Cezaevinde gazeteci Fatih Altaylı’nın sorularını yanıtlayan İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, yeni açılım süreci ve komisyon çalışmalarını olumlu değerlendirdi.

Silivri’deki Marmara Cezaevi’nde tutuklu bulunan CHP’nin Cumhurbaşkanı adayı ve İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, yine cezaevinde bulunan gazeteci Fatih Altaylı’nın sorularını yanıtladı.

MHP lideri Devlet Bahçeli’nin başlattığı ve iktidarın “Terörsüz Türkiye” olarak adlandırdığı yeni açılım sürecine dair değerlendirmelerde bulunan İmamoğlu, komisyon çalışmalarını olumlu bulduğunu söyledi.

“KÜRT BİR ANNE İLE YAŞADIĞIM ANLAR…”

İmamoğlu, cezaevinde Kürt bir anne ile yaşadığı anıları aktararak, şu ifadeleri kullandı:

Basın İlan Kurumu’nun önemli ismi Yakup Karaca vefat etti
Basın İlan Kurumu’nun önemli ismi Yakup Karaca vefat etti
İçeriği Görüntüle

“Aynı şehri paylaştığım komşularımın, vatandaşlarımın dilini azıcık bile olsa bilmem gerekir diyerek Kürtçe öğrenmeye gayret gösteriyorum.”

Avukatları aracılığıyla Ekrem İmamoğlu'na sorular yönelten Fatih Altaylı'nın soruları ve İmamoğlu'nun yanıtları şöyle:

"KOMİSYON ÇABASI ZORUNLUDUR"

TBMM'de kurulan komisyon hakkında ne düşünüyorsunuz? CHP'nin bu komisyona katılma kararı doğru mu? Siz AKP'nin samimiyetine inanıyor musunuz?

"İktidarın Terörsüz Türkiye adlandırdığı süreç, ülkenin ve milletin kaderini derinden ilgilendiren bu sebeple Türkiye'nin, milletin ve siyasetin bütününü kapsamadan başarılı olması mümkün olmayan bir süreç ve en önemlisi biz bu sürecin demokratikleşmeye, gerçek bir toplumsal barışa ve kalıcı çözümlere vesile olmadan gerçekleştirilemeyeceğini defalarca belirttik. Ülkenin ve milletin kaderini böylesine derinden etkileyen bir mesele varsa adres millet iradesinin en üst kurumu olan TBMM'dir.

Halkın temsili olmadan; onların dertleri, endişeleri, umutları ve hayalleri seslendirilmeden ne barışı sağlayabiliriz ne de bu barışı geleceğe taşıyabiliriz. Bu sebeple biz Meclis'te kurulacak bir komisyon etrafında çoğulcu ve kapsayıcı bir iradeyle bu sürecin gerekliliklerinin yerine getirilmesini ve milletin sürece dahil edilmesini ilk öneren parti olduk. Aynı zamanda demokratikleşmenin asıl hedef olduğunu ifade ettik. Genel Başkanımız da bu sürecin "terörsüz ve demokratik Türkiye" hedefine dönüşmesi ve TBMM'de kurulacak bir komisyon etrafında çalışma yürütmemiz gerektiğini 19 Mayıs Atatürk'ü Anma Gençlik ve Spor Bayramı'ndaki İzmir mitingimizde ilan etti.

İktidar tarafından girişilen komisyon çabası önemli, değerli ve zorunludur.

"CİDDİYET ARIYORUZ"

Bizim görevimizse bu komisyonu milletimize gerçek mamada demokrasi, adalet ve toplumsal barışa armağan edecek çalışmalar yapmasını sağlamak, milletin sözünü komisyona taşımaktır.

Bir bu sürecin demokrasiye, adalete ve yeni bir toplumsal mutabakata duyduğu ihtiyaca cevap verdiği müddetçe gerçek manasını bulacağına inanıyoruz.

Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu etrafında silah bırakmanın tamamlanması için yapılacak çalışmalarla beraber demokratikleşmeye, adalete ve toplumsal olarak birliğimizi kuvvetlendirmeye dair önemli adımlar atılması için etkin bir siyaset yürüteceğiz.

AK Parti'nin samimiyeti meselesine gelince, "Biz hiçbir zaman iktidardan samimiyet ve iyi niyet beklemedik. Sözümüzü esirgemedik. Gerçek bir muhalefetten de geri durmadık.

Bu yüzden bu röportajı siz de ben de yüz yüze değil Silivri Cezaevi'nde hukuksuzca tutulurken gerçekleştiriyoruz.

Samimiyet aramıyoruz fakat ciddiyet arıyoruz.

İnşallah böylesine önemli bir süreçte ciddiyetle davranacaklardır.

Bu süreç AK Parti'den ibaret değildir. Bütün bileşenler bu sürecin parçasıdır.

Terörsüz ve Demokratik Türkiye hedefinin asıl sahibi milletimizin kendisidir.

Biz milletimize karşı görevimizi gerçekleştireceğiz."

ŞARTLARIMIZ VAR

CHP Meclis'te kurulan komisyona bazı şartlar öne sürerek girdi. Bu durumu iktidar tarafı eleştirirken, muhalefette komisyona girilmesini yanlış görenler var. Sizin bu konudaki düşünceleriniz nelerdir?

Türkiye'de silahların susması, terör ve çatışma ortamının bitmesi amacıyla ilerleyen süreç ülkemiz ve milletimiz için önemlidir. Biz bu sürecin demokrasi, adalet ve toplumsal barışa vesile olmasını istiyor ve bunun için çalışıyoruz. Elbette hem Türkiye'nin birinci partisi hem de ana muhalefet olarak milletimizin talepleri için siyaset yapıyor ve bu sebeple sürece dair esaslarımızı ifade ediyoruz.

Birliğimiz ve bölünmez bütünlüğümüz esastır. Ay yıldızlı bayrağımızın altında Türkiye Cumhuriyeti'nin vatan evlatları olarak 86 milyonun eşit hissedarlığı esastır. Elbette hatalarımızdan ders çıkararak yaşadığımız çok büyük acıların yerine huzurun, barışın ve daimi bir birlikteliğin alması için çalışmalıyız.

Demokratik bir zeminde oluşacak eşit yurttaşlık ve hukukun herkese eşit uygulandığı bir Türkiye Cumhuriyeti'nin varlığı esastır. Bu esasların bizi geleceğe çok büyük bir ivme ile taşıyacağı kesindir.

Evet şartlarımız var. Bu şartlar demokratikleşme, adaletin tesisi ve toplumsal barışın inşasıdır.

Vatandaşlarımızın taleplerinin en üst seviyede teminat altına alınması şarttır.

Milletimizin bu sürece dair endişelerini görüyoruz. Herkes müsterih olsun. CHP demokrasinin, adaletin, barışın ve nihayetinde cumhuriyetin sigortasıdır.

HEP BERABER BAŞARACAĞIZ

Toplumda bu sürece dair hassasiyetler var. Sizin sürece dair görüşleriniz nelerdir. Bu sürecin nasıl ilerlemesi gerekiyor?

"Türkiye'de silahların susması, terör çatışma ortamının bitmesi amacıyla ilerleyen süreç ülkemiz ve milletimiz için önemlidir.

Dünyada en fazla Kürt nüfusunun yaşadığı şehrin belediye başkanıyım. Kürt kardeşlerimle, abilerimle, ablalarımla, Kürt anneleriyle birlikte 6 yıldır İstanbul'u yönetiyoruz. Onlarla çarşıda, pazarda, törenlerde, şantiyelerde, kreşlerde, her yerde birlikte olduk.

Tarihten endişeler, kaygılar var. Bazen hala kanadığını hissettiğim yaralar var. Bunları görüyor ve yaşıyorum. Güzel dilleri ve o dilin Kürtçe'nin ürettiği kültür hazinesinin ne yazık ki inkar edildiğini, hor görüldüğünü de yaşadık, gördük.

Artık başka bir dönemi başlatmalıyız. Bu bizi daha fazla yakınlaştıracak birleştirecek ve güçlendirecektir.

Bir gün İstanbul'daki bir pazar ziyaretinde bana duygu dolu, güzel gözleriyle sevgi dolu duygularını Kürtçe dile getiren annemin sözlerini anlayamadan gözlerim nemli dinledim.

Neden Türkçe bilmiyor? Neden annemiz Türkçe öğrenememiş? Neden bu imkan annemize sağlanamamış dedim. Ama sonra düşündüm ve kendime, "Sen neden biraz da olsa Kürtçe öğrenip aynı vatanı paylaştığın şu anneye birkaç cümle kurmayı düşünmedin?" diyerek elbette kendimi sorguladım.

Aynı şehri paylaştığım komşularımın, vatandaşlarımın dilini azıcık bile olsa bilmem gerekir diyerek Kürtçe öğrenmeye gayret gösteriyorum.

Birbirimize bu denli açık gönülle bakmalıyız. Biz İstanbul'da İstanbul İttifakını bu samimi ve içten duygularımızla kurduk. Tarihi bir sorumluluğumuz var. Temel amacımız bugünü kurtarmak olamaz. Bu ülkede kimsenin koltuğu kendisine ait değildir. Bu ülkede 150-200 yıldır sandık mücadelesi veriliyor. Ama özellikle 102 yıldır Atatürk Cumhuriyeti ile makamların tamamı milletimize aittir. Kayyım diyerek AYM ve AİHM'i reddederek huzur da barış da gelmez.

Ben memleketimin 86 milyon bütün vatandaşlarıyla tüm etnik köken, dil ve inançlarıyla muazzam bir geleceği kurabileceğine çok inanıyorum. Bu inancın temelinde de özellikle Türk, Kürt gençleri ve çocukları görüyorum.

Onların hoşgörülerini, hayallerini ve nasıl adaletli bir gelecekte yaşamayı arzuladıklarını bilerek diyorum ki biz bu işi başaracağız. Bakınız ben demiyorum, biz diyorum. 86 milyon bu ülkenin evlatları olarak hep beraber başaracağız."

Kaynak: Haber Merkezi