Bir kampanya oluşturulmuş “Ekmek israfına son” tarzında. Anlamı ne kadar büyük olsa da, böyle bir kampanya oluşması, insanlara hatırlatılması bile insanda bir burukluk oluşturuyor. Kampanya olunca mı anlaşılacak ekmeğin değeri? Galiba öyle.

Tuhaf bir milletiz vesselam. Hatta traji-komik. Biz tutar bu kampanya süresince ekmeğe gereken saygıyı gösterir, kampanya bitince bildiğimizi okuruz. Yaşlılara saygı haftasında, yaşlılara tüm iyi niyetini gösterip, hafta bitince karşıdan karşıya geçen dedeye tekme atan şuurlu (!) şahsiyetleri gördü, bu insanlık.

Unutmaya meyilli insanlar olduğumuz için mi acaba? Her yıl bazı şeyler hep hatırlatılır. “Anneler günü, trafik haftası, sevgililer günü vs. vs”….. O gün, yada o hafta bitince tatile girmiş yaramaz çocuklar gibi tüm bildiğimizi unutup, art niyetli davranmaya kaldığımız yerden devam ederiz.

Ekmeği bile bir haftaya sığdırıp, “aman…. bu hafta “ekmek israfına son haftasıymış, hafta bitince israf edebiliriz” türünde, beyin lobumuzun arka taraflarında, şeytani düşünceler olabilir.

Ama ekmeğin anlamı bizim toplumuzda bambaşkadır. Kutsal kitapla eşdeğerdir adeta. Yanlış biliyorsam din bilginlerimiz düzeltsin lütfen; “Yüksekteki Kur’an’ı almak için ayağınızın altına ekmek koyamazsınız, ama eğer ölüm derecesinde aç iseniz, ayak altınıza Kur’an’ı koyup ekmeği alabilirsiniz” diye bilirim. O zaman tartışmaya mahal bırakmayacak şekilde ekmeğin değeri anlaşılmaktadır.

İşten atılan işçi MURTAZA’nın ilk sözüdür; “Ekmeğimden oldum” ya da “Ekmeğimle oynandı”. İlk gelen akla, ekmektir. Alman HANS aynı sözü; “Patron jambonumla oynadı” ya da İtalyan BALOTELLİ; “Çocuklarım spagettiden oldu” diye dile getirebilir, ama bizde özne hep EKMEK’tir.

Yarım kalan yemek, ama öncelikle ekmeğin ardından sofranın büyüğü hemen yapıştırır sözü; “Arkandan ağlar” diye. Oysa başka evlerde o ekmeği bulamayan, nice insan açlık ve safaletten ağlamaktadır. Veya küçük bir lokma ekmek kalınca önünüzde; “Kısmetini bitir” derler. Evet o sizin kısmetinizdir. Çünkü siz veya bir emekçiniz o kısmeti kazanmak için alınteri dökmüş, emeğini vermiş, ellerini nasırlaştırmıştır ki o bir lokma sizin “kısmetiniz” olabilsin.

Tüm ilahi dinlerin, birçok gelmiş geçmiş medeniyetlerin ortak kutsalıdır Ekmek. Hor görülerek, ya da savurgan bir yapıyla çöpe atılan lokmalar için

Bugün;

Onlarca devlet kendi insanı’nın karnını doyuramamaktan muzdarip.

Milyonlarca insan çöplüklerden besleniyor.

Milyarı bulan bir kesim açlık tehlikesi ile karşı karşıya.

Yüzlerce devletin ekonomisi, milyarlarca dolar zarar ediyor.

Ve bizim devletimizde de keza aynı durum geçerli. Bir eli yağda bir eli balda bir kesim sefa sürerken, uçurumun diğer kenarında çocuğuna, ailesine bir lokma ekmek götüremeyen anne-baba intihar ediyor. Ekmeğin light’ını, kepeklisini ya da esmerinden, beyazına kategorileştiren bir kesime karşı, bir dilim ekmek için namusunu, şerefini, gururunu hiç edip ayaklar altına serenler var. İnsanların açlıkla terbiye edilmesinden daha korkunç bir beddua yok, belki de bizim dinimizde, örfümüzde. Bir buğday tanesinde başlayan tüm hikaye, insanlığın tüm tarihiyle eşdeğer bir paralellikte anlam kazanıyor. Bir buğday tanesinden başlayan EKMEK hikayesi, tüm kainatın özeti oluyor belki de? Ne diyor söz “O bir dane ama; o bir tane

Ya da güzel ve sevecen bir masumiyet öyküsüyle anlatılıyor her şey; “Annesinin tarlaya çalışmaya giderken yemesi için çocuğunun önüne ekmek doğranmış süt, ve bu süte ortak olan yılanın, başına kaşıkla vuran çocuğun söylediği unutulmaz söz; “Ekmaanan yi..ekmaanan”. Bırak kuru ekmeği, payına düşen pastayı bile beğenmeyip, deveyi hamuduyla götürenlerin bu sıcak, taze ve alınteriyle ıslanmış EKMEK hikayesinde yerleri yok. Mevkileri ve konumları ne olursa olsun. Ya da ana babaları kim olursa olsun. Onlar ancak garibanın Ekmeğine kan doğrayanlar ve emek hırsızlarıdır…..

SAYGILARIMLA