Anne…

Bir kelime değil, bir yuva.

Sığınılacak en güvenli liman.

Varlığıyla büyüten, yokluğuyla öğreten...

Hayatın en güçlü bağlarından biri, en sessiz fedakârlıkların mimarıdır anne.

O, çoğu zaman adı anılmadan dua edilen, yokluğunda içimize oturan, varlığında kıymetini anlatmakta zorlandığımız en derin sevgidir.

Anne…

Bir kelimeden öte, bir sığınak.

Hayatın en ağır yükünü en hafif gülümsemeyle taşıyan, gece uykusunu evladının huzuruna feda eden o eşsiz yürek.

Anne, yalnızca doğuran değil; büyüten, bekleyen, anlayan, affeden, susarak anlatan demek.

Anneler Günü denince hemen hemen herkesin zihninde bir gülümseme canlanır.

Hediyeler, kahvaltı sofraları, kucaklaşmalar, sosyal medyada paylaşılan neşeli fotoğraflar...

Evet, annelerimiz kıymetlidir.

Onlar için ne yapsak az, ne söylesek eksik kalır.

Ama bir yanımız var ki, o sessiz kalıyor.

İşte ben bugün o sessizliğe ses olmak istiyorum.

Anneler Günü’nün kalbinde sevgi olmalıydı;

Ne var ki artık vitrinlere, reklamlara, indirim kampanyalarına sıkıştırılan bir alışveriş gününe dönüştü.

Sevgi, fiyat etiketleriyle ölçülmeye başlandı.

Hangi parfüm, hangi kahve fincanı, hangi çiçek en çok “anneliği” anlatır gibi...

Oysa bir annenin en çok ihtiyaç duyduğu şey; hatırlanmak, anlaşılmak ve kalpten gelen bir teşekkürdür.

Markaların değil, evlatların samimiyeti anlamlı kılar bu günü.

Bir gülümseme, sıcacık bir sarılma, tutulan eller…

İşte en kıymetli hediyeler bunlardır.

Çünkü bir anne, gösterilen değeri kelimelerden çok bakışlardan okur.

Ve bazen sadece “yanındayım” demek yeter.

Hassasiyet Çağrısı:

Ama bu özel günü coşkuyla kutlarken, bir şeyi unutmamalıyız:

Herkes için bugün bayram değil.

Kimimiz annemizden mecburen uzaktayız…

Kimimiz yıllardır sarılamıyoruz artık…

Kimi insanlar için bu gün, yasın yıl dönümü gibi.

Ve nice anne var ki, evladını yitirmiş; kalbi buruk, gözleri yaşlı.

Her Anneler Günü bir yerlerde sessizce ağlayan bir çocuğu,

Sabaha karşı dua ederek evladını anan bir anneyi,

Annesinin mezar taşına dokunarak teselli arayan bir evladı getirir akla.

İşte bu yüzden; kutlamalar yaparken bir durup düşünmeli...

Sesimizi biraz kısmalı belki.

Kutlarken incitmemeyi, sevincimizi paylaşırken başkalarının acısını da fark etmeyi öğrenmeliyiz.

Annelik, neşeyle de vardır, yasla da.

O yüzden kutlamalarımızın içinde biraz saygı, biraz sessizlik, biraz anlayış taşımalı.

Çünkü her ne kadar takvim bir günü işaret etse de, anneliğin takvimi yoktur.

O her gündür. Her zamandır. Her kalptir.

Ben bu duygularla, bana nefes veren, sevgisiyle yolumu aydınlatan, duası arkamdaki en büyük güç olan anneme;

Kelimelerin kifayetsiz kaldığı, minnetimin hiçbir zaman tam ifade edilemediği anneme seslenmek istiyorum:

Senin varlığın, benim en büyük şansım. Senin sevgin, hayattaki en derin köküm. Anneler günün kutlu olsun Annem...

Ve yüreğinde annelik taşıyan herkesin;ister doğurmuş, ister büyütmüş, ister sadece kalben sevmiş olsun

Anneler Günü’nü yürekten kutluyorum.

Bu satırlar, sesiyle huzur bulan, kokusuyla iyileşen, duasıyla ayakta duran bir evladın kalbinden yazıldı.

Mukadder ben; bu yazıyı, hayatıma yön veren yıldızım, canım annem ve tüm yüreğiyle anne olanlara armağan eden...

Sevgilerimle...