PKK'nın neden fesih kararı aldı, kiminle anlaştı, bundan sonra neler olabilir, Türkiye süreci nasıl yürüttü? Bu soruların ve daha fazlasının cevaplarını arıyoruz.
1978 yılında Diyarbakır Lice’de kurulan PKK, bugün itibariyle kendini feshedeceğini açıkladı. Kimine göre bu süreç iktidarın siyasi payesi için, kimine göre Büyük Ortadoğu Projesi’ne hizmet için, kimine göre Türkiye Devleti’nin temellerini sarsmak için atılmış bir adım.
Öte yandan, bazı PKK destekçileri büyük bir hata yapıldığını ifade ediyor, Türkiye’nin “Kürt Sosyolojisini” daha rahat “eriteceğini” savunuyor.
Günün sonunda sürecin gelişimini okumak bu iddiaların gerçekliğini anlamamız için temel oluşturur düşüncesindeyiz.
Çözüm Süreci ile bölgede bulunan birçok vatandaşın Türkiye Cumhuriyeti Devleti tanımı “T.C.”den, Devlet’e dönüşmüştü. Her ne kadar sonuca ulaşılamadığı iddia edilse de ayrılıkçı fikriyatın sosyolojik tabanı çözüm süreciyle çözülmüştür; PKK eskisi gibi adam devşirememiş, propaganda yapamamış, destek bulamamıştır, vs. Ardından PKK, sınırlarımız içerisinde yapılan çok boyutlu terörle mücadele çalışmaları sonucunda içeride neredeyse sıfırlanır hale gelmişti.
Öte yandan, Arap Baharı sonrası emperyalist müdahaleler ile PKK yeni bir yapıya dönüştü; PYD. Bu yeni yapı ile PKK uluslararası bir “meşruiyet” kazandı. DAEŞ, Kürt soykırımı, kadın hakları, cinsi sapık hakları vs. derken “Küreselci” siyasetin mikro bir mekanizması olarak Türkiye’ye yeni bir pranga takmak için pozisyonlandırıldı. Amaçları Türkiye’nin Güney hattıyla ilişkisini ilk etapta kesip, ardından sınırlardan içeri girecek kapasitede bir yapı kurmaktı. Lakin Türkiye’nin ABD, Rusya, İsrail, İran başta olmak üzere tüm bölgesel karşıtlığa rağmen, hemen darbe girişiminin ardından gözü kara şekilde yaptığı Zeytin Dalı, Barış Pınarı ve Fırat Kalkanı ile PYD kartını çöp haline getirdi.
İçeride ise; geçtiğimiz yıl Kayyum ve bazı DEM Partililere yönelik tutuklama kararları, CHP ile yaptığı ittifaklar, Kürt sosyolojisiyle alakası olmayan meseleleri merkeze alması, muhafazakar isimlerin partiden uzaklaştırılması başta olmak üzere seküler siyaset üretmeye odaklanması, DEM’in siyasi temsil etkisini kırdı.
Irak ekseninde ise, Türkiye’nin Merkezi Hükümet ile yapmış olduğu petrol, ticaret yolu anlaşmaları Irak ile Türkiye ilişkilerini pekiştirdi. Pençe-Kilit operasyonlarıyla da lojistik kabiliyetini kaybeden PKK, Irak sahasında iyiden iyiye sıkıştı.
SÜRECİN GÜNÜMÜZE EVRİLDİĞİ ESAS KIRILMA; ESAD
Ama bugüne gelinen en esas kırılma; Esad’ın düşmesiyle Suriye’nin özgürleşmesidir. Sahadan çekilen Rusya ve ABD, itilen İsrail ve İran’ın ardından Suriye artık PKK’nın top çevirebileceği bir alan olmaktan çıktı. PYD’nin Şara Hükümetiyle anlaşmamak için direnmesi, bu direniş esnasında Lazkiye merkezli İsrail ve İran ortaklığıyla Şii ayaklanması başlaması, hemen ardından PYD’nin Suriye Devleti ile anlaşması da PKK’nın fesih süreci ile direkt ilintilidir.
Velhasıl, PKK fesih kararını mecbur kaldığı için ilan etmiştir. Konjonktür PKK’nın artık yaşaması için ortam sunamamaktadır. Kaybedecekleri kesin olan bir çatışmaya girmektense, fesih kararı almışlardır.
BAHÇELİ’NİN ÇAĞRISININ ŞİFRELERİ
Konjonktürün Türkiye tarafından ince ince işlenmesinin ardından sürecin sahaya yansıtılması da yukarıda özetlemeye çalıştığımız gibi, ince bir denge ve bedellerle sağlanmıştır. Sayın Devlet Bahçeli’nin yapmış olduğu çağrı; Milliyetçi kanadın sürece vereceği tepkiyi minimize etmiş, sürecin merkezine kendisini oturtarak Sayın Cumhurbaşkanı’nın elini rahatlatmış, Kandil/PYD vs. yerine Devletin elinde bulunan APO’yu sürecin muhatabı kılmış, gelsin TBMM’de konuşsun diyerek tepki skalasını yukarı çekerek ev hapsi gibi talepleri ihtimalden çıkarmış ve en önemlisi sürecin ciddiyetini net şekilde ortaya koymuştur.
PKK’nın yapmış olduğu açıklamada özellikle Rahmetli Turgut Özal’a atıf yapılması ise dikkat çekici. Bu süreçte en büyük bedeli ödeyen Sayın Devlet Bahçeli’ye ve Sayın Sırrı Süreyya Önder’e her birimizin teşekkür borcu olduğunu düşünüyorum.
TÜRKİYE NEDEN ASKERİ SEÇENEĞİ KULLANMADI
Peki Türkiye, neden PKK’yı hazır köşeye sıkıştırmışken “demir yumruğunu kadife eldivende” tutmayı tercih etti? Erdoğan ve Bahçeli neden askeri müdahale ile galibiyet alarak bunu muhaliflerin dahi ses çıkaramayacağı bir seçim malzemesi haline getirmeyi tercih etmedi?
Türkiye başta İsrail olmak üzere bölgesel tehditleri bertaraf etmek, Küresel rekabette her alanda var olmayı hedeflediği için; içeride oluşacak sosyolojik/siyasi gerilimleri minimize etmeyi, sınır ötesinde gereksiz kaynak harcamamayı ve daha fazla gözyaşı dökülmemesini tercih etmiş, PKK’nın kendini feshetmesine imkan tanımıştır.
Özetle; bu saatten sonra süreç hızlı veya yavaş, sert ya da yumuşak tamamına erecektir inşallah. PKK içerisinde birkaç kukla bölgedeki bazı son tüketim tarihi yaklaşan devletler eliyle fraksiyonlar oluşturmaya yeltense de PKK Terör Örgütü’nün bugün itibariyle temeli yok edilmiştir. Sınır dışında ve sınırlarımız içinde varlıklarının temel nedeni olan Türkiye’yi yıpratma etkileri kalmamıştır. ABD, Rusya veya Çin’in işlevsiz bir PKK’yı veya benzeri bir yapıyı destekleyerek Türkiye ile kavga etmesi iktisatlı bir yaklaşım olmayacaktır.
Haliyle bu iş bitmiştir, Elhamdülillah.
Sırada diğer pranga, ardından iç cephe tamam olacak, hadi tez vakitte inşallah.