Cumhuriyetimizin 102. yılında Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde düzenlenen resepsiyona MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin katılmaması dikkat çekti. Bu sessizlik sadece bir yokluk değil, siyaseten derin anlamlar taşıyor.


Cumhuriyetin 102. yılı, devletin zirvesini aynı çatı altında buluşturdu.
Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde yapılan resepsiyonda siyaset, bürokrasi, sanat ve diplomasi dünyası bir araya geldi.
Fakat o gece bir isim yoktu:
Devlet Bahçeli.

Cumhur İttifakı’nın ikinci büyük ortağı, Milliyetçi Hareket Partisi lideri Bahçeli’nin katılmaması, siyasetin doğası gereği “bir tesadüf” olarak görülmedi.
Zira Bahçeli’nin siyasetteki tarzı, konuşarak olduğu kadar, konuşmayarak da mesaj vermek üzerine kurulu.


Sessizlik: En güçlü siyasi dil

MHP lideri bu ülkenin siyasetinde kelimeler kadar sessizliğin de anlamlı olabileceğini defalarca gösterdi.
Bu kez de 29 Ekim resepsiyonuna katılmama tercihiyle, sembolik bir siyasal duruş sergiledi.
Ne sağlık sorunu, ne de program çakışması…
Ortada bir gerekçe yoksa, ortada bir mesaj vardır.


Kıbrıs meselesi: İttifak içi farklı görüşler mi ?

Son haftalarda gündemi meşgul eden önemli başlıklardan biri Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti oldu.
Bahçeli, KKTC Meclisi’nin toplanarak Türkiye’ye bağlanma kararı alması gerektiğini dile getirerek oldukça net bir duruş sergiledi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan ise diplomatik bir üslupla “Kıbrıs Türk halkının iradesine saygı duyarız” ifadelerini kullandı.

İki liderin sözleri aynı hedefi gözetse de, tonları farklıydı.
Bahçeli’nin resepsiyona katılmaması, bu farkın simgesel bir yansıması olarak değerlendirilebilir.


Cumhur İttifakı’nda ‘mesafeli sadakat’ dönemi başlıyor ?

Bahçeli, Erdoğan’a bugüne dek güçlü bir destek verdi.
Ancak hiçbir zaman “koşulsuz” bir ortaklık içinde olmadı.
MHP’nin siyasetteki rolü, Cumhur İttifakı’nın sadık ama bağımsız sesi olmaktı.
Resepsiyona katılmama kararı da bu çizginin bir yansıması:
Sadakat sürüyor, ama mesafe korunuyor.


Siyasette bazen bir fotoğraf, bir cümleden daha çok şey anlatır.
Külliye’deki resepsiyonda Bahçeli yoktu, ama Cumhurbaşkanı Erdoğan’a özel bir Cumhuriyet tablosu gönderdi.
Yani hem “saygı” çizgisi korundu, hem de “biz ayrı bir yerdeyiz” mesajı zarifçe iletildi mi?

Bu, Bahçeli’nin siyasetteki karakteristik üslubudur:
Sert sözü zarif sessizliğe dönüştürmek.

Sonuç: Sessizliğin ardındaki stratejik denge

Bahçeli’nin 29 Ekim resepsiyonuna katılmaması, bir “kopuş” değil; bir “denge hatırlatmasıdır.”
MHP lideri, Cumhuriyet Bayramı gecesinde konuşmadı ama siyasete güçlü bir not bıraktı:

“Milliyetçi Hareket, ittifakın içinde ama kendi yolunda.”

Cumhuriyetin 102. yılı, yalnızca coşku ve kutlama değil; aynı zamanda siyasetin sessiz ama anlamlı mesajlarının da gecesiydi.
Ve o mesajın sahibi, her zamanki gibi Devlet Bahçeli’ydi.

Bu arada Babacan ve Ahmet Davutoğlu da geceye davetli olanlardandı.
Nedenini önümüzdeki günlerde anlatacağım.