Son haftalarda sosyal medyada ve dijital platformlarda hızla yayılan “Eylülzede” adlı şarkı, kısa sürede milyonlarca dinlenmeye ulaştı.
70’lerin Anadolu rock esintilerini taşıyan melankolik tınısı ve “Ay bulutta saklanır, Eylül gözlerine doğduğu gece” sözleriyle dinleyenleri derinden etkiledi.
Fakat şarkının popülerliği arttıkça, hakkında ilginç tartışmalar da ortaya çıktı.
YAPAY ZEKÂ MI SÖYLÜYOR?
İnternette hızla yayılan iddialara göre, “Eylülzede” bir yapay zekâ ürünüydü. Dinleyenler, vokalin insan sesine çok benzemesine rağmen “fazla pürüzsüz” oluşunu fark edince, eserin tamamen yapay zekâ ile üretildiğini öne sürdüler.
Ancak, araştırmalar bunun tam olarak doğru olmadığını ortaya koydu.
Basında yer alan bilgilere göre, “Eylülzede”nin sözleri, bestesi ve genel yorumu tamamen insan üretimi.
Yine de, şarkının teknik aşamalarında yapay zekâ destekli araçlar kullanıldığı doğrulandı. Özellikle vokal işleme, ses mühendisliği, altyapı tasarımı ve son miksaj gibi bölümlerde, yapay zekâ teknolojilerinden yararlanıldı.
VOKAL BERİKA KARADAĞ’A AİT
Şarkının vokali, Berika KA sahne adını kullanan sanatçı Berika Karadağ’a ait.
Eserin yapım aşamasında Karadağ’ın sesi üzerinde dijital iyileştirmeler yapılmış, bazı bölümlerde vokal geçişleri yapay zekâ yardımıyla yeniden işlenmiş.
Bu durum da, dinleyenlerde şarkının tamamen “yapay” olduğu izlenimini yaratmış.
ŞARKININ GERÇEK YAZARI: SERKAN SELAY
“Eylülzede” aslında yeni bir şarkı değil.
Basında yer alan bilgilere göre, parçanın orijinal sözleri 2014 yılında Serkan Selay tarafından yazılmış.
Yıllar önce kaleme alınan bu şarkı, dokuz yıl sonra dijital teknolojilerle yeniden düzenlenerek bugünkü haline getirildi.
Serkan Selay’ın yazdığı sözler, aşkın, kaybın ve Eylül’ün hüznünü sade ama derin bir dille anlatıyor.
EYLÜLZEDE” NEDEN BU KADAR SEVİLDİ?
“Eylülzede”, dinleyen herkeste farklı bir duygu bırakıyor.
Bir yanda nostaljik Anadolu rock tınıları, diğer yanda modern bir ses işçiliği var.
Melodisi geçmişi anımsatırken, altyapısı bugünün teknolojisiyle işlenmiş.
Bu da şarkıyı hem duygusal hem de zamansız bir hale getiriyor.
Kısacası, “Eylülzede” hem insan elinden hem de yapay zekâ desteğinden doğan duygusal bir sentez.
EYLÜLZEDE ŞARKISININ HİKAYESİ..
Bir zamanlar, Eylül ayının serin rüzgarlarının yeni yeni estiği bir akşamda başladı her şey. Gökyüzü pusluydu, ay ise utangaç bir misafir gibi bulutların ardına gizlenmişti. İşte o gece, bir çift gözle kesişti yollar. O gözlerde Eylül’ün bütün hüzünleri, bütün sonbaharları vardı.
O gece ay, bulutların arkasına saklandı. Tıpkı onun da duygularını saklaması gibi.
Sessiz, derin bir bakıştı bu. Kelimelere sığmaz, sadece hissedilirdi.
O anda doğan bir şey vardı — ne tamamen umut, ne de tamamen keder.
Sanki kader, o gece iki insanın arasında ince bir çizgi çizmişti:
Bir taraf sevdaydı, diğer taraf ayrılık.
Zaman geçti.
Her buluşma bir gülümsemeyle başladı ama hep bir suskunlukla bitti.
Söylenemeyen kelimeler, içlerinde büyüyüp binbir yankıya dönüştü.
Hüzün, soğuk bir rüzgar gibi aralarına girdi.
Artık konuşmalar değil, sessizlik anlatıyordu her şeyi.
Bir sabah Eylül yağmuru başladı. Şehrin taş sokaklarını yıkayan o yağmur, onun adını taşıyordu sanki.
Her damlada bir anı vardı, her seste bir eksilme.
Köşe başlarında ilk gözyaşlarını dökerken, yağmurla karıştı gözlerinden süzülen damlalar.
Artık o sadece bir yağmurdu: kısa süren, ama geçtiği her yerde bir iz bırakan.
Zaman geçtikçe anladı ki, hayat da bir sevdadır.
Ama bu sevda, gülüşlerin değil, yürek ağrılarının içinden geçer.
Her çarpıntı bir hatırayı, her nefes bir eksilmeyi hatırlatır.
Yaşamak da bir sevmek gibidir aslında — ne kadar istesen de sonunda biraz canın yanar.
Günler birbirini kovaladı.
Her sabah biraz daha azaldı, biraz daha sessizleşti.
Bir zamanlar gözlerinde parlayan o ışık, şimdi Eylül denizinin dalgalarında kaybolmuştu.
Kendi içindeki deniz kabardı, sonra yavaş yavaş çekildi.
Ve bir gün, anladı: Artık o, eskisi gibi biri değildi.
Sonunda kabul etti.
O artık bir Eylülzedeydi — Eylül’ün içinden geçip gelen bir yaralı, sonbaharın mağlubu.
Kalbinde bir iz, gözlerinde solgun bir ay ışığı kaldı.
Mezar taşlarında değilse bile, hatıralarında defnedilmişti o sevda.
Bir zamanlar bulutun ardına saklanan ay, şimdi dağ başlarında donup kalmış bir hatıraydı.





