Türkiye ekonomisinin geleceğine yön verecek kritik açıklamalar, Türk Sanayicileri ve İş İnsanları Derneği'nin (TÜSİAD) 2'nci Yüksek İstişare Konseyi toplantısında gündeme damgasını vurdu. Ankara’da düzenlenen toplantıya onur konuğu olarak katılan Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Başkanı Fatih Karahan, hem enflasyonla mücadele sürecine hem de ekonominin yapısal dönüşümüne ilişkin çarpıcı değerlendirmelerde bulundu.
Toplantının açılış konuşmaları TÜSİAD Yüksek İstişare Konseyi Başkanı Ömer Aras ve TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Turan tarafından yapıldı. Ardından söz alan Karahan, Merkez Bankası’nın son iki yılda izlediği para politikasını, alınan sonuçları ve 2025 projeksiyonlarını detaylarıyla aktardı.
“Fiyat istikrarının sağlanmasıyla birlikte kalıcı ve genele yayılan refah artışına ulaşacağız”
Konuşmasına Merkez Bankası’nın temel hedeflerinden biri olan fiyat istikrarı üzerinde durarak başlayan Karahan, özellikle şirketler ve reel sektörle kurdukları iletişim ağının bu süreçte kritik rol oynadığını belirtti. Karahan, şubelerde görev yapan uzman ekiplerin 2013’ten bu yana düzenli olarak firmalarla saha görüşmeleri gerçekleştirdiğini hatırlatarak şu sözleri kullandı:
“Makro ve mikrobiyatrilerden yaptığımız analizleri, saha görüşmelerinden elde ettiğimiz bilgilerle destekliyoruz. Elde ettiğimiz bilgileri hem karar alma süreçlerinde kullanıyoruz, hem de çeşitli sektörlerdeki durum ve yapısal sorunlar hakkında tespit yapma fırsatı buluyoruz.”
Merkez Bankası’nın 2025’te 2 bin 500’ün üzerinde firmayla iletişim kuracağını ifade eden Karahan, bu temasların politika kararlarını destekleyen önemli bir mekanizma olduğunu vurguladı.
3 Öncelik: Rezerv Yeterliliği, KKM Azalışı ve Fiyat İstikrarı
Karahan, açıklamasının devamında Merkez Bankası’nın son iki yılda odaklandığı üç temel konuyu sıraladı:
-
Rezervlerin güçlendirilmesi
-
Kur Korumalı Mevduat (KKM) bakiyesinin azaltılması
-
Fiyat istikrarının sağlanması
Net rezervlerde 120 milyar doların üzerinde artış yaşandığını hatırlatan Karahan, piyasaların artık rezerv gelişmelerini günlük bazda takip etme gereği duymadığını kaydetti. Bunun piyasalarda "rezerv yeterliliğine ilişkin güvenin oluştuğunun" bir göstergesi olduğunu söyledi.
KKM’de ise önemli bir eşik geride kaldı. Karahan, “KKM bakiyesinin 143 milyar dolardan 1 milyar doların altına indiğini görüyoruz.” diyerek bu yükümlülüğün ekonomi gündeminden büyük ölçüde çıkarıldığını belirtti.
Fiyat istikrarı ise Karahan'ın ifadesiyle diğer tüm hedeflerin temel belirleyicisi:
“Aldığımız tedbirlerle enflasyonun yüzde 75'i aşmamasını sağladık. Bugün geldiğimiz noktada enflasyonun yüzde 31 seviyesine gerilediğini görüyoruz.”
“Fiyat istikrarı demek faizlerin kalıcı olarak düşük olması demek”
Konuşmasının en dikkat çeken bölümlerinden biri, yüksek enflasyonun ekonomik maliyetlerine ilişkin açıklamalar oldu. Karahan, yüksek enflasyon dönemlerinin sadece alım gücünü aşındırmadığını; aynı zamanda iş dünyası açısından büyük bir öngörülemezlik yarattığını ifade etti.
En kritik vurgu ise şu ifadelerde toplandı:
“Fiyat istikrarı demek faizlerin kalıcı olarak düşük olması demek ve finans sektörü tarafından uzun vadeli finansmanın uygun şartlarda sağlanabilmesi demek.”
Karahan, sıkı para politikasının kısa vadede bazı maliyetler yarattığını ancak bu maliyetlerin uzun vadeli refah için zorunlu olduğunu dile getirdi. Düşük enflasyonun yatırım ortamını iyileştireceğini ve ülkenin büyüme potansiyelini artıracağını söyledi.
Yüksek Enflasyon Döneminin Fotoğrafı: Tüketim Patladı, Yatırım Geriledi
Karahan’ın değerlendirmelerine göre 2020 sonrası Türkiye ekonomisi belirgin bir yüksek enflasyon sürecine girdi. Bu beş yılda ortalama enflasyon yüzde 45 seviyelerinde gerçekleşti. Ancak bu dönemin en ilginç taraflarından biri, yüksek enflasyona rağmen büyümenin hız kesmemesi oldu.
Karahan, bunun arkasındaki nedeni şu sözlerle açıklıyor:
“Fiyat istikrarı döneminde yılda yüzde 4.5 büyüyen özel tüketim, yüksek enflasyon döneminde yüzde 10 oranında büyüdü. Yani büyümenin temel kaynağı yatırımlar değil, tüketim oldu.”
Buna karşılık yatırımların ortalama yüzde 5-6 seviyelerinde kaldığına dikkat çekildi. Yatırım ve tüketim arasındaki bu dengesizlik, doğal olarak ithalatı artırdı. 2023 başında cari açık milli gelirin yüzde 5’ini aşarak kritik bir eşik atladı.
“Bugün büyüme kompozisyonu değişiyor”
Karahan, son iki yılda uygulanan sıkı para politikasının sonuçlarının bugün net şekilde görüldüğünü açıkladı. Yatırımlardaki artış ve tüketimdeki dengelenmenin, 2025 ve sonrası için daha sağlıklı bir ekonomik yapı oluşturduğunu söyledi:
“Şu anda baktığımızda yatırım büyümesinin yüzde 7,7 olduğunu, özel tüketimdeki hızlı artışın ise önemli ölçüde törpülendiğini görebiliriz.”
Bu dengelenmenin hem dezenflasyon sürecine hem de büyümenin sürdürülebilirliğine katkı sağladığını belirtti.
Para Politikasında Sıkı Duruş Devam Edecek
Karahan, konuşmasının sonunda piyasaların en çok merak ettiği konu olan politika faizlerine de üstü kapalı mesaj verdi. Piyasadaki faizlerin ne zaman düşeceğine ilişkin değerlendirmelerin, esas olarak fiyat istikrarının kalıcılığına bağlı olduğunu söyledi.
Enflasyonun orta vadede düşüş trendinin güçleneceğini vurgulayan Karahan, sıkı para politikasının uzun bir süre daha devam edeceği sinyalini verdi.





