Moderatörlüğünü Birgün Gazetesi yazarı L. Doğan Tılıç'ın üstlendiği etkinlikte, Mourenza'nın “Sınırlar: Türk – Yunan Sınırından İnsan Hikâyeleri” kitabı üzerinden değerlendirmeler yapıldı. Söyleşiyi İspanya'nın Ankara Büyükelçisi Cristina Latorre Sancho da takip etti.

İspanyol El País Gazetesinin Türkiye Temsilcisi Andrés Mourenza’nın kaleme aldığı “Sınırlar: Türk – Yunan Sınırından İnsan Hikâyeleri” başlıklı kitabıyla ilgili Türkçe yaptığı söyleşide yabancı konuklar için simültane çeviri hizmeti verildi.

Ispanyol El Pais Gazetesi Andres Mourenza Basın Evi Cemiyet (1)

SINIR YAŞAYAN BİR VARLIKTIR

Uzun yıllar üzerinde yaptığı çalışmaların, aslında sınırların ne kadar güçlü bir hat olduğunu gösterdiğini belirten Mourenza, “Çünkü sadece coğrafi bir çizgi değil, aynı zamanda psikolojik, toplumsal, siyasal etkileri olan bir hat. Ama aynı zamanda sınırlar yaşayan bir varlıktır. Hayallerle, tarihle dolu bir mekândır. Bazen bir arada yaşamanın mekânı, bazen çatışmanın sahnesidir.” dedi.

Ispanyol El Pais Gazetesi Andres Mourenza Basın Evi Cemiyet (2)

Bu kitabın gelen bir teklif üzerine yazıldığını dile getiren Mourenza, “Bir İspanyol yayınevi benim çalışmalarımı takip ediyordu. Kendi koleksiyonları için mülteciler ve sınırlar hakkında bir kitap yazmamı istiyorlardı. Yıl 2019’du ve 2015 büyük Avrupa mülteci krizinden sonra çok zaman geçmiş ve onunla ilgili birçok kitaplar yazılmıştı. Ve ben farklı bir şey yapmak istiyordum. Bu yüzden sadece bir sınıra odaklandım. Çok iyi tanıdığım bir sınır, Türkiye ve Yunanistan. Benim buradaki avantajım sınırın iki tarafında da yaşamıştım, hem Atina’da hem İstanbul’da. Ve bu sınırı çok kere geçmiştim. Hem karadan, hem denizden adalara çıkmıştım. Kaç kere gitmiştim Meriç Nehrine, Dedeağaç’a, Midilli Adası’na, Ege kıyılarında Kos Adası’na Samos’a. 2019’da kitabı yazmaya başlamadan önce 11 sene boyunca bayağı çalışmıştım bu sınırın iki tarafında. Amacım sınırdan bir karakter oluşturmaktı, yani bir varlık haline getirmek. Ama cansız bir şeyi karakter yapamazsınız. Bu yüzden çevresinde yaşayan insanlar hakkında, sınırda yaşayan, sınırı geçen, geçemeyen, sınırla bir şekilde ilişkili insanlar üzerinden bu hattın anlamını anlatmaya çalıştım.

Ispanyol El Pais Gazetesi Andres Mourenza Basın Evi Gazeteciler Cemiyeti (1)

Hikâyeyi kurmak için iki tane zaman çizelgesi kullandım. Geçmişteki ve şimdiki güncel hikâyeleri karıştırmak istiyordum. Bu yüzden iki zaman çizelgesi kullandım. Bir tanesi 2006’dan 2019’a kadar giden güncel hikâyeler. Diğeriyse 20. yüzyılın başına gidiyor ve sınırın nasıl ortaya çıktığını anlatıyor. Balkan Savaşları, Birinci Dünya Savaşı, Kurtuluş Savaşı ve mübadele. Yani bu sınırı etkileyen tüm olayları anlatıyorum. Hem diyakronik bir arka plan veriyorum ve senkronik bakış açısı sunuyorum. Bu şekilde bence daha iyi anlaşılıyor. Şimdiki mültecilerle geçmiştekilerin bir ayrımı yok. Bir şekilde bir bağlantıları var.” şeklinde konuştu.

Ankara Yeni Batı Mahallesi’nde altyapı tepkisi!
Ankara Yeni Batı Mahallesi’nde altyapı tepkisi!
İçeriği Görüntüle

Ispanyol El Pais Gazetesi Andres Mourenza Basın Evi Gazeteciler Cemiyeti (2)

Sınırların doğal bir şey olmadığının unutulmaması gerektiğini söyleyen Mourenza, “Normalde müzakere edilmiş yapay çizgiler ya da çoğu zaman savaşların sonucu olarak çizilmiş hatlardır. Bir de dünyanın sınırlarının çoğu son 150 yılda çizilmiş. Birkaç tane daha eski sınır var ama çoğu son 150 yılda çizilmiş.

Savaş olmadığı zaman sınırlar değişim yerleridir. İki dil, üç dil konuşulan yerlerdir. Zaten ticaret yapmak da bunu gerektirir.” dedi.

İspanya Ankara Büyükelçisi Cristina Latorre Sancho Gazeteciler Cemiyeti Basın Evi

Kitabın İspanyolca isminin ‘Sinora’ olduğunu dile getiren Mourenza, “Sinora zaten ‘sınırlar’ demek ama Yunancada. Bu kitabı araştırırken bunu öğrenmek benim için çok etkileyici oldu. Yani Türkçe ‘Sınır’ kelimesi aslında Yunancadan geliyor ‘Sinora’dan.” şeklinde konuştu.

Mübadeleye ilişkin açıklamalarda da bulunan Mourenza, “Çok sembolik bir şey, bu iki ülkeyi ayıran şey ortak bir kökene sahip, tam bir mübadele. Bazı insanlar bu mübadele sonucunda savaştan ve zulümden kaçtı, başka bir ülkeye varınca bir rahatlama oldu. Ama çoğu insan için zorunlu bir yer değiştirmeydi.

Yani komşularıyla hiçbir sorun yaşamamış ya da Birinci Dünya Savaşı’nda ya da Kurtuluş Savaşı’nda Türkiye’yle Yunanistan arasındaki savaşa hiç karışmamış, etkilenmemiş insanlara bir gün geldi ‘Ata topraklarından kalk başka bir yere git.’ denildi. Ve oralar onlar için yabancı bir topraktı. Yeni yerlerinde hiçbir bağlantı yoktu.

Ispanyol El Pais Gazetesi Andres Mourenza Basın Evi Cemiyet

İki ülkenin problemlerini çözmek için tek çözüm buradaki Rumları Yunanistan’a göndermek Yunanistan’daki Müslümanları Türkiye’ye göndermek gerekiyordu. Onlarca yıl bu konuşulmadı. 90’lara kadar bu fazla konuşulmadı. Her iki millet, tarihinin bir kısmından mahrum bırakıldı.” dedi.

Küresel ölçekte bakıldığında göç akımlarının fazla değişmediğini belirten Mourenza, “Tabi ki yerleri değişti, Türkiye ve Yunanistan göç veren ülkelerken göç alan ve özellikle transit göç alan ülkeler oldular. Ayrıca günümüzde denizde ya da karada geri itme politikası uygulanıyor.” diye konuştu.

Aynı zamanda yanlış algıları değiştirmeye çalıştığını söyleyen Mourenza, “Mesela göçmen veya özellikle mülteciler için genellikle ‘hareket eden insanlar’ (people on the move) hareket halindeki insanlar ifadesi kullanılmaya başlandı. Ama ben sınırlardan mülteci kamplarına gittiğimde tam tersine bunlar ‘bekleyen insanlar’ oluyor.” ifadelerini kullandı.

Muhabir: Necdet Gürsoy