Taşla göğe uzanan bir kubbe düşünün... Sadece mimari bir başarı değil; ölçü, edep, sadelik ve tevhidin birleştiği bir mekân. Mimar Sinan'ın yüzyıllar önce Süleymaniye ve Selimiye'de kurduğu mimari dil, bugün hala konuşulmaya devam ediyor. Çünkü Sinan'ın kubbeleri artık yalnızca birer yapı değil; kaybolan bir niyetin, unutulan bir estetik anlayışın sembolü olma özelliğini taşıyor.

"GÖSTERİŞ DEĞİL, AHENK"

Osmanlı mimarisinde "süsleme" kavramı yer bulmaz. Bunun yerine daha derin bir anlamı olan "tezyin" yani mimarinin ruhuna uygun bir kavram kullanılır. Sinan'ın eserlerindeki desenler, renkler ve hat yazıları da birer gösteriş unsuru değil; mekânı konuşturan zarif bir fısıltı olarak öne çıkar.

Selimiye (3)

Sinan'ın felsefesine göre fazlalık tevhidi bozar, eksiklik ise manayı zedeler. Bu nedenle kubbelerinde renk ve ışık gelişigüzel değil, her zaman ölçüye bağlıdır. Nur ile sükûnet, sadelik ile ihtişam arasında kurulan denge, onun mimarisinin temel kimliğini oluşturur.

SÜLEYMANİYE KUBBESİNİN BATILI ŞAHİTLERİ DE VAR

19. yüzyılın ilk yarısında İstanbul'a gelen iki batılı isim olan Charles Texier ve Owen Jones, Sinan'ın kubbelerini dönemin en net görsel tanıkları olarak çizimlerine taşımıştır.

Foto (3)-5

TEXIER'İN TANIKLIĞI - 1834

Süleymaniye'nin kubbesine bakan Texier, pencereler arasındaki yeşil-kırmızı rumi motifleri, merkezdeki hat yazısını ve tüm bu zenginliğin ortasında yükselen beyaz ışık hissini çizimlerine aktardı. O dönem cami henüz batılı eklemelerin gölgesine düşmemişti.

OWEN JONES'UN GÖRÜŞÜ

Jones ise "The Grammar of Ornament" adlı eserine hazırlık yaparken Süleymaniye’deki ışık-hat uyumuna odaklandı. Ona göre Hasan Çelebi'nin siyah zemin üzerindeki beyaz hattı, adeta nurun karanlıktan doğuşunu temsil ediyordu. Bu, kubbe merkezine yerleştirilen "Allah göklerin ve yerlerin nurudur." ayetine güçlü bir gönderme niteliğindeydi.

Foto (4)-6

İki şahidi buluşturduğumuzda ortaya çıkan tablo tek kelimeyle aynıydı. Sinan kubbelerinde renk, ışığa; ışık, manaya; mana ise tevhide hizmet ediyordu.

TEVHİDDEN KESRETE GEÇİŞ UNUTULMAYA YÜZ TUTTU

Zaman ilerledikçe Sinan'ın kurduğu sadelik-kudret dengesi yerini daha yoğun, karmaşık ve çoğu kez asıl manayı gölgeleyen süslemelere bıraktı. Barok etkilerin belirginleştiği dönemle beraber Sinan'ın kubbelerindeki sessiz şiire gölge düşttü. Nurun yerini gölge, sükûnetin yerini renk ve desen kalabalığı aldı.

Bugün yapılan çağrı, bu estetik kaymayı silmeyi değil; asıl niyeti yeniden görünür kılmayı amaçlıyor. Sinan'ın mimarisini korumak, geçmişi olduğu gibi saklamakla değil; mimarın ruhunu, tevhide dayanan dengesini tekrar anlayabilmekle gerçekleştirilebilir.

Selimiye (2)

Yozgat’tan Ankara’ya Müzikal Buluşma: Çocuklar Çoksesli Müzikle Bir Araya Geldi
Yozgat’tan Ankara’ya Müzikal Buluşma: Çocuklar Çoksesli Müzikle Bir Araya Geldi
İçeriği Görüntüle

"TAŞ DEĞİL, DEHANIN MİRASI"

UNESCO'nun Selimiye Camii için hazırladığı rapordaki ifadeler de oldukça dikkat çekici:

“Mimar Sinan’ın eseri yalnızca taştan yapılmış bir bina değil, bir dehanın evrensel mirasıdır.”

Sinan'ın "ustalık eseri" olarak kabul ettiği Selimiye Camii, mimari açıdan Osmanlı klasik döneminin zirvesini temsil eder. 43,28 metrelik dev kubbesi, 71 metreyi aşan minareleri ve eşsiz akustik yapısı, Sinan’ın hem mühendislik hem de estetik dehasının bir kanıtı niteliğindedir.

Selimiye (6)

SELİMİYE HAKKINDA BUNLARI BİLİYOR MUDUNUZ?

Kubbenin zemine aktarımı tamamen özgün mühendislik tekniklerine dayanır.

İç mekândaki sade ama dengeli tezyinat, Süleymaniye ile aynı çizgiyi taşır.

Işık kullanımı, mekânı manevi bir merkez hâline getirir.

Mimar Sinan, Selimiye için "Ustalık eserim" ifadesini kullanarak bütün birikimini burada taçlandırmıştır.

Selimiye (3)

Kaynak: Haber Merkezi