Prien, Funke medya grubunun podcast programında AfD’nin savunulan ideallerinin demokratik bir toplumla örtüşmediğini söyledi. Ona göre, AfD’nin iktidara gelmesi durumunda yönetim tarzı temel özgürlüklerle çelişeceği için orada yaşamayı kabul etmeyecektir. Prien bu durumu ifade ederken, “AfD başbakan çıkarırsa ben o zamana kadar Almanya’da kalmam; artık benim ülkem olmaz” sözlerini kullandı. Bakan ayrıca, çevresindeki Yahudi topluluklarla olan görüşmelerinde, bazı kişilerin Almanya’dan göç etme düşüncesiyle mali hazırlıklar yapmayı değerlendirdiğini aktardı.
YAHUDİ KİMLİĞİ ÜZERİNE ENDİŞELER
Prien, Yahudi kimliği nedeniyle Almanya’daki gelişmelerin kendisinde ve topluluklarında ciddi tedirginlik yarattığını belirtti. Ona göre AfD, sadece göçmenler üzerinde değil, azınlık hakları ve demokratik kurumlar üzerinde de tehdit unsuru olabilir.
Özellikle kamusal alanda görülen antisemitik tavırlara dikkat çeken Prien, Davut Yıldızı, kipa gibi sembolleri taşıyanların sokakta hakaret, tükürülme veya fiziksel saldırılara maruz kaldığını söyledi. Bazı Yahudi vatandaşların bu tür sembollerden kaçındığını vurguladı. Prien, Alman devletinin sokak düzeyinde antisemitik saldırıları önlemede etkin olamadığını savundu.
“İSRAİL EN OLASI KAÇIŞ NOKTASI” İDDİASI
Karin Prien, Almanya’yı terk etme kararını uygulamaya koyması halinde hedefinin İsrail olacağını söyledi. Savaş ortamına rağmen İsrail’i dünya çapındaki Yahudiler için “en güvenli sığınak” olarak tanımladı ve bu hedefi şöyle açıkladı:
“Yaşanan savaşa rağmen, İsrail tüm Yahudiler için en güvenli limandır. Devletin kuruluş amacı da bu olmuştur.”
Ancak Prien, göç kararının kolay olmayacağını, İsrail ve ABD gibi potansiyel hedeflerin de zorluklar barındırdığını belirtti.
TEPKİLERİN ARKA PLANINDA NE VAR?
Almanya’da AfD’nin özellikle doğu eyaletlerinde yapılan anketlerde önemli bir desteğe sahip olduğu gözlemleniyor. Bu da, aşırı sağın iktidar olasılığını yeniden kamusal tartışmalara taşımış durumda. Prien’in sözleri kamuoyunda geniş yankı buldu. Bazı siyasetçiler ve sivil toplum kuruluşları, antisemitizme dair uyarılarına dikkat çekti; diğerleri ise bu açıklamayı siyasi bir hamle olarak değerlendirdi.
