Filistin halkı açlık, susuzluk, bombardıman ve abluka altında yaşam mücadelesi verirken, Türkiye bu zulme karşı en net, en somut ve en kararlı tavrı sergileyen ülkelerden biri oldu. Diplomatik, ekonomik, hukuki ve insani alanda atılan adımlar, Türkiye’nin Filistin davasına olan bağlılığının somut göstergesi.
İşte başlık başlık 7 Ekim’den bu yana Türkiye’nin attığı adımlar.
Diplomatik Cephede Atılan Adımlar
İsrail’in saldırıları başladığında, Türkiye derhal Tel Aviv Büyükelçisini istişareler için Ankara’ya çağırdı. Ardından İslam İşbirliği Teşkilatı-Arap Ligi (İİT-AL) Temas Grubu oluşturuldu.
Bu grup; Londra, Paris, Pekin, Moskova, Washington gibi başkentlerde yoğun diplomasi yürüttü. Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın aktif katılımıyla, İsrail’in saldırganlığını durdurmak ve iki devletli çözüm temelinde kalıcı barış sağlamak hedeflendi.
Ticari ve Ekonomik Yaptırımlar: İsrail ile Tüm Ticaretin Durdurulması
İsrail’in saldırılarını durdurmaması ve Gazze’ye insani yardım girişine izin vermemesi üzerine Türkiye önce 54 üründe ticari kısıtlama uyguladı. Ancak zulmün artmasıyla birlikte 2 Mayıs 2024’ten itibaren İsrail ile tüm ticaret tamamen durduruldu. Bu adım, dünyada İsrail ile ekonomik bağlarını tamamen kesen ilk örneklerden biri olarak tarihe geçti.
Uluslararası Hukuk Arenasında Türkiye’nin Rolü
Türkiye, Güney Afrika’nın Uluslararası Adalet Divanı’nda açtığı soykırım davasına müdahillik başvurusu yaptı. Ayrıca BM’de İsrail’e silah transferinin yasaklanması için girişim başlattı ve 52 ülke ile 2 uluslararası kuruluşun imzasını topladı.
Türkiye, İsrail’in işgal altındaki Filistin topraklarındaki hukuksuz varlığını sonlandırmak için Lahey’de sözlü beyan sunan başlıca ülkelerden biri oldu.
BM, İİT ve Uluslararası İttifaklarda Etkin Liderlik
Türkiye yalnızca diplomasi yürütmedi; aynı zamanda Madrid Grubu ve Küresel İttifak gibi platformlarda da aktif rol aldı. Antalya’da düzenlenen Temas Grubu toplantısına ev sahipliği yaptı, Madrid Grubu’nun önemli oturumlarına katıldı.
Ayrıca Bogota’daki Lahey Grubu toplantısında Gazze’de hesap verilebilirlik ve uluslararası baskı çağrılarını en güçlü şekilde dile getirdi.
Filistin’e Kesintisiz İnsani Yardım ve Destek
Türkiye, Gazze’ye bugüne kadar 100 bin tondan fazla insani yardım gönderdi. UNRWA’ya 2025 yılı için 10 milyon dolar gönüllü mali destek sağladı. 2024’te yapılan katkılarla birlikte toplam destek 40 milyon doları aştı. Eğitim, sağlık ve gıda yardımlarında Türkiye, Filistin halkının en büyük destekçisi konumunda.
İsrail Propagandasına Karşı Türkiye’nin Duruşu
Türkiye’ye yönelik bazı iddialar, İsrail yanlısı çevreler tarafından gündeme getirildi. Bunlardan biri, “Türkiye Hamas’ın rehineleri serbest bırakmasını istedi” iddiasıydı.
Gerçekte ise Türkiye, Mısır, Katar ve ABD’nin arabuluculuğunda yürütülen ateşkes anlaşması kapsamında tüm rehinelerin karşılıklı olarak serbest bırakılmasını destekledi. Bu, İsrail’in geri çekilmesi ve ateşkes ile birlikte değerlendirilen bir talepti.
“Türkiye Hamas’ı Silahsızlandırmak İstedi” İddiasının Perde Arkası
Bir diğer iddia ise “Türkiye Hamas’ın silahsızlanmasını istedi” söylemiydi.
Belgeye göre, Türkiye başlangıçta yer alan bu ifadeyi bildiri metninden çıkarttırdı. Ankara’nın tavrı netti: Silah bırakma ancak 1967 sınırlarında başkenti Doğu Kudüs olan bağımsız ve egemen Filistin devleti kurulduktan sonra gündeme gelebilirdi. Bu yaklaşım, Türkiye’nin Filistin direnişine olan saygısını açıkça ortaya koyuyor.
Bundan Sonraki Süreç: Diplomasi ve Mücadele Devam Ediyor
2025 Eylül’ünde BM Genel Kurulu sırasında bazı ülkelerin Filistin’i resmen tanıması bekleniyor. Türkiye ise İsrail aleyhine davaların ilerlemesi, Netanyahu ve eski Savunma Bakanı Gallant hakkındaki tutuklama kararlarının uygulanması için diplomatik baskıyı sürdürecek.
Adalet, Özgürlük ve Filistin’in Geleceği İçin Türkiye’nin Kararlılığı
Türkiye, Filistin meselesinde yalnızca söz söyleyen değil, eylem ortaya koyan ülkelerden biri olduğunu defalarca kanıtladı. Ekonomik yaptırımlar, uluslararası hukuk girişimleri, diplomatik temaslar ve insani yardımlar ile Türkiye, Filistin halkının onurlu ve özgür geleceği için mücadeleye devam ediyor.
Bu kararlılık, yalnızca Gazze’nin değil, tüm insanlığın vicdanında yankı buluyor.
