“Amerikalı ve Japon turist safari de kaybolurlar. Ormanın içinde ilerlerken karşılarına bir kaplan çıkar ve üzerlerine gelmeye başlar. Japon turist hemen eğilerek ayakkabılarının bağcıklarını bağlamaya başlar. Bunu gören Amerikalı turist “Ne yapıyorsun, kaplandan daha hızlı koşacağını mı sanıyorsun’’ der. Japon ise ‘’ Kaplandan hızlı koşmama gerek yok, senden hızlı koşayım yeter’’ der.

Anlaşıldı ki bir şeylerin değişmesi, gelişmesi, yücelmesi için itici güç; sadece biraz daha dikkat, biraz daha beceri ve biraz daha akıl lazım. Hep kendimize rakip gördüğümüz, bayrak yarışına tutuştuğumuz Beypazarı, Kızılcahamam gibi yerler var. Oysa hiç rakip olamadık ki buralara. Biz koşarken hep sırtımızda yükler var. Köycülük, etnik rekabet ve kendi içimizde çekememezliği hörgüç gibi daima yanımızda taşıyoruz. Biz çabaladıkça üstten bastırıyor, dengemizi bozuyor, frenliyor. Önümüzdeki seçimlere köylerin de katılmasıyla bu unsurlar tavan yapacak. Yükümüz katmerlenecek, daha çok eğileceğiz. Seçim atmosferi kızıştıkça Oscar ödüllü filmler izleyeceğiz, rakiplerin ayağını kaydırmak için ne muz kabukları, ne sabunlar konacak yerlere. Tabii ki bunlardan en çok zararı yine Haymana çekecek.

Rekabetin acımasız çarkında Beypazarı, Kızılcahamam gibi yerlerin çok gerisinde kaldığımız kesin. Ama dibimizde bir Kulu var. Nüfusu ile capcanlı ekonomisi, cıvıl cıvıl ve sıcak paranın döndüğü çarşısı ile kimlik değiştirmiş bir yer. Ne özelliği var? Tek göze çarpan özelliği Konya yolu üzerinde olması. Bizim sıcak suyumuzun yanında esamesi bile okunmaz, ama kazın ayağı öyle değil işte. Son 10 yılına bakın estetik operasyondan yeni çıkmış sosyetik bir güzel kadar alımlı, bakımlı ve cazibeli olmuş. Nedir bu değişimde ki, gelişmede ki tılsım?

Bir şaşırtıcı yer daha Yeniceoba. Daha düne kadar Haymana’nın herhangi bir köyünden farkı olmayan Yeniceoba’yı uzun zaman görmemişseniz, şimdi tanıyamazsınız. Sıçramamış adeta sırıkla atlama yapmış. Filmlerde gördüğümüz kara, kuru, çirkin kızın, kısa zaman da bir afet-i devrana dönüşmesi gibi değişim, gelişim göstermiş.

Asıl incelenmesi, örnek alınması, işin özünün anlaşılması gereken yerler buralar. Çünkü bizim kulvarımızda koştuğumuz ve rekabet ettiğimiz yerler, bugünkü tarihi baz aldığımız da buraları maalesef. Ama buraları bile farkı açmaya başlamışken, biz hala yeldeğirmenleri ile savaşımıza devam ediyoruz. Ve kaybediyor, eziliyor, üzülüyor, fakirleşiyoruz. “Ekmek bulamayan, pasta yesin’’ diyen tarihi şahsiyet gibi hedef saptırmakla geçiyor günlerimiz.

Biraz tezat bir örnek olsada “Et yiyemiyorsanız, kurufasulye yiyin. Onda da protein var.’’ Diyen devlet büyüklerimiz var, sağolsunlar.

Enteresan bir şeydir Kurufasulye. Fazla tüketirseniz gaz yapar, ama birer kiloluk poşetlere doldurup halka dağıtırsanız da sizi iktidar yapar...

Saygılarımla...