Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, OVP sürecine ilişkin yaptığı açıklamada enflasyondaki gerilemeye, büyümedeki dengelenmeye ve TL’ye artan güvene dikkat çekti.

OVP VE EKONOMİK PROGRAM

“3 yıla dair perspektifle her yıl eylül ayında güncellenen OVP bütçe sürecini başlatmaktadır. Ekonomik programımız başarıyla uygulanmaktadır, bunun somut sonuçlarını da görüyoruz. Temel makroekonomik yaklaşımımız kararlılıkla sürdürülmüş, hedeflerimizden sapma olmamıştır, ekonomimiz benzer ülkelere kıyasla olumlu ayrışmaya devam ederken dış şoklara karşı dayanıklılığını bir kez daha ortaya koymuştur.”

ENFLASYONLA MÜCADELE SÜRÜYOR

“Enflasyonla mücadele kapsamında geçiş sürecinin ardından Haziran 2024'ten itibaren kesintisiz bir dezenflasyon sürecine girilmiştir. Dezenflasyon süreci kararlılıkla sürdürülmüş, enflasyon 42,5 puan gerilemiştir. Enflasyon beklentileri ve ana eğilim göstergelerindeki iyileşme ile eylül ve yılın geri kalanında da dezenflasyon sürecinin kesintisiz bir şekilde devam etmesini bekliyoruz.”

SÜRDÜRÜLEBİLİR BÜYÜME KOMPOZİSYONU

“2025 yılının ilk yarısı itibarıyla milli gelir büyümemizin dezenflasyon politikalarının sonucu olarak yüzde 3,6 ılımlı seyretmiştir. İç talepte artış dengeli bir şekilde yönetilmiş, sürdürülebilir büyüme kompozisyonu korunmuştur.

Ekonominin ısınmasına müsaade edilmemiştir, veriler hem dezenflasyon hem de dengeli büyümeyi sağladığımızı teyit ediyor.

Ülkemizin dış denge görünümünde önemli bir güçlenmeye işaret eden düşük cari işlemler açığı, ekonomimizin dış finansman ihtiyacının belirgin ölçüde azaldığını ortaya koymaktadır. Bu olumlu görünüm, yeni OVP dönemi için de atılacak yapısal adımlarla daha da pekiştirilecek ve kalıcı hale getirilecektir.”

TL’YE GÜVEN ARTTI

“Uyguladığımız program ve öngörülebilir politikalar çerçevesinde TL’ye güven artmış, bu sayede Kur Korumalı Mevduat hesapları yabancı para mevduatlara dönüşmeden ve herhangi bir kur baskısı oluşturmadan sağlıklı bir şekilde neticelendirilmiştir. Son iki yıl içerisinde, TL’ye artan güvenle TL mevduatlarımızın toplam mevduat içindeki payının yüzde 31,6 seviyesinden yüzde 60,7 seviyesine çıkması bu açıdan oldukça önemlidir.

KKM hesaplarının toplam mevduat içindeki payı yüzde 26,2’den yüzde 1,7’ye kadar gerilemiştir. KKM'nin sonlandırılmasıyla 2026'da bu hesapların tamamen kapatıldığını görmüş olacağız.”

EKONOMİDE KALICI SONUÇLAR ELDE EDİLMEYE BAŞLANDI

“Enflasyonda kesintisiz düşüş, büyümede dengelenme, cari açıkta iyileşme, TL’ye artan güven, tarihi yüksek rezervler, gerileyen risk primi ve depremin etkisine rağmen azalan bütçe görünümüyle, ekonomi politikalarımızın somut ve kalıcı sonuçlar üretmeye başladığı net bir şekilde görülmektedir.”

MİLLİ GELİR VE BÜYÜME HEDEFLERİ

“2025 yılını tamamlarken programımızın en temel performans göstergeleri olarak ilk defa 1,5 trilyon doları aşan bir milli gelir büyüklüğüne ulaşacağız. Ülkemiz 2025 sonu itibarıyla dünyanın 16’ncı, Avrupa’nın 6’ncı büyük ekonomisi konumunda olacak.

2026-2028 OVP'yi oluştururken tüm küresel eğilimleri dikkate alarak ekonomik hedeflerimizi gerçekçi varsayımlar üzerine inşa ettik. OVP'nin temel hedeflerinden birini, dezenflasyon süreciyle uyumlu ve sürdürülebilir bir büyüme patikası oluşturmaktır. Burada esas önemli olan, dezenflasyon süreci ilerledikçe ve yapısal dönüşümlerimiz hayata geçtikçe büyümenin de kademeli olarak güçlenecek olmasıdır.”

YOL HARİTASI

“Bu kapsamda, 2026 yılında büyümenin yüzde 3,8’e, 2027’de yüzde 4,3’e ve 2028’de yüzde 5’e ulaşmasını hedefliyoruz. Programın ilk yılından itibaren sıkı para ve maliye politikalarıyla enflasyonu kalıcı şekilde düşürürken, büyümeden de taviz vermeyen bir yol haritası çiziyoruz. Önümüzdeki dönemde enflasyonu kalıcı tek haneli seviyelerine düşürürken büyüme potansiyelimizi de dönüşüm adımlarıyla kademeli bir şekilde yukarıya taşıyacağız.”

"DÖRT YILDA 2,5 MİLYON İLAVE İSTİHDAM HEDEFLİYORUZ"

2024 yılı itibarıyla yüzde 8,7 seviyesinde gerçekleşmesini beklediğimiz işsizlik oranının, 2025’te yüzde 8,5’e, 2026 yılında yüzde 8,4’e ve 2027’de yüzde 8,2’ye gerilemesini öngörüyoruz. 2028 yılı sonunda ise işsizlik oranının yüzde 7,8’e düşerek, tarihinde ilk kez yüzde 8’in altına inmesini hedefliyoruz. Bu dört yıllık dönemde ekonomimize yaklaşık 2,5 milyon ilave istihdam kazandırarak, işgücü piyasasına daha fazla bireyin katılımını sağlamayı ve toplumsal refahı artırmayı amaçlıyoruz.

Türkiye ekonomisinin temel önceliği olan enflasyonla mücadelede kararlı ve bütüncül bir yaklaşımla ilerliyoruz. 2024 yılında yüzde 44,4 seviyesinde gerçekleşen enflasyonun, 2025 yılında yüzde 28,5’e, 2026’da yüzde 16’ya, 2027’de yüzde 9’a ve 2028 yılında ise yüzde 8 seviyesine gerileyerek, Program dönemi sonunda tek haneli seviyelere kalıcı olarak inmesini hedeflemekteyiz.

Bu görünüm yalnızca fiyat istikrarına ulaşma yolunda önemli bir aşamaya işaret etmekle kalmamakta, aynı zamanda vatandaşlarımızın alım gücünün korunması, gelirin adil paylaşımı, ekonomik güvenin güçlendirilmesi ve yatırım ortamının iyileştirilmesi açısından da kritik bir zemin sağlamaktadır.

CARİ AÇIĞIN GERİLEMESİ İYİYE İŞARET

Geçtiğimiz iki yıllık dönemde bu doğrultuda önemli ilerlemeler kaydettik. 2023 yılında yüzde 65 seviyesinde gerçekleşen enflasyon, 2024 sonunda yüzde 44 düzeyine gerilemiştir. 2025 yılında ise bu oranın yüzde 30’un altına düşmesini bekliyoruz. Tek haneli enflasyon hedefimize yönelik olarak uygulamakta olduğumuz sıkı, kararlı ve koordineli para ve maliye politikaları, önümüzdeki dönemde de aynı disiplinle sürdürülecektir. Bu kapsamda, enflasyonda kalıcı düşüşü sağlayarak fiyat istikrarını tesis etme yönündeki kararlılığımızdan hiçbir şekilde taviz verilmeyecektir.

2023 yılı itibarıyla milli gelire oranla yüzde 3,5 seviyesinde gerçekleşen cari işlemler açığının 2024 yılında yüzde 0,8’e kadar gerilemesi önemli bir iyileşmeyi işaret etmektedir. Bu gerçekleşme, programımızda öngördüğümüz yüzde 1,7'lik tahminin oldukça altında kalmış ve dış denge açısından olumlu bir görünüm sağlamıştır. 2025 yılına ilişkin beklentimiz, program hedefimiz olan yüzde 2’nin oldukça altında kalarak, cari işlemler açığının GSYH’ya oranının yüzde 1,4 seviyesinde gerçekleşmesi yönündedir. Bu dönemde, özellikle ihracatta pazar çeşitliliğin artması ve enerji maliyetlerindeki düşüş cari dengeye olumlu katkı sağlamıştır.

Abdulkadir Selvi’den Kılıçdaroğlu ve Tekin’e sert eleştiri: 'Doğru bulmuyorum'
Abdulkadir Selvi’den Kılıçdaroğlu ve Tekin’e sert eleştiri: 'Doğru bulmuyorum'
İçeriği Görüntüle

2026 ve 2027 yıllarında cari işlemler açığının milli gelire oranının sırasıyla yüzde 1,3 ve yüzde 1,2 seviyelerine gerilemesi hedeflenmektedir. 2028 yılı itibarıyla ise bu oranın yüzde 1 düzeyine kadar inmesi öngörülmektedir. Cari işlemler dengemizde sağlayacağımız iyileşme, Türkiye'nin dış finansman ihtiyacını da önemli ölçüde azaltacak, dış dengenin sürdürülebilir bir şekilde yönetilmesini sağlayacaktır.

DEPREM HARCAMALARI AZALDIKÇA BÜTÇE AÇIĞI DÜŞMEKTE

Afet sonrası dönemde devam eden ihtiyaçlar süratle karşılanmaya devam ederken, personel giderleri ve sosyal güvenlik harcamalarındaki artışa rağmen, alacağımız ilave tedbirlerin etkisiyle mali duruşu daha sıkı hale getirmeyi öngörüyoruz. Bütçe açığının milli gelire oranı 2025 yılında yüzde 3,6, 2026’da yüzde 3,5, dönem sonunda ise yüzde 3’ün altında öngörülmektedir. Geçici nitelikte olan deprem harcamaları azaldıkça, bütçe açığının oranı düşmekte, AB Maastricht kriterleriyle uyumlu hale gelmektedir.

İzlenen politikalar ve sağlanacak kazanımlarla Türkiye ekonomisi, program dönemi sonunda, çok daha güçlü bir tabloya kavuşacaktır. Hedeflerimize doğru kararlılıkla ilerlediğimizde, 2028 yılının sonunda makroekonomik istikrarın kalıcı biçimde sağlandığı, sürdürülebilir büyümenin tesis edildiği bir ekonomik yapı inşa etmiş olacağız. Böylelikle ilk defa milli gelirimiz 1,9 trilyon dolara yaklaşacak, kişi başına düşen gelir 21 bin dolar seviyelerine yükselecek, ihracatımız 300 milyar doları aşacak, turizm gelirlerimiz 75 milyar dolara ulaşacak, 2,5 milyon ilave istihdamla işsizlik yüzde 8’in altına indirilecek ve en önemlisi tek haneli enflasyonla fiyat istikrarı kalıcı olarak sağlanacaktır

Türkiye ekonomisinin sürdürülebilir kalkınma hedefleri doğrultusunda, önümüzdeki dönemde sadece niceliksel büyümeyi değil, kaliteli ve verimliliğe dayalı sürdürülebilir bir büyüme patikasını esas alıyoruz. Bu kapsamda, toplam faktör verimliliğini artıracak yapısal reform alanlarına odaklanıyor; üretim kapasitemizi enflasyonist baskı oluşturmadan artıracak politikaları kararlılıkla hayata geçiriyoruz. Sanayimizin dönüşümünü, yüksek katma değerli ve teknoloji yoğun üretime dayalı olarak hızlandırıyoruz.

Ar-Ge ve yenilikçilik ekosistemimizi güçlendirmeyi ekonomik güvenliğimizi ve sürdürülebilir büyümemizi tesis edecek şekilde her zamankinden de fazla önceliklendiriyoruz. Yapay zeka, yarı iletkenler, savunma sanayii, biyoteknoloji ve uzay teknolojileri gibi stratejik alanlarda özel sektör yatırımlarını destekleyici mekanizmaları güçlendiriyoruz. Bu sayede girişimcilik altyapımızı daha etkin hale getiriyoruz ve toplam faktör verimliliğini kalıcı biçimde artırıyoruz. İklim değişikliği ile mücadelede yeşil dönüşümün, aynı zamanda verimlilik artışlarına da önemli katkı sağladığından hareketle düşük karbonlu üretim modelleri, döngüsel ekonomi uygulamaları ve yenilenebilir enerji yatırımları ile üretim maliyetlerini düşürüp, dış enerji bağımlılığımızı azaltarak cari dengeye katkı sağlamayı hedefliyoruz.

Dijital dönüşümü hızlandırarak, özellikle KOBİ’lerimizin rekabet gücünü artırmayı önceliklendiriyoruz. 5G, yapay zeka ve nesnelerin interneti gibi ileri teknolojilerin üretim süreçlerine entegrasyonunu sağlıyor; emek ve sermaye verimliliğinde önemli sıçramalar yaratıyoruz. Bu doğrultuda dijital altyapı yatırımlarını ve sektörel dönüşüm programlarını kararlılıkla uygulamaya devam ediyoruz. 5G ile ilgili süreç başlatıldı.

Beşeri sermayemizi güçlendirmek, verimliliğe dayalı büyümenin temel unsuru olup bu kapsamda mesleki ve teknik eğitimin kalitesini artırmaya odaklanmayı, genç nüfusumuzu kritik teknoloji alanlarında istihdama yönlendirmeyi amaçlıyoruz. Beceri uyumu programları ile işgücünün dönüşümünü destekliyoruz. Üretim ve ticaretin fiziksel altyapısını güçlendirmek üzere organize sanayi bölgeleri, lojistik merkezler ve ulaştırma hatlarını bütünleşik bir anlayışla ele alıyor, enerji ve lojistik maliyetlerini azaltmayı, rekabetçiliğimizi artırmayı, verimlilik artışını destekleyen sağlam bir altyapı oluşturmayı hedefliyoruz.

Program tedbirlerimizle arz güvenliği açısından kritik bir unsur olarak tarımda modern üretim tekniklerini yaygınlaştırmayı, su gibi kısıtlı doğal kaynaklarımızı etkin kullanmayı önceliklendiriyor, akıllı tarım uygulamaları, sulama verimliliği ve girdi optimizasyonu ile tarımda verimliliği artırarak sektörel dönüşümü sürdürüyoruz. Türkiye, bu bütüncül yaklaşım yoluyla ekonomisini daha verimli ve dayanıklı bir yapıya dönüştürebilecektir.

Kaynak: Haber Merkezi