Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, Birleşmiş Milletler Genel Merkezi’nde düzenlenen “Filistin Meselesine Çözüm Bulunması ve İki Devletli Çözümün Hayata Geçirilmesi Konulu Yüksek Düzeyli Uluslararası Konferanstaki 6 dakikalık konuşmasının son 1,5 dakikasında sesin kesildiği bildirildi.
Katılımcılar, Erdoğan’ın konuşması bitince sesin tekrar açılması nedeniyle yaşanan olayı şaşkınlıkla karşıladı. Sosyal medyada kısa sürede “ses sabotajı” iddiaları gündem oldu.
TERCÜMANDAN AÇIKLAMA: “BAŞKAN’I DUYAMIYORUM”
BM salonundaki tercüman, teknik sorunu şu sözlerle aktardı:
“Başkan’ı duyamıyorum. Sesini kaybettim. Özür dilerim hanımlar ve beyler, tercüman konuşuyor. Cumhurbaşkanını duyamıyorum. Sesi gitti...”
Olayın ardından, kesintinin teknik bir aksaklıktan mı yoksa başka bir sebepten mi kaynaklandığı konusunda BM yetkililerinden resmi bir açıklama yapılmadı.
İLETİŞİM BAŞKANLIĞINDAN RESMİ YANIT
Tartışmaların büyümesinin ardından Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı bir açıklama yaparak kesintinin teknik bir prosedürden kaynaklandığını duyurdu:
“Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın konuşması 5 dakika süreyle sınırlı tutulmuştur. Dolayısıyla, konuşturulmaması ya da sözünün kesilmesi söz konusu değildir.
Cumhurbaşkanının konuşması, zaman zaman alkışlarla kesildiği için belirlenen süreyi aşmış; teknik düzen gereği mikrofon 5. dakikanın sonunda otomatik olarak kapanmıştır.”
NE DEMİŞTİ?
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Filistin davasının artık küresel bir vicdan meselesi olduğuna dikkat çekti:
“Buna rağmen bugün söz alan tüm katılımcıların aynı zamanda Filistin halkının da sesi olmasını çok ama çok kıymetli buluyorum. Şu da bir gerçek ki bugün Filistin davası artık dünyaya mal olmuştur. Bu salondaki katılım bunun en güzel ispatıdır. Avrupa'da, Asya'da, Amerika'da ve Afrika'da sokakta, sosyal medyada, basında özgür Filistin nidalarına daha önce hiç duymadığımız kadar tanık oluyoruz. Şu çelişki buradaki dostlarım dahil kimsenin dikkatinden kaçmamalıdır. Holocaust zulmüyle kökü kazınmak istenen bir toplumu yöneten Netanyahu hükümeti aynı toprağı, suyu, havayı, denizi paylaştığı binlerce yıllık komşularına soykırım uyguluyor. Bu zulmün karşısında durmak uluslararası toplumun hukuki bir görevi olduğu kadar vicdani sorumluluğudur. Uluslararası toplum Batı Şeria'daki yayılmacılığı, Doğu Kudüs'teki oldu bittileri ve bölgede istikrarsızlığı yayma girişimlerini durdurmak zorundadır. Aksi takdirde ne bir uluslararası düzenden ne de evrensel değerlerin savunulmasından söz edilebilir. Derinleşen işgal ve ilhak politikalarının hedefi açıktır. İki devletli çözüm vizyonunu öldürmek, Filistin devletinin yaşayabileceği zemin bırakmamak, Filistin halkını sürgün etmek ve bölgede yayılmacı emellerini hayata geçirmek buna asla izin verilemez. Bu konferansta Filistin devletini tanıma cesaretini gösteren ülkelerin kararlı, somut ve caydırıcı adımlarla bu tarihi duruşun arkasını doldurmalarını temenni ediyorum. Artık ateşkesin ilanı, Gazze'ye insani yardımların engelsiz şekilde girişinin sağlanması ve İsrail'in Gazze'den güçlerini çekmesi gerekiyor.”