Bir şehrin hikâyesi bazen yıllarca süren projelerle, bazen de tek bir fotoğrafla kısa bir video ile anlatılır.

Çünkü bazı anlar vardır ki kelimelerden çok daha fazlasını söyler; içtenliği, güveni, şefkati tek bir kareye sığdırır.

Kahramankazan Belediye Başkanı Selim Çırpanoğlu’nun esnaf ziyareti sırasında yaşanan o duygu yüklü sahne işte tam da böyle bir andı.

Mehmet Akif Ersoy ve Kazım Karabekir Caddeleri’nde esnafla sohbet ederken, küçük bir çocuk usulca başkanın yanına yaklaştı.

Yeni2

Hiçbir şey söylemeden, bir çocuğa özgü o tertemiz içgüdüyle, arkasından başkanın bacağına sarıldı.

Başkan Çırpanoğlu bunu fark ettiğinde içten bir gülümsemeyle çocuğu kucağına aldı.

O an, sadece bir fotoğraf değil; bir şehrin başkanına duyduğu samimiyetin, güvenin ve sevginin en net ifadesi oldu.

Bu sahnenin bu kadar anlamlı olmasının bir nedeni var:
Çünkü 20 aydır yapılan hizmetler büyüklerin beğenisini kazanırken, gösterilen şefkat ve yaklaşım da küçüklerin gönlünde karşılık buluyor.

Yollar yenilendi, parklar düzenlendi, sorunlar çözüldü… Belki eksiklerde vardı.

Ama belki de bunlardan daha önemlisi, tüm bu hizmetlerin arkasında insanı önceleyen bir anlayışın var olmasıydı.

Yeni1

Bir şehirde yapılan fiziki hizmetler gözle görülür; ama gönüllere yapılan hizmetler, sessiz ama derin izler bırakır.

Büyükler, şehrin gelişimini, düzenini, yapılan işleri değerlendirir. Olumlu not verir ya da eleştirir eksikleri söyler.

Memnuniyetlerini hizmetlerin sonuçlarına bakarak gösterirler.

Fakat çocuklar…

Çocuklar başka bir yerde durur.

Onlar görevi, unvanı, projeyi bilmez.

Sadece insanın kalbini görür.

Bu yüzden bir çocuğun sarılışı, aslında bir yönetici için en büyük takdirdir.
O sarılış, “Seni seviyorum, sana güveniyorum” demenin çocukça ama en samimi halidir.

Birilerinin yaptığı gibi “Mış gibi “yapmak bu tabloya yansımaz.

20 aylık süreçte Kahramankazan’da yapılan hizmetler, büyüklerin takdirini toplarken; gençlerin, çocukların, ailelerin gözünde oluşan bu sıcak imaj, şehrin ruhunu güçlendiriyor.

Çünkü belediyecilik sadece masa başından yönetilen bir iş değildir.

Sokakta yürümeyi, insanlarla göz teması kurmayı, bir ihtiyacın farkına varmayı, bir çocuğun başını okşamayı da gerektirir. Hizmet, sadece asfaltın üzerine dökülen malzemeyle değil; o asfaltı kullanan insanların memnuniyetiyle ölçülür.

Aynı şekilde merhamet de sadece sözlerle değil; bir çocuğun kollarından yansıyan sevgiyle anlaşılır.

Belki de bugün Kahramankazan’ın en büyük şansı, bu iki dünyanın hizmetin ve gönlün aynı anda yürüyebilmesidir.

Çünkü şehirler sadece yapılan işlerle büyümez; insanların yüreğinde oluşturduğu sıcaklıkla gelişir.

Küçük bir çocuğun sarılışıyla başlayan o sahne, belki yıllar sonra hatırlandığında, “İşte belediyecilik bazen tam olarak budur” dedirtecek.

Çünkü büyük projeler zamanla unutulabilir; fakat bir insanın kalbine dokunmak, bir çocuğun gönlüne girebilmek…

İşte bu, uzun yıllar silinmeyecek bir iz bırakır.

Son cümle;

Şehirler sadece betonla kurulmaz.
Gönülle, sevgiyle, güvenle kurulur.