Cumhuriyet’in kalbi Ankara… Uzun yıllar boyunca yalnızca bir yönetim merkezi olarak anılan, gri binalarla ve bürokrasiyle özdeşleşen bir şehir. Oysa bu şehir, yalnızca bir idari başkent değil; bir milletin küllerinden doğduğu, bağımsızlık meşalesinin yakıldığı, geleceğin temellerinin atıldığı kutsal bir zemindir. Her sokağında bir mücadele izi, her yapısında bir direniş sesi vardır. Ankara, bir başkent olmanın ötesinde, bir ulusun yeniden ayağa kalktığı yerin adıdır.
Şimdi ise Ankara, kendini yeniden hatırlatmak istiyor. Ve bunu çok sade, çok anlamlı bir yolla yapıyor: Bir otobüs hattıyla.
Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin EGO Genel Müdürlüğü aracılığıyla başlattığı Turistik Otobüs Hattı, bana göre yalnızca bir ulaşım hizmeti değil; aynı zamanda başkentin tarihine açılan bir pencere, geçmişe yapılan nazik bir selamdır. 13 duraktan oluşan bu hat, başkenti ziyaret eden bir yabancıya da, burada doğup büyümüş bir Ankaralıya da aynı şeyi vaat ediyor: “Gel, bu şehri birlikte yeniden tanıyalım.”
Bu özel güzergâh, öyle özenle seçilmiş ki… 2. TBMM binasından yola çıkıp, Hisar’dan Ulus’a, Atatürk ve İnönü Bulvarları’ndan Gençlik Parkı’na, Anıtkabir’e uzanıyor. Her durak bir sayfa gibi; şehrin geçmişini, kimliğini, hafızasını anlatan duraklar bunlar. Beton blokların ardına gizlenmiş, köhne tabelaların gölgesinde kalmış tarih, bu otobüsle yeniden görünür oluyor.
Ankara’nın mirası çoğu zaman İstanbul’un görkemli silüetinin ardında gölgede kaldı. Oysa bu şehirde sadece bir devletin değil, bir milletin geleceği inşa edildi. Türkiye Cumhuriyeti’nin en kararlı, en hayati cümleleri burada kuruldu. Ulusun kaderini tayin eden kararlar, bu sokaklarda yürüyen liderlerin adımlarıyla şekillendi. Şimdi o cümlelerin yankılandığı duvarlar, bir otobüs güzergâhı boyunca yeniden dile geliyor.
Bu projeyi özel kılan sadece güzergâhı değil, taşıdığı düşünce. Çünkü bu hat, turizmi yalnızca dışardan gelenlere değil, içerden bakanlara da açıyor. Bir öğrencinin, bir memurun, bir emeklinin, bir sanatçının otobüs camından Ankara’yı yeniden keşfetmesi… İşte asıl kıymet burada.
Turizm dediğimiz şey yalnızca fotoğraf çekmek, bir manzarayı sosyal medyada paylaşmak değildir; bir şehrin ruhunu anlamaya çalışmak, onun hikâyesini dinlemek, hafızasını taşımak ve onu başkalarına anlatabilmektir. Bu hat, tam da bunu sağlıyor: Seyahat etmeyi bir bilgiye, bir duyguya, bir tanıklığa dönüştürüyor.
Elbette her hizmette olduğu gibi bunda da eksikler, geliştirilmesi gereken yönler olabilir. Ama bu projenin taşıdığı niyet, değeri ve işlevi asla küçümsenmemelidir. Ankara artık yalnızca geçip gidilen bir durak değil; durup bakılan, tanınan, anlatılan bir şehir olsun istiyoruz.
Lütfen, Ankara sokaklarında bu turistik otobüsle ilerlerken camdan dışarı bakın. Naçizane bir öneri… Belki Gazi Mustafa Kemal’in sessiz ve kararlı adımlarla yürüdüğü bir kaldırımın yanından geçiyorsunuzdur. Belki bir pencerenin ardında, Cumhuriyet’in ilk cümleleri yazılmıştır. Belki de bir taşın çatlağında o günlerin fısıltısı hâlâ saklıdır. O kaldırımlarda bir halk uyanmış, o caddelerde bir devrim yürümüştür. Rüzgar size yalnızca serinlik getirmez; geçmişin nefesini, bir milletin yeniden doğuşunu taşır.
Ve bilin ki o an, sadece bir şehirde değil; bir tarihin, bir hafızanın, bir kimliğin içinde yol almaktasınız.
Mukadder ben; bu hizmete emeği geçen herkese teşekkür etmeyi borç bilen, çünkü bu hizmetin yalnızca Ankara’nın değil, Türkiye’nin ortak hafızasına yapılan bir katkı olduğunu düşünen...
Sevgilerimle...