Sadece Melike Hatun Camii’nin Meselesi mi Temizlik konusu
Ankara’nın kalbinde, Atatürk Bulvarı’nın gürültüsü ile Gençlik Parkı’nın yeşil sessizliği arasında yükselen görkemli bir yapı var,
Melike Hatun Camii.
Şehrin her köşesinden görülebilen kubbesiyle, Ankaralılar için hem bir buluşma noktası hem de manevi bir sığınağı,
O bölgenin eski halini bir hatırlayın.
O zaman bugünün güzelim mekanın kıymetini daha iyi anlarsınız.
Ancak ne yazık ki bu muhteşem mabedin alt katında, kimsenin konuşmadığı ama herkesin hissettiği bir sorun büyüyor.
Bakımsız tuvaletler.
Musluklardan bazıları çalışmıyor, lavabolar kirli, sabunluklar boş, yerler sürekli ıslak. Temizlik nerde ise yok denecek kadar sıkıntılı.

Musluklar diplerinden paslanmaya başlamış.
Sıvı sabun aparatları kırılmış.

Sağda solda hortumlar, paspaslar.
Camiye her gün binlerce insan girip çıkıyor. Kimisi namaz kılıyor, kimisi dua ediyor, kimisi sadece oturup biraz nefes alıyor.
Ama ne yazık ki, bu kadar yoğunluğa rağmen caminin altındaki tuvaletlerin hali içler acısı.
Kokudan içeri girmek bile zorlaşmış.

Birçok vatandaş, “yakışmıyor bu hale” diyerek tepki gösteriyor ama kimse de bu sesleri yukarıya duyuramıyor.
Oysa bu cami, Türkiye Diyanet Vakfı tarafından büyük emeklerle yapılmış, Cumhuriyet döneminin en önemli ibadethanelerinden biri.
Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın buranın yapımındaki gayretini bilirsiniz.
İçine giren herkes, kubbeye baktığında bir gurur duyuyor.
Fakat aynı kişi alt kata indiğinde, o gurur yerini üzüntüye bırakıyor.
Bu tezat, sadece bir temizlik sorunu değil; aynı zamanda bir idari ilgisizlik meselesi.
Unutmayalım:
Temizlik, sadece deterjanla değil, vicdanla yapılır.

Dinimizin ilk öğretilerinden biri “Temizlik imandandır” derken, biz bu sözün gereğini en çok camilerimizde göstermeliyiz.
Bir caminin altındaki tuvalet, o caminin aynasıdır.
İçerideki halılar tertemiz, kubbeler pırıl pırıl olabilir ama alt kat kokuyorsa, orada bir eksiklik vardır.
Melike Hatun Camii, sadece bir ibadethane değil; Ankara’nın simgesi, başkentteki yerli ve yabancı ziyaretçilerin uğrak noktası.
Yurt dışından gelen turistler burayı geziyor, fotoğraf çekiyor, şehrin kültürünü tanımaya çalışıyor.
Peki bu insanların bir kısmı, alt kattaki tuvaletlere uğradığında ne görüyor?
Bu hal Ankara’ya yakışıyor mu?
Bu hal, Melike Hatun’un adını yaşatmaya mı, yoksa unutturmaya mı hizmet ediyor?
Buradan çağrımı açıkça yapıyorum:
Bu konu bir eleştiri değil, bir çağrıdır.
Caminin yönetiminden, Türkiye Diyanet Vakfı’ndan, Ankara İl Müftlülüğünden , belediyeden Cami Koruma Derneğinden kim ilgileniyorsa; lütfen bu alanı yeniden elden geçirsin.
Oto parkından gelir elde edenler, oradaki işyerlerinin kirasını alanlar kimse bunun bir çözümünü de lütfen bulsun.
Gerekirse ücretli yapılsın ,ama sorun göçülsün.
Tuvaletlerin bakımı, hijyenin sağlanması, havalandırmanın iyileştirilmesi için adımlar atılsın.
Bu, sadece birkaç musluk tamiri meselesi değil, bir saygı meselesidir.

Hem ibadet eden cemaate, hem bu şehrin tarihine, hem de o camiye adını veren Melike Hatun’a saygı.
Vatandaş Ne Diyor?
Cami çevresinde görüştüğüm bir vatandaş şöyle diyor:
“Cami çok güzel, Allah razı olsun yaptıranlardan. Ama alt kattaki tuvaletler bu güzelliğe gölge düşürüyor. Girerken dua ediyoruz, çıkarken pişman oluyoruz. Biz sadece temiz bir yer istiyoruz, fazla bir şey değil.”
Bu söz aslında her şeyi anlatıyor.
Vatandaş şikâyet etmiyor, sadece temiz bir ortamda ibadet etmek istiyor.
Bu talep, bir lüks değil, en doğal hak.
Yetkililere Açık Çağrı
Melike Hatun Camii, sadece bir bina değil; Ankara’nın inancının, tarihinin ve kültürünün sembolüdür.
Bu sembolün gölgesinde böylesine temel bir mesele çözülmeden kalmamalı.
Çok zor değil: biraz ilgi, biraz özen, biraz temizlik.
Unutmayalım, bir şehir camilerinin kubbesiyle değil, tuvaletlerinin temizliğiyle hatırlanır.
Bu konunun takipçisi olmaya devam edeceğim.