Ankara’nın kalbinde, şehrin en yüksek noktasında gururla duran bir yapı var: Ankara Kalesi.
Bugün kale, fotoğraflarda görüp “ne güzel manzarası var” dediğimiz bir yerden çok daha fazlası. Çünkü o taş duvarlar, binlerce yıl öncesinden bugüne kadar gelen bir hikâyeyi sessizce anlatıyor.
Peki bu kale nasıl oluştu? Kim yaptı, neden yaptı, ve neden hâlâ ayakta?
İlk taşlar: Galatlar ve savunma ihtiyacı
Kalenin kesin olarak kimler tarafından yapıldığı bilinmiyor ama izler M.Ö. 2. yüzyıla, yani Galatlar dönemine kadar gidiyor.
O dönemde Ankara, küçük ama stratejik bir yerleşim yeriydi. Galatlar buraya yerleştiğinde, yüksek bir tepe üzerinde savunma yapabilecekleri bir kale kurdular. Böylece düşman saldırılarını uzaktan görebiliyor, şehirlerini koruyabiliyorlardı.
Bazı arkeologlara göre ise kalenin temelleri daha da eski — Hitit dönemine kadar uzanıyor olabilir. Ama elimizdeki net veriler, Roma döneminde kalenin zaten var olduğunu gösteriyor.
Roma’dan Bizans’a: taş üstüne taş
Romalılar Ankara’yı ele geçirdiklerinde kaleyi onardılar, surları güçlendirdiler.
Sonrasında Bizans döneminde kale defalarca saldırıya uğradı ve her defasında onarıldı.
Özellikle 7. ve 9. yüzyıllarda Arap akınları sırasında kale hem askeri hem de sivil bir sığınak haline geldi. Bizanslılar duvarları kalınlaştırdı, yeni burçlar ekledi.
Kalenin bugünkü temel görünümü aslında o dönemlerde şekillenmeye başladı.
Türklerin gelişi: Selçuklu ve Osmanlı izleri
1073 yılında Selçuklular kaleyi fethetti.
Artık kale sadece bir savunma noktası değil, içinde hayatın sürdüğü bir yerdi. Evler, çarşılar, camiler yapıldı.
Selçuklu sultanlarından Alaeddin Keykubad, kaleyi onarttı; ardından Osmanlılar döneminde de kale sürekli güçlendirildi.
1832’de İbrahim Paşa tarafından surlar son kez büyük bir onarımdan geçti.
Zamanla kale, askeri önemini yitirdi ama halk yaşamaya devam etti. Bugün hâlâ kalenin içinde eski Ankara evleri, taş sokaklar ve tarih kokan avlular var.

Mimari dokusu: her taş bir dönemden
Ankara Kalesi iki bölümden oluşur: İç Kale ve Dış Kale.
-
İç Kale, en yüksek kısımda, komutanların ve yönetimin bulunduğu bölümdü.
-
Dış Kale ise şehrin etrafını saran savunma hattıydı.
İlginç olan, kalenin yapımında farklı dönemlerden taşlar kullanılmış olması.
Roma sütunlarından alınmış mermer bloklar, Bizans dönemine ait taş kabartmalar, Selçuklu tuğlaları… Hepsi iç içe geçmiş durumda.
Yani Ankara Kalesi aslında bir tarih mozaiği gibi; her duvarı farklı bir dönemi anlatıyor.

Günümüzde Ankara Kalesi
Bugün Ankara Kalesi, başkentin en çok ziyaret edilen tarihi noktalarından biri.
Kale’ye çıktığınızda sadece taş duvarlar değil, şehrin ruhu karşınıza çıkar.
Dar taş sokaklarda gezerken bir evin penceresinden sarkan çiçekleri, duvarlara sinmiş geçmişi ve yukarıdan baktığınızda koca Ankara’nın sessiz genişliğini hissedersiniz.
Kale çevresinde restore edilmiş evler, sanat atölyeleri, küçük kafeler ve hediyelik eşya dükkanlarıyla yaşayan bir kültür alanı oluşmuş durumda.
Günün birinde Ankara’ya yolunuz düşerse, akşamüstü gün batımında kaleye çıkın.
O turuncu ışıklar surların üzerine vurduğunda, geçmişle bugünün birbirine karıştığını hissedeceksiniz.



