AKP sonunda Haymana adayını açıkladı. Brezilya dizisi gibi; uzamış, bıkkınlık yaratmış ve kabak tadı vermeye başlamıştı. Her şeyin “zamanlaması manidar” iken, bunun bu kadar uzaması ne manaya geliyor acaba? Neyse… Açıklandığına göre, artık tüm adaylar ve partiler için;

Artık projeler konuşulmalı…. Artık atılacak adımlar konuşulmalı…. Artık devletten koparılabilecek yatırımlar konuşulmalı... Artık Köylere neler yapılacak onlar konuşulmalı... Artık sahalara inme vakti.

Bir satranç ustalığı ile yapılacak hamlelerin meydan mücadelesi olacak. Herkes bir kenara adayların vaatlerini not etsin. Ve gün gün, adım adım takipçisi olsun. Bugün söylenenler, yarın unutulmasın. Bu memleketin iyi yada kötü yönetilmesi, yatırımların olması yada olmaması, bizi yönetenlerin olduğundan daha fazla, oy veren bizlerin suçudur.

Herkes aday olabilir. Hem yasal, hem de kişisel hakkıdır. Yeterlidir, ya da değildir, o ayrı konu. Ama bizler oy verirken, memleketimizi mi düşünüyoruz? Yoksa kişisel menfaatlerimizi mi? İşte asıl sorgulanması gereken konu bu. Hangi partinin adayı olursa olsun, bu seçimlerde;

Adayın ve ekibinin vizyonu ve de misyonu bu işe yeterli mi?

Adayın partisinden ziyade, kişisel yetenekleri bu işin altından kalkabilecek düzeyde mi?

Adayın ve ekibinin eğitimi ve kültürel birikimi hangi seviye de?

Adayın girişimciliği ve kulis çalışma yeteneği üst düzeyde mi?

Haymana Belediye Başkanı ile Büyükşehir Belediye Başkanı fikirsel ve mantalite olarak ortak çalışmaya uygun mu?

Haymana Belediye Başkanı ile Büyükşehir Belediye Başkanı, Haymana ortak paydasında bir proje üretebilecek, akla mantığa yatkın “olabilir” denilecek işlerde hemfikir mi? Yoksa birer seçim vaadi olabilecek uçuk projeler mi?

Aday etnik, sınıfsal, köycülükten uzak, hısım akrabadan ziyade genel ve tarafsız bir çalışmaya uygunmudur?

İşte tüm bunların ışığında sırf bir kişi ya da bir parti adına gönül bağından ziyade, HAYMANA için neler yapabileceği sorgulanmalı ve oylar o doğrultuda kullanılmalıdır. Yoksa diz dövmek, karamsar olmak, köyleşmek, kepenk kapatmak, işsizlere yeni işsizler eklemek, turizm yatırımlarında güdük kalmak, kabuğunu kıramamak, bir adım ileriye hamleler yapamamanın suçu; sadece yönetenlerin değil, onlara bu mazbatayı verenlerindir. Evrensel ve sosyal şu söz her şeyin özetidir; “Her toplum layık olduğu şekilde yönetilir”

Ve bir yangının yansımaları… Burada da “zamanlama manidar” mı diyeceğiz? Yok... maalesef bağıra çağıra geliyor bu felaketler. Ezelden beri; yapılaşmayı, modern kent ve konutlar yapmayı beceremiyoruz. Hiç suçu sağa sola vurmaya gerek yok.

YAYLAKENT yangını trajik bir olay olduğu kadar, ders alma yönünden de bir milattır. Orada mağdur olan esnaflar ve insanlara büyük geçmiş olsun. Canlar sağ olsun, mal yine kazanılır. Ancak herkes üzerine düşeni yaparsa yeni trajedilerin önüne geçilebilir. Misal; hem görsel hem de yapı tekniği olarak; YAYLAKENT pasajı tam bir “ucube”dir. Şehrin ortasına yerleşmiş bir “heyula”dır. Hem ticari hem de konut anlamında adı hiçbir yere konduralamayan halk tabiriyle koskocaman bir “zırıltıdır”.

O zaman yangın merdiveni olmayan, yangın sensörü ve yangına ilk müdahale teknik donanımı olmayan, hiçbir mimari ve görsel özelliği olmayan, gelişigüzel kondurulmuş bir devasa binaya, inşaat ruhsatı vermek ve yaşanılabilir, ticaret yapılabilir onayını vermenin ulvi mantığı nedir? Kaç tane daha YAYLAKENT vari yerlere aynı ruhsat verilmiştir? Kaç tane daha YAYLAKENT olmaya aday yeni projeler ve yapılmakta olan inşaatlar vardır? Kaç tane binaya ve yapılmakta olan inşaata; yeşil alan, otopark, yangın ve doğal afet yönetmeliği, şehir estetiği ve mevcut sokak düzenine uygunluk şartları aranmaktadır? Mantar gibi birkaç ayda yükselen birçok binaların neresine bir park, ya da çocuk bahçesi yapılacak? Neresine insanca yaşam alanları oluşturulacak? Bu sorulara cevap vermek lazım. Seçimlerde insanlar bir yönetici seçmezler, kendilerinin ve çocuklarının geleceğini seçerler. O nedenle her seçim bu kadar önemli ve bu kadar hayatidir. Ama bizde seçim hesapları hep KÜÇÜK, yaşanan felaketler de maalesef hep BÜYÜK olur...

SAYGILARIMLA