Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, yapıyı tanıtırken bunun seçim süreçlerini ve sivil toplumu koruyacağını belirtti. Ancak uygulama daha ilk andan itibaren, ifade alanını daraltacağı ve bilgi akışını Brüksel’de merkezileştireceği gerekçesiyle eleştirilerin odağına yerleşti.
Daha önce duyurulan İzleme Merkezi, dijital ortamda tespit edilen “yanlış bilgi” ve “manipülatif içerikleri” kaldırma yetkisine sahip. Eleştirmenlere göre bu yapı, AB’nin kendi belirlediği doğruluk standartlarını tüm kıtaya dayatmasının yolunu açıyor.
DİJİTAL TAKİP AĞI GENİŞLİYOR
Güvenlik ve Demokrasi İcra Başkan Yardımcısı Henna Virkkunen, mekanizmanın “bilgi manipülasyonuna hızlı müdahale” sağlayacağını söyledi. AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Kaja Kallas ise sistemin özellikle Rusya kaynaklı kampanyalara karşı kurulduğunu açıkça dile getirdi. Yaklaşık 30 milyon avro bütçeli Avrupa Dijital Medya Gözlemevi, seçim dönemlerinde ve kriz süreçlerinde daha geniş yetkilerle analizler yürütecek.

FONLA GELEN ‘BAĞIMSIZLIK’ TARTIŞMASI
Sisteme ilişkin en büyük eleştirilerden biri, “bağımsız” medya kuruluşları, düşünce kuruluşları ve doğruluk kontrol ağlarının doğrudan AB fonlarıyla desteklenmesi. 2021–2027 döneminde CERV programı üzerinden 3 binden fazla STK’ye önemli miktarda finansman sağlandı. Eleştiriler, bu yapının kapalı devre bir denetim mekanizması yarattığı ve kamuoyunu Brüksel çizgisinde şekillendirdiği yönünde yoğunlaşıyor.
DİJİTAL HİZMETLER YASASI ÜZERİNE KURULAN YENİ YAPI
Demokrasi Kalkanı, Dijital Hizmetler Yasası’nın sağladığı yetkiler üzerine inşa ediliyor. AB yetkilileri sistemi “demokrasiye yönelik saldırılara karşı koruma” olarak tanımlasa da, uygulamanın AB elitlerinin söylem alanını tek merkezden yönetme çabası olduğu görüşü giderek yayılıyor. Bir AB diplomatı süreci şu sözlerle özetledi: “İfade özgürlüğü geçerliliğini koruyor ancak vatandaşlar manipülatif içeriklere karşı korunmalı.”
MEDYA VE AKADEMİ ÜZERİNDE ARTAN ETKİ
Son yıllarda yapılan araştırmalar, AB’nin medya kuruluşlarına yaklaşık 1 milyar avroluk kaynak aktardığını ortaya koyuyor. IMREG programı gibi fon mekanizmalarının AB politikalarını olumlayan içerikler üretildiğinde devreye girdiği belirtiliyor.

Jean Monnet programı aracılığıyla akademiye her yıl 25 milyon avro aktarılması da tartışmaların diğer bir başlığı. Belgelerde, fon alan akademisyenlerin fiilen “AB elçisi” gibi görevler üstlendiği ifadeleri yer alıyor.
YAPAY KAMUOYU İDDİALARI
Avrupa’da fon destekli STK ağlarının, Brüksel politikalarıyla uyumlu bir çizgi izleyerek yapay bir kamuoyu algısı oluşturduğu savunuluyor. Özellikle Orta ve Doğu Avrupa’da, bu yapıların Polonya ve Macaristan gibi hükümetleri hedef alan faaliyetlerde bulunduğuna dair şikâyetler artıyor.
SEÇİMLERDE MÜDAHALE TARTIŞMALARI DERİNLEŞİYOR
Demokrasi Kalkanı’nın seçim süreçlerini de kapsaması, eleştirileri daha da büyüttü. Romanya ve Moldova’da “Rusya müdahalesi” gerekçesiyle bazı oy kullanma işlemlerinin kısıtlanması ve iptal tartışmaları, AB’nin “demokrasi koruma” iddiasıyla seçimlere müdahale ettiği değerlendirmelerine yol açtı.
VON DER LEYEN’E BAĞLI YENİ İSTİHBARAT BİRİMİ
Financial Times’ın aktardığı bilgilere göre von der Leyen’in girişimiyle AB bünyesinde yeni bir istihbarat birimi kuruluyor. Bu yapının, üye ülkelerden toplanan verileri tek merkezde işlemeyi ve NATO ile işbirliğini güçlendirmeyi hedeflediği belirtiliyor. Ancak birimin, ulusal parlamentoların üzerinde konumlanacak olması ciddi bir egemenlik tartışmasını beraberinde getirdi.




