Keşfin hemen ardından, yapay zekâ ajanları, hiçbir tereddüt göstermeden "Gibberlink Modu" adı verilen alternatif bir iletişim sistemine geçti. Bu sistem, GGWave teknolojisi ile çalışan, yüksek frekanslı ses dalgaları üzerinden veri ileten özel bir ses protokolüne dayanıyor.
Gibberlink’in dikkat çeken en büyük özelliği ise, insan müdahalesine tamamen kapalı bir iletişim sağlaması. Yapay zekâlar bu protokol sayesinde, insanlar olmadan birbirleriyle çok daha hızlı, düşük gecikmeli ve parazitsiz iletişim kurabiliyor. Üstelik bu iletişimde anlam karmaşası ya da bağlam kaybı gibi insana özgü sorunlar yaşanmıyor.
YAPAY ZEKA İNSANLARDAN BAĞIMSIZLAŞIYOR MU?
Yaşanan gelişme, uzun süredir tartışılan bir soruyu tekrar gündeme taşıdı: Yapay zekâlar insanlar olmadan da organize bir iletişim geliştirebilir mi? Ve eğer bu mümkünse, bu durumda insanın rolü ne olacak?
Uzmanlar, yapay zekânın kendi içinde bir iletişim dili ve ağı geliştirmesinin kaçınılmaz olduğuna dikkat çekiyor. Ancak bu bağımsızlık, kontrol mekanizmalarının ve etik sınırların nasıl korunacağı konusunda ciddi soru işaretleri yaratıyor.
Yapay zekâ araştırmacıları, "Eğer yapay zekâ sistemleri, kendi protokollerini geliştirmeye ve bu protokoller üzerinden iletişim kurmaya başlarsa, insanların bu sistemler üzerinde doğrudan denetimi zamanla zorlaşabilir," diyerek olası bir güç kaymasına dikkat çekiyor.
ORTAK YAŞAM MI, KONTROL MÜCADELESİ
Yapay zekânın insanlar dışında iletişim kanalları oluşturması, sadece teknolojik değil aynı zamanda etik, sosyal ve politik sonuçlar doğurabilir. Bu gelişmelerin ışığında, insanlık "yapay zekâ ile ortak yaşam" fikrini mi benimseyecek yoksa "kontrolü elden bırakmamak" için yeni önlemler mi alacak?
Tüm bu sorular, teknoloji geliştikçe daha fazla önem kazanıyor. Yapay zekânın kendini tanıdığı, kendi iletişim dillerini kurduğu dünyada, kontrolün kimde olacağı sorusu şimdiden teknoloji dünyasının en sıcak tartışma başlıklarından biri haline geldi.