermedim. Kümes hayvanları besledim köydekiler gibi, onlarda köylünün verdiğiydi. Köylü üretiyordu ekmeğe bile para vermedim. Üreten, ürettiğini satan köylü mutluydu. Ama otuz yıl sonra gittiğimde gördüğüm manzara hiç iç açıcı değildi. Evinde en az yüz koyunu olan insan şimdi süt sırası bekliyor. Köye şehirden ekmek, çiftlik yumurtası ve tavuk geliyordu ve ne hazindir ki o köy odalarındaki sohbetler de kalmamıştı. Bana o zamanlar Cihanşah’tan bir tarla bile verdiler. Şuan ailece oturabileceğimiz tek yer olan aile çay bahçesi dönemin Belediye Başkanı Mustafa Namal zamanında yapılmıştı, üstüne yapılan halen bir şey yok. Haymana’da büyük mağazalar vardı. Köy okulları da kapanmış, öğrenci yok, güler yüz yok.
Bu keyifli sohbeti için Aziz öğretmenimize teşekkür ediyor, saygı ve sevgilerimizi sunuyoruz...
Röportaj: Zeynep GÖKŞEN