TRT yani tek kanallı dönemlerdi. Filmin en heyecanlı ve güzel yerinde yayın kopardı ve dakikalarca, “NECEFLİ MAŞRAPA” görünürdü ekranda. Uzadıkça tüm heves kaçardı elbette. Bazen o kadar uzun olurdu ki bu bekleme, film başladığında kaleden kaleye uçan Cüneyt ARKIN, adamları dövüyor mu? Seviyor mu? Unutur giderdik. Ya da meşhur dizi Dallas’ta ki Ceyar’ın iyi adam mı? Kötü adamı mı? olduğunu bile tartışırdık. Hoş bu maşrapa ekranda en çok göründüğünden, televizyonun en meşhuru o idi. Desen desen, çizgi çizgi ezberlemiştik. Bu zamanda olaydı, “Kutsal Kase” yerine, “Kutsal Maşrapa” olarak ününe ün katardı.
O zamanın; hevesimizi baltalayan, kursağımızda bırakan, neşemizi kaçıran ara vermelerin tek sorumlusuydu bu maşrapa.
Eskiden daha güzel olduğuna inandığımız, sosyal aktivitelerin membağı olan Haymana’da her güzelliğin arasına bu “Necefli Maşrapa”lar girdi ve ondan sonra ne heves kaldı ne de güzellikler. Bu ara vermelerden sonra kaldığı yerden devam eder dediklerimiz de tamamen yok oldu.
Misal; Kırkpınar güreşlerinden sonra belki de Türkiye’deki ikinci popüler yağlı güreşler burada olurdu. Reytingi düşen dizi gibi bir anda kayboluverdi. Haymana’nın o dönemindeki yeni yetme gençler ve çocuklar, tam ata sporu güreş sevdalısı olmuşken, kıspetlerini önce tavan arasına, oradan da çöpe attılar. Kıspetleri ile doyasıya peşrev çekmek kısmet olmadı. “Ver elini kahve köşeleri” herkesin ortak ve de kısır etkinliği oluverdi. Ondan sonra da bu düzen hiç değişmedi. Yeni gelecek yerel yönetim “güreş” olayına bir “el ense” çeker mi acaba? O günleri yaşayanlar, o güzelliği bilenlerin hala tadı damaklarındadır bu güreşlerin.
Ya daha eskiler. Her evden yayılan ud sesleri, açık, kapalı sinemalar. İnsanların erkekli bayanlı sokaklara döküldüğü zamanlara ne oldu? Daha mı modernleştik? Yoksa daha da mı yobazlaştık?
İçkili lokantaların, klüplerin olduğu mekanlar da araya giren bir “Necefli Maşrapa” ile silindi gitti. O zamanı anlatırlar; İnsanlar ne kadar içse de hep bir saygı, hep bir hoşgörü, sevgi ve iyi niyet çerçevesinde olurdu insan ilişkileri. Ankara’nın jet sosyetesi gelirmiş Cimcime otelde içmeye, yüzlerce mezeyi tatmaya. Şimdi Gölbaşı’ndan bu tarafa bir adım geçmiyorlar. Gece saat 22’den sonra bir damla alkol alacaksan “Yasahh.. hemşerim” li günlere geldik ama, insanlar daha da gaddar ve hoşgörüsüz. Demek ki; içki değil “sığ zihniyet” asıl tüm kötülüklerin anası.
Askerlik şubesi kapanınca bizi en çok üzen aslında 3-5 askerin gitmesi değildi. Şubedeki işlerimizin burada yapılamayacak olması da değil di. Asıl üzüldüğümüz nokta, her celp döneminde, şehir meydanında askere gidecek gençlerin, Kürt, Türk iç içe, omuz omuza davul zurna halay çekmelerindeki neşe, coşkunun yok olmasıydı.
Durup düşünmek lazım. Tüm Türkiye’de meşhur doktorumuz, şarkıcımız, yazarlarımız var. Ama bir “Stand-up”çımız yok. Ya da memleketi kahkahaya boğan bir mizahçımız yok. Neşemizi, gülümsememizi, gülen çehremizi kaybediyoruz her şeyden çok. Enseleri karartmak adına atılıyor tüm adımlar. Ciddiyet adına yapılıyor tüm yatırımlar.
Eski düğünleri dinleyin bir büyüğünüzden. Damadın hamama götürülmesini, gelin kınasını, eskinin halaylarını, cümbüşünü. Elde avuçta bir şey yokken bile o düğünlerdeki damak çatlatan lezzetleri. Anlatırken bile o zamanki coşkuyu yaşamalarına şahit olun. Şimdi elektrosazın “bed” sesine hapsolmuş bir düğün ve tüm ihtişamı artık kabak tadı vermeye başlayan ve varlıklı olmanın, görmemişliğe dönüştüğü “havai fişekler”deki sayı ile ölçülü her şey.
“Haymana da sosyal aktivite yok” diye diye bitap düşüyoruz. Zamanında en güzelleri bizde iken kıymetini bilememişiz. Şimdi karalar bağlayarak, sosyal güzellikler aramaya çalışıyoruz.
Diyorum ya neşemizi, gülen yüzümüzü kaybediyor, coşkumuzu yitiriyoruz hergün biraz daha. Yazarken biraz daha mizah katmaya çalışıyorum yazılara, “Lan bu nasıl yazı” diyorlar. Gülmeyi suç kapsamına alacağız nerdeyse. Kaybedilen para, pul, iş geri gelebilir belki ama, kararan bir ruh ve gülmeyi unutan bir kalp bir daha asla kendine gelemez. Yeni yönetimden istediğimizde biraz da bu eskiyen ama hep taze kalan gülümsemenin tekrar yerine gelmesi için yapılacaklar. Ve araya “Necefli Maşrapaların’’ girmediği tüm güzellikler... SAYGILARIMLA