Bir ülkenin gerçek mirası, yalnızca saraylarında, müzelerinde ya da anıtlarında değil; sokaklarında yankılanan ezgide, taşlarına sinmiş hikâyelerde, halkının yaşam biçiminde saklıdır. O mirası gün yüzüne çıkarmak, anlatmak ve yaşatmak; gönülden gelen bir sorumluluk, sabır isteyen bir yolculuktur.
İşte bu yüzden, 2013 yılında temelleri atılan Kültür Sanat Muhabirleri Derneği, adı bir dernek olsa da, ruhu bir kültür seferberliğidir. Anadolu’nun sesi olmayı, geçmişin izini bugüne taşımayı kendine şiar edinmiş bir gönül hareketidir. Derneğin kurucu başkanı İbrahim Gökdemir, yalnızca bir lider değil; aynı zamanda kültürün nöbetçisi, sanatın gönüllü elçisidir.
Altı yıldır aralıksız süren Medya, Kültür Sanat ve Turizm Buluşmaları, Türkiye’nin dört bir yanını adım adım dolaşarak kültür haberciliğine yeni bir soluk kazandırıyor. Bu yılki rotada Adıyaman, Siirt, Bitlis ve Van var. Her biri tarih boyunca medeniyetlere ev sahipliği yapmış, her karışında bin yıllık izler taşıyan şehirler…
Gökdemir bu projeyi anlatırken şöyle diyor:
“Anadolu’nun her köşesinde dile gelmeyi bekleyen bir hikâye, toprak altında kalmış bir miras, duvarlarda yankılanan bir ezgi var. Biz bu sesi duyurmak için yoldayız.”
Gerçekten de bu projeyle yalnızca şehirler gezilmiyor; aynı zamanda bir toplumun hafızası kayıt altına alınıyor. Altı yılda 50 şehir ziyaret edildi, 600’e yakın gazeteci bu organizasyonlardan yararlandı. Yazılan binlerce haber, milyonlarca okuyucuya ulaştı. İç turizme yön verdi, yerel değerlere dikkat çekti, kültürel farkındalık oluşturdu.
“Kültür ve sanat, bir milletin hem hafızasıdır hem de vicdanıdır. Bu hafızayı canlı tutmak, geçmişle gelecek arasında köprü kurmaktır,” diyor Gökdemir.
Bu yılın tanıtımı, Ankara’nın canlanmaya başlayan kültür merkezi Hamamarkası’nda, kahvaltılı bir basın toplantısıyla yapıldı. Tanıtımda dikkat çeken bir başka unsur ise sanatın toplumun her kesimiyle buluşturulması yönündeki çaba oldu. Sincan Şoförler ve Otomobilciler Esnaf Odası Başkanı İsa Yalçın ve şoför esnafı, ebru sanatçısı Ayşegül Akyürek rehberliğinde ilk kez ebru yaptı. Direksiyondan ebru teknesine uzanan bu yolculuk, sanatın ne kadar kapsayıcı ve birleştirici olduğunun güçlü bir örneğiydi.
Gökdemir bu konuda şöyle diyor: “Sanat herkes içindir. Şoföründen öğretmenine, çiftçisinden ev hanımına kadar her kesim bu ortak mirasa dokunabilmeli. Çünkü sanat, insanı yüceltir, toplumu birleştirir, ortak bir kimlik oluşturur.”
Bu buluşmalar sadece kültür-sanat muhabirliğini desteklemiyor; aynı zamanda Anadolu’nun saklı kalmış hazinelerini görünür kılıyor. Adıyaman’da Kommagene izleri, Siirt’te çok kültürlü yaşamın izleri, Bitlis’te taş işçiliğinin zarafeti ve Van’da Urartu medeniyetinin sesi, bu yıl yeniden kaleme alınacak, yeniden anlatılacak…
Bu hikâyenin bir parçası olmak, bana yalnızca bir sorumluluk değil, aynı zamanda derin bir mutluluk ve anlam da yüklüyor. Kültüre, sanata ve Anadolu’nun kadim mirasına sahip çıkmak adına verilen bu özverili çabanın içinde yer almak, benim için tarif edilemez bir onur. Her adımda geçmişin izini sürerek, geleceğe iz bırakmaya çalışan bu anlam yüklü kültür yolculuğuna dâhil olmak, yalnızca bir gazetecilik faaliyeti değil; aynı zamanda bir vicdan, bir bilinç ve bir gönül meselesi.
Kültürel mirasın görünür kılınması, korunması ve kuşaktan kuşağa aktarılması için gösterilen her gayretin içinde bulunmak; bu toprağın sesine kulak vermek ve taşıdığı değere omuz vermek bana hem büyük bir ilham hem de güçlü bir aidiyet duygusu kazandırıyor. Çünkü inanıyorum ki bir toplumun geleceği, geçmişine ne kadar sahip çıktığıyla şekillenir. Ve bu sahiplenişin içinde yer almak, benim için yalnızca bir tercih değil, aynı zamanda derin bir gönül bağıdır.
Mukadder ben; kalemini Anadolu’nun sesine tercüman olmak için konuşturan, kültürün izini süren tüm kültür sanat muhabirlerini sevgiyle selamlayan...
Sevgilerimle...