“Tanrı kaç tanedir?” demişler bilge kişiye. “Birçok Tanrı vardır, insanlar ‘Tanrı tek’ der ama her şeye tapar’’ demiş.
Şaşırmışlar, yakıştıramamışlar. Hayal kırıklığına uğramışlar. Doğrusunu söylemiş oysa adam. Tanrı tektir kabul. Ama hayatta insanların yaşantısına, materyalliğine bakınca ne kadar doğru olduğunu anlarız. Ağzından çıkan Tanrı bir lafına rağmen kimileri vardır ki; paraya tapar, kimisi güce tapar, kimisi makam mevkiye tapar, yeni aldığı son model arabasına tapan bile vardır, bankada ki mevduatına ibadet eden yok mu sanıyorsunuz dünyada? O nedenledir ki, kazandığımızı zannettiğimiz yerde kayıpların en büyüğünü yaşamıyormuyuz?
Suriye Devlet Başkanı ESAD sözde Müslüman bir devletin, dindar bir başkanı iken katlettiği yüzlerce din kardeşi var. Kaybetme korkusu yaşadığı koltuğuna taptığı için elbette. Aynı dini paylaştığı Türkiye’nin belalısı teröre kucak açıyor, uçağını düşürüyor. Hiçbirşey yapamıyoruz ne yazık ki. Bizim Genelkurmay başkanımız da “ABD’nin izni olmadan birşey yapamayız’’ diyor. Dur bir dakika. Dünyada sözde gelişen ekonomisiyle, lider ülke olması ile, NATO’da güçlü ordusu ile övünen bizlere ne oluyor da, en doğal hakkımız olan kendimizi savunmamızın müsaadesini ABD’ye ihale ediyoruz. O zaman biz de, bizden daha güçlü olduğu için Müslüman bir devlet olarak güce mi tapıyoruz yoksa?
Konuyu biraz daha yerele indirgeyip kendi küçük dünyamıza dönersek, makam mevki sahibinin, bürokratik ve stratejik gücü olanın etrafında, yörüngesinde birer uydu gibi hareket ediyoruz. Hep birlik beraberlikten dem vuruyoruz, ama bu küçük şehri geliştirmek, kurtarmak için birilerinin dümen suyuna girerek bireysel çıkar peşine düşüyoruz. Oysa bir araya gelerek, topyekün hareket ederek birçok şeyleri başaracak gücümüz var farkındaysanız.
Koleralı bir Haymana sevdası bizimkisi. Mesafeli, uzak, bir o kadar platonik. Seviyoruz ancak “acaba bana da bulaşır mı?” diye kaçıyoruz bir araya gelmekten. Siyasetçimiz, sivil toplum örgütlerimiz, hepimiz, herkes kendi sanal dünyasında yaşıyor, kurtuluşun merkezinde kendisini görüyor. O sanal dünyanın kumandası da birilerinde, bir yerlerde komuta merkezi sanki. Birileri hamiliğimizi yapıyor, yani bizi evlat edinme sevdasında ve bizler de o sıcak kucağa doğru koşar adım gidiyoruz. Güç, kudret, dirayet ve sihirli değnek kendi ellerimizde iken, tepemizde giyotin kurup bekleyenlerin insaf, vicdan terazilerinin bize inayet dağıtmasına mı muhtacız.
Tekrar bilgenin anlatmak istediğine dönersek, insani zayıflıkların, zaaflerin olduğu bir yerde birileri kurtarıcı, tanrı rolüne soyunur elbette. Ama insana akıl, fikir, düşünce ve kavrama yeteneğini veren tek bir Tanrı’yı bulmak için tüm bu nimetleri kullanmak marifetine, yüceliğine, farkındalığına varmak lazım. Bir yerlerde sorun var ise, oralarda bir yerlerde, çok yakınlarında çözümde vardır. Asıl ve tek olan Tanrı, bunu insanlığa sunmuştur. Anlayana, bilene. O ışığı görmektir. Önemli olan, başkalarının ışığına pervane olmak değil. SAYGILARIMLA.