Cumhuriyet’in ilanının ardından Ankara, kısa sürede yoğun bir nüfus artışı yaşadı. 1926 yılı sonunda yaklaşık 59 bin olan nüfus, bir yıl içinde 75 bine çıktı. Hızlı büyüme de mesken ihtiyacını artırırken su, yol, elektrik ve kanalizasyon gibi temel altyapı hizmetlerini de yetersiz hale getirdi. Bu tablo karşısında, 16 Şubat 1924’te kentin imar ve belediye hizmetlerini yürütmek amacıyla Ankara Şehremaneti kuruldu.
ALİ HAYDAR BEY DÖNEMİ
Haziran 1924’te Şehreminliği görevine getirilen Ali Haydar Bey, Ankara için iki temel hedef belirledi. Bunlardan ilki Kale ve Ulus çevresindeki yangın yerlerinin ıslah edilmesi, diğeri ise tamamen yeni bir şehir kurulmasıydı. Planlamaya göre eski şehirde belediyecilik faaliyetleri yürütülecek, yeni şehirde ise modern bir imar anlayışı uygulamaya geçirilecekti. 3 Ağustos 1924’te İsmet Paşa ve dönemin üst düzey yöneticileriyle yapılan görüşmelerin ardından öncelik, yeni şehrin inşasına verildi. Ancak bu tercih, ilerleyen süreçte ciddi mali sorunları da beraberinde getirdi.

YARIM KALAN PROJELER, DURAN ŞANTİYELER...
Ali Haydar Bey’in görev süresinin sona ermesinden sonra hazırlanan Haziran 1927 tarihli rapor, imar faaliyetlerinin ne kadar aksadığını ortaya koydu. Gazi Caddesi’nin sadece bir kısmı tamamlanabilmiş, köprü temellerinin yarısı dahi açılamamıştı. Cumhuriyet Caddesi’ndeki çalışmalar tamamen durmuş, Yenişehir’de planlanan parke yollar ve fabrikalara uzanan şose yollar yarım bırakılmıştı. İnşa edilmesi planlanan 40 memur evinin ise sadece yarısı tamamlanabilmişti.
SU VE ELEKTRİK KRİZİ GÜNLÜK YAŞAMI FELÇ ETTİ
Kentte yaşanan en büyük sorunlardan biri de su sıkıntısıydı. Resmi açılışı yapılan su yollarına rağmen Ankara’ya yeterli su verilemedi ve ciddi bir su buhranı ortaya çıktı. Elektrik kesintileri ise günlük yaşamı olduğu kadar devlet işleyişini de olumsuz etkiledi. Öyle ki bazı Bakanlar Kurulu toplantılarının gaz lambası ışığında yapıldığı dönemin kayıtlarına geçti.

BORÇ BATAĞINDA BİR ŞEHREMANETİ
Şehremaneti’nin mali durumu kısa zamanda sürdürülemez hale geldi. Ali Haydar Bey’in yaklaşık 30 aylık görev süresi boyunca kurum, 2 milyon liraya yakın borç edindi. Bahsi geçen rakam, 1927 yılında Türkiye’nin toplam gelirinin yaklaşık yüzde birine denk düşüyordu. Borçların önemli bir kısmı hükümete, müteahhitlere ve dönemin büyük bankalarına aitti. Parasal kaynak yetersizliği nedeniyle eski şehrin ıslahı da neredeyse tamamen durdu. Ortaya çıkan tablo, Ali Haydar Bey’in görevden ayrılmasının ya da alınmasının temel nedenlerinden biri olarak değerlendirildi.
HÜKÜMETTEN DEVAM KARARI GELDİ
Yaşanan tüm olumsuzluklara rağmen Bakanlar Kurulu, Aralık 1926’da aldığı kararlarla imar faaliyetlerinin sürdürülmesine karar verdi. Gazi Caddesi’nin tamamlanması, memur binalarının yollarının yapılması, fabrikalar yolunun bitirilmesi, su hatlarının genişletilmesi ve elektrik altyapısının güçlendirilmesi kararlaştırıldı. Ancak bu hedefleri karşılayacak mali gücün olmadığı da kısa sürede ortaya çıktı.

ASAF BEY’İN RAPORU GERÇEKLERİ ORTAYA KOYDU
Ali Haydar Bey’den sonra göreve gelen Asaf Bey’in raporları, Şehremaneti’nin durumunu net olarak gösterdi. Ziraat Bankası’ndan alınan 850 bin liralık kredi ve sınırlı belediye gelirleri, büyük ölçüde maaşlara, zorunlu giderlere ve eski borçların kapatılmasına harcandı. 1 Haziran 1927 itibarıyla Şehremaneti’nin borcu 2 ila 2,5 milyon liraya çıktı. Bu borcun belediye kaynaklarıyla ödenmesinin mümkün olmadığı da açıkça ifade edildi.
MÜTEAHHİTLER DE ÇIKMAZA GİRDİ
Ekonomik sıkıntılardan nasibini alan kesim sadece belediye olmadı. İmar işlerini üstlenen müteahhitleri de etkiledi. Artan işçi ücretleri ve malzeme fiyatları, taahhütlerin yerine getirilmesini zorlaştırdı. Yenişehir’de inşa edilen bazı konutların bedelleri, enflasyon nedeniyle artırıldı ve milli kuruluşların ayakta kalması için ek düzenlemelere gidildi.

ÇIKIŞ ARAYIŞI VE YENİ DÖNEM
Asaf Bey, çözüm olarak düşük faizli yeni krediler, uzun vadeli ödeme planları ve özel kanunlarla belirlenecek ödenekler önerdi. Asıl kırılma noktası ise 1929’da Alman şehir plancısı Hermann Jansen’in Ankara’ya gelişiyle yaşandı. 1932’de yürürlüğe giren yeni imar planı, altyapının yanı sıra kapsamlı bir inşaat seferberliğini başlattı. Bu süreç, Ankara’nın modern bir başkent haline gelmesini sağlarken, yeni bir başkent kurmanın maliyetinin de ne denli ağır olduğunu gözler önüne serdi.





