20. yüzyılın başında Avrupa’da artan milliyetçilik ve sömürge rekabeti, büyük devletleri hızlı bir silahlanma yarışına sürüklemişti. Bu gergin ortam, 1914’te Avusturya-Macaristan Veliahtı Franz Ferdinand’ın öldürülmesiyle Birinci Dünya Savaşı’nın patlak vermesine yol açtı. Osmanlı Devleti savaşta İttifak Devletleri yanında yer aldı ancak dört yıl süren bu büyük çatışmanın ardından yenik sayıldı.
30 Ekim 1918’de imzalanan Mondros Ateşkes Antlaşması, Osmanlı topraklarını tamamen işgale açık hâle getirerek ülkede büyük bir kaosa yol açtı. Artık hem ekonomik hem siyasi bağımsızlık tehdit altındaydı.
MUSTAFA KEMAL PAŞA’NIN ANADOLU’YA GEÇİŞİ
İşgallerin hızla artması üzerine, Osmanlı Hükümeti Karadeniz Bölgesi’ndeki huzursuzluğu bahane ederek Mustafa Kemal Paşa’yı geniş yetkilerle 9. Ordu Müfettişi olarak görevlendirdi. Mustafa Kemal, 19 Mayıs 1919’da Samsun’a çıkarak Millî Mücadele’nin ilk adımını attı.
Resmî görev asayişi sağlamak olsa da Paşa’nın amacı çok daha büyüktü: Ulusu işgale karşı örgütleyerek bağımsızlık mücadelesini başlatmak. Amasya Genelgesi’nde yer alan, “Vatanın bütünlüğü, milletin bağımsızlığı tehlikededir.” ifadesi, Türk milletine yapılmış en güçlü uyarılardan biri oldu. Bu çağrı karşılık buldu; Erzurum ve Sivas Kongreleri toplandı ve Millî Mücadele’nin temelleri atıldı.

TBMM’NİN AÇILMASI VE KURTULUŞ SAVAŞI’NIN BAŞLAMASI
Mustafa Kemal Paşa ve heyeti 27 Aralık 1919’da Ankara’ya gelerek mücadeleyi buradan yönetmeye başladı. 23 Nisan 1920’de TBMM’nin açılmasıyla, artık Türk milleti kendi kaderine kendisi yön veriyordu. Türk İstiklal Harbi üç aşamada sürdü:
-
Stratejik çekilme,
-
Stratejik savunma (Sakarya Meydan Muharebesi),
-
Stratejik taarruz (Büyük Taarruz – Başkomutanlık Meydan Muharebesi).
BÜYÜK TAARRUZ’A GİDEN SÜREÇ
TBMM, 20 Temmuz 1922’de Mustafa Kemal Paşa’ya Başkomutanlık yetkisini verdi. Bu yetki, Millî Mücadele’nin final hamlesi olan Büyük Taarruz için kritik öneme sahipti. Mustafa Kemal Paşa, Fevzi Paşa, İsmet Paşa ve Kazım Paşa ile birlikte taarruz planını hazırladı. Savaşın merkezi, stratejik konumu nedeniyle Afyonkarahisar olarak belirlendi. Ağustos ayının seçilmesinin nedeni; hava koşulları, tarımsal hasat döneminin bitmesi ve ordunun lojistik gereklilikleriydi.

MİLLÎ MÜCADELE'DE YAPTIĞIMIZ EN SON SAVAŞIN ADI NEDİR?
26 Ağustos 1922’de Büyük Taarruz başladı. Mustafa Kemal Paşa’nın Kocatepe’den verdiği emirle Türk topçusu ateş açtı ve ilerleyiş hızla başladı. 30 Ağustos 1922’de yapılan Başkomutanlık Meydan Muharebesi, Millî Mücadele'nin en son savaşı ve aynı zamanda en kesin zaferi olarak tarihe geçti. Bu zaferle, Türk ordusu Yunan kuvvetlerini tamamen bozgun uğrattı. Mustafa Kemal Paşa’nın tarihi emri, mücadelenin ruhunu bir kez daha ortaya koydu: “Ordular! İlk hedefiniz Akdeniz’dir, ileri!”
BU SAVAŞIN SONUNDA İMZALANAN ATEŞKES ANTLAŞMASI HANGİSİDİR?
Başkomutanlık Meydan Muharebesi, askerî bakımdan Kurtuluş Savaşı’nın finali, siyasi bakımdan ise Lozan Barış Antlaşması’na giden sürecin başlangıcı oldu. Bu zafer sayesinde Türkiye, uluslararası alanda bağımsız bir devlet olarak tanınmanın yolunu açtı.
30 AĞUSTOS ZAFERİ’NİN BAYRAM OLARAK KABULÜ
İlk büyük kutlama 1924 yılında Dumlupınar’da gerçekleştirildi. 30 Ağustos’un Zafer Bayramı olarak ilan edilmesi ise 1 Nisan 1926’da TBMM’de kabul edilen kanunla resmileşti. Bu bayram sadece orduya değil, tüm millete ait bir gurur günü olarak tarihe geçti.
TARİHİN DÖNÜM NOKTASI
30 Ağustos Zaferi, Türk milletinin bağımsızlık kararlılığının sembolüdür. Millî Mücadele’nin son savaşı olan Başkomutanlık Meydan Muharebesi, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulmasına giden yolu net ve geri dönülemez bir biçimde açmıştır.




