Anadolu’nun kadim kültür kaynaklarından biri, bu coğrafyada yaşamış olan Oğuz boylarıdır. Enver Behnan Şapolyo, “Ankara’da Beydili Aşireti” adlı çalışmasında, Anadolu’daki Türk kavimlerinin etnolojik kökenlerini ve Oğuz geleneği içindeki yerlerini araştırır. Şapolyo, Türk tarihinin yazımında uzun yıllar boyunca sözlü kültürün ve etnolojik incelemelerin ihmal edilmesinin büyük bir eksiklik yarattığını vurgular.

Yazar, Anadolu’daki Oğuz kökenli aşiretlerin kökenini açıklarken, Orta Asya Türk kültürünün izlerini sürerek millî tarihin temellerinin etnolojiye ve folklora dayandırılması gerektiğini savunur. Ona göre, Türk tarihinin en eski dönemleri yazılı kaynaklarda karanlıkta kalmış, ancak halk kültürü ve soy geleneği bu boşluğu dolduracak önemli birer kaynaktır.

Ona göre Anadolu, tarihçiler tarafından yeterince incelenmemiş, özellikle Oğuz boylarının etnolojik izleri uzun süre ihmal edilmiştir.

Şapolyo, Anadolu’daki Türklerin tarihini sadece fetihlerle değil, yerleşim kültürü, halk yapısı ve inanç sistemiyle birlikte ele alır. Bu bağlamda, Beydili Aşireti hem Oğuz boylarının Anadolu’daki köklü temsilcilerinden biri, hem de Türk kültürünün canlı bir yansımasıdır.

TARİHİN EKSİK YÜZÜ: ETNOLOJİ VE HALK BİLİMİNİN ÖNEMİ

Şapolyo, Türk tarihinin ilk dönemlerinin “karanlıkta” kalmasının sebebini, sözlü kültürün yazıya geçirilememesine bağlar. Osmanlı döneminde bile, halkın yaşattığı efsaneler, soy hikâyeleri, destanlar ve aşiret gelenekleri derlenmemiştir.

Bu nedenle yazar, Avrupa’daki gibi etnolojik ve folklorik araştırmaların Türkiye’de yapılması gerektiğini savunur:

“Türk milletinin vicdanında milli kaynakları yaşayan şifahî anneler toplanmalıdır. Çünkü Türk kadını halk bilgisinin taşıyıcısıdır.”

Bu cümle, Şapolyo’nun kadınları kültürel hafızanın koruyucusu olarak gördüğünü ortaya koyar.

OĞUZ BOYLARININ ANADOLU’YA YERLEŞİMİ VE ANKARA ÇEVRESİ

1071 Malazgirt Zaferi’nden sonra Müslüman Oğuz boyları Anadolu’ya yerleşmeye başladı.
Şapolyo’ya göre, Oğuzların yerleştikleri bölgeler bugün bile yer adlarında izlerini taşır.
Ankara çevresindeki köylerin adları — Peçenek, Kayı, Kınık, Bayındır, Bayat, Üreğir — doğrudan Oğuz boylarından gelir.

Bu köyler, Türklerin yalnızca savaşçı değil, yerleşik medeniyet kurucu bir millet olduğunu gösterir. Yazar, Ankara’yı “Türk kültürünün harman olduğu yer” olarak tanımlar:

“Ankara, Orta Anadolu Türk insanının yüreğini yansıtır; burada yaşayanlar Oğuz’un torunlarıdır.”

BEYDİLİ AŞİRETİNİN KÖKENİ VE SOY BAĞLARI

Beydili aşireti, Oğuzların Bozok koluna, yani sağ kola mensuptur.
Şapolyo, bu soy bağını şu tabloyla açıklar:

Oğuz Kolu Ongun (Sembol) Beydili'nin Yeri
Bozok Şahin Yıldızhan’ın Uruk boyuna bağlı

Beydili aşiretinin 24 Oğuz boyundan biri olduğunu belirten yazar, onların Anadolu’daki ilk yerleşim alanlarını Ankara’nın Keskin kazası ve Hasandede köyü olarak tespit eder.

Ankara’da kışın nereye gidilir? İşte keşfedilecek 10 muhteşem rota!
Ankara’da kışın nereye gidilir? İşte keşfedilecek 10 muhteşem rota!
İçeriği Görüntüle

1939’da yaptığı saha araştırmasında, Hasandede Alevileriyle görüşen Şapolyo, halkın kendisini hâlâ “Biz Beydiliyiz” diyerek tanıttığını ve geleneklerini Orta Asya’daki Türkmen adetleriyle sürdürdüğünü kaydeder.

BEYDİLİ YÖRÜK TÜRKMEN KIZLARI VE KADIN KÜLTÜRÜ

Whatsapp Görsel 2025 10 20 Saat 13.52.23 9F7Caf7B

Şapolyo’nun kitabında yer alan fotoğraflar, etnolojik belge değeri taşır:

  • “Küçük bir Türkmen kız”

  • “Beydili Yörük Türkmen kızları”

  • “Çeşmeye giden Türkmen kızları”

Bu fotoğraflarda kadınların kıyafetleri, süslemeleri ve başörtüleri Orta Asya’daki Türkmen geleneklerinin izlerini taşır.
Giysilerinde kullanılan işlemeler, renkler ve takılar yalnızca estetik değil, aynı zamanda soy ve aşiret kimliğini simgeler.

Şapolyo’ya göre kadınlar, sadece ev içi rollerle değil, halk bilgisinin ve etnik kimliğin taşıyıcısı olarak da merkezi bir konumdadır. Bu nedenle onları “Türk kültürünün canlı hafızası” olarak tanımlar.

HASANDEDE KÖYÜ VE HORASAN BAĞLANTISI

Hasandede köyü, Beydililerin tarihsel yurdu olarak kabul edilir.
Köy halkı bağcılıkla, bostancılıkla, çiftçilikle uğraşır; dışa kapalı ama kültürel olarak zengin bir yaşam sürer.

Köyün adı, bölgeye yerleşen Horasan Erenlerinden Hasandede ve kardeşi Sümbül’den gelir. Yakınlardaki Haydarsultan köyü, Horasan’dan gelen Ahmed Yesevî silsilesine bağlıdır.

Şapolyo, bu durumu şöyle özetler:

“Anadolu’daki birçok köyün piri Horasan erenidir. Hasandede ve çevresi, bu geleneğin Anadolu’daki en eski halkalarından biridir.”

Hasandede köyü civarında ayrıca Caferoğlu, Kuludede ve Gülerli gibi kutsal mekânlar bulunur. Halk, bu yerleri “mukaddes ziyaret” olarak görür.

BEYDİLİLERİN GÖÇLERİ VE SÜRGÜNLERİ

Beydili aşiretinin kaderi, tarih boyunca birçok kez göç ve sürgünle şekillenmiştir.

  • Kanuni Sultan Süleyman döneminde, çıkan bir isyandan dolayı aşiretin bir kısmı Suriye’ye sürülmüştür.

  • Bazıları Rakka havalisinde, bazıları Antakya çevresinde, bazıları da Akdeniz adalarında yaşamlarını sürdürmüştür.

  • Bir bölümü Antalya-Manisa hattında yaşayan Tahtacı Türkmenleri içine karışmıştır.

Beydililerin bir kısmı daha sonra Çankırı, Beypazarı, Keskin hattına dönmüş; Osmanlı arşivlerinde yer alan kayıtlara göre bu dönüşler genellikle “barış içinde yeniden iskân” şeklinde olmuştur.

Bu sürgünlerin ardından Beydililer, köylerine dönüp yeniden yurt tutmuş; Osmanlı padişahına dilekçe vererek “bizim yerimiz burasıdır” diyerek toprağa sahip çıkmışlardır.

SOSYOLOJİK VE KÜLTÜREL YAPI

Şapolyo’nun gözlemlerine göre, Beydililer yalnızca bir aşiret değil, sosyal dayanışmayı merkezine alan bir kültür topluluğudur.

  • Köylerde imece geleneği, yardımlaşma, misafirperverlik hâlâ güçlüdür.

  • Kadınlar hem evin düzeninden hem üretimden sorumludur.

  • Erkekler göçebe dönemden kalan “alp” karakterini, çalışkanlık ve cesaretle birleştirir.

Şapolyo ayrıca Beydililerin dini kimliği hakkında da bilgi verir. Alevi inançları ile Bektaşi geleneği arasında bir sentez görülür. Horasan erenlerine saygı, Hacı Bektaş-ı Veli’ye bağlılık ve yerel evliyalara (örneğin Hasandede ve Haydarsultan) hürmet bu sentezin somut göstergesidir.

KÖYLER VE ALT KOLLAR

Şapolyo, Beydili aşiretine bağlı yerleşimlerin haritasını da çıkarır:

  • Hasandede (Keskin)

  • Kazıklı Köyü

  • Çebişli (Küçük Çebişler)

  • Hacılar Köyü

  • Ahıllı ve Dumança (Kırıkkale çevresi)

Bu köylerin her birinde Beydili soyundan gelen aileler bulunur.
Kazıklı köyü ismini, bölgede yaşanan eski savaşlardan alır; halkın anlattığına göre Battalgazi döneminde burada Bizans kuvvetleriyle çetin çarpışmalar yaşanmıştır.

Şapolyo, köylülerin “burada kâfirle çok kan döküldü” dediğini, bu yüzden “Keskin” adının da muhtemelen Keskin Sivri tepesi’nden geldiğini belirtir.

BEYDİLİLERİN ANADOLU KÜLTÜRÜNE KATKISI

Beydililer, yalnızca Ankara çevresinde değil, Manisa, Çorum, Akhisar, Yozgat ve Antalya bölgelerinde de iz bırakmıştır.
Bugün dahi bazı köylerde düğün gelenekleri, halk oyunları, yemek kültürü ve kıyafet biçimleri Beydili tarzını yansıtır. Kadınların ördüğü ipek başörtüler, erkeklerin giydiği cepkenler ve alaca kumaşlar kültürel sürekliliğin somut göstergesidir. Şapolyo, Beydililerin “Türklüğün özü, Orta Asya’nın sesi” olduğunu vurgular.

Enver Behnan Şapolyo’nun “Ankara’da Beydili Aşireti” çalışması, yalnızca bir tarih metni değil, kayıt altına alınmış bir halk belleğidir.
Ona göre Beydililer, Türk milletinin Anadolu’daki en eski Oğuz köklerinden biridir ve bugün bile Anadolu insanının karakterinde bu geçmişin izleri vardır:

“Bu topraklarda yaşayan her Türk köyü, geçmişin nefesini taşır; Beydili bu nefesin en güçlü yankılarından biridir.”

Şapolyo’nun yaklaşımı, Türkiye’de modern etnoloji ve halk bilimi araştırmalarına öncülük eden bir anlayışın erken örneğidir. Bu eser, Ankara’nın yalnızca bir başkent değil, Türk kültürünün kalbi olduğunu bir kez daha gözler önüne serer.

Kaynak: Enver Benhan Şapolyo

Kaynak: Sevda Ecem Karapolat