CHP’nin kurultay sürecine ilişkin ortaya atılan iddialar, yargıya taşındı. Eski CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, gazeteci Nevşin Mengü ve akademisyen Emrah Gülsunar hakkında “hakaret” ve “iftira” gerekçeleriyle suç duyurusunda bulundu.
Suç duyurusu, CHP’nin 38. Olağan ve 21. Olağanüstü Kurultayı’nın iptali istemiyle Ankara’da açılan davanın sürerken geldi. Dava, CHP Genel Başkanı Özgür Özel ve mevcut parti yönetiminin görevden alınması, yerine Kılıçdaroğlu ve eski Parti Meclisi üyelerinin iade edilmesi talepleriyle yürütülüyor. Mahkeme, son duruşmada karar vermezken, üçüncü duruşmayı 30 Haziran’a ertelemişti.
Nevşin Mengü’nün Yayınında Gündeme Gelen İddia Yargıya Taşındı
Dava sürecinde kamuoyunun dikkatini çeken gelişmelerden biri, gazeteci Nevşin Mengü’nün YouTube yayınında dile getirdiği bir iddia oldu. Mengü, Ankara’daki "güvenilir kaynaklara" dayandırdığı açıklamasında, soruşturmayı yürüten savcının Kılıçdaroğlu’na, “İfadeye gelir ve ‘CHP’de yolsuzluk olmaz’ derse dosyayı kapatırız” mesajı ilettiğini öne sürdü. Ancak Kılıçdaroğlu’nun bu teklife rağmen savcılığa gitmediğini iddia etti.
Kılıçdaroğlu cephesi, bu açıklamanın gerçeği yansıtmadığını savunarak kamuoyunun yanıltıldığını belirtti.
Emrah Gülsunar’ın Paylaşımı Suç Duyurusuna Gerekçe Oldu
Söz konusu yayının ardından bir paylaşımda bulunan akademisyen Emrah Gülsunar, Kılıçdaroğlu hakkında ağır ifadeler içeren bir sosyal medya gönderisi yayınladı. Gülsunar paylaşımında, “Bu şahıs partiden ihraç edilmeli ve her yerde yüzüne tükürülmelidir” ifadelerini kullandı.
Bu paylaşım da suç duyurusunun temel gerekçeleri arasında yer aldı. Kılıçdaroğlu’nun avukatı Celal Çelik tarafından Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na sunulan dilekçede, Mengü’nün iddialarının “asılsız ve kamuoyunu yönlendirmeye yönelik” olduğu, Gülsunar’ın açıklamasının ise “ağır hakaret ve hedef gösterme” niteliği taşıdığı ifade edildi.
“Sözün Bittiği Yer” Paylaşımı Dilekçeye Girdi
Avukat Celal Çelik, başvuru dilekçesinde özellikle Gülsunar’ın kullandığı ifadelerin, bir kamuya mal olmuş siyasetçiye yönelik kabul edilemez seviyede olduğunu belirtti. “Sözün bittiği yer” ifadesiyle nitelendirilen bu çıkışın, siyasi tartışmanın sınırlarını aştığı ve doğrudan kişilik haklarına saldırı niteliği taşıdığı savunuldu.
