Son yapılan operasyonlar, yalnızca adli dosyaların değil, spor camiasında etik, şeffaflık ve kurumsal sorumluluk tartışmalarının da yeniden alevlenmesine neden oldu. Türkiye’nin en büyük spor kulüplerinden biri olan Fenerbahçe Spor Kulübü, bugün saha içi başarıdan çok, saha dışı gelişmelerle gündemde.
Operasyon kapsamında ismi geçen kulüp başkanı Sadettin Saran için hukukun temel ilkesi elbette masumiyet karinesidir. Kimse yargı kararı olmadan suçlu ilan edilemez. Ancak konu, sıradan bir şirket ya da bireysel itibar meselesi değil; milyonların gönül verdiği, ulusal ve uluslararası arenada Türkiye’yi temsil eden bir kulübün kurumsal itibarıdır.
Bugün kamuoyunun sorduğu soru nettir:
Bir kulüp başkanı, devam eden ciddi soruşturmalar varken görevine aynı şekilde devam edebilir mi?
Takım yurt dışına çıkarken başkanın çıkamaması ihtimali bile, Fenerbahçe markası adına başlı başına bir krizdir. Başkanlık makamı; hukuki yüklerden arınmış, temsil gücü tam, kulübün önünü açan bir konum olmalıdır. Aksi durumda zarar gören yalnızca kişi değil, camianın tamamıdır.
Bu noktada siyasi irade ve güvenlik bürokrasisi adına yürütülen kararlı mücadeleyi de teslim etmek gerekir. İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya ve İçişleri Bakanlığı tarafından son dönemde yürütülen operasyonlar, “kim olursa olsun hukuk karşısında eşittir” ilkesinin güçlü bir göstergesidir. Devletin; spor, siyaset ya da iş dünyası ayrımı yapmadan hukuku işletmesi, toplumda adalet duygusunu pekiştirmektedir.
Buradan çağrımız nettir:
Sayın Sadettin Saran, tam anlamıyla aklanıncaya kadar Fenerbahçe başkanlığını geçici olarak bırakmalıdır. Bu bir suç ikrarı değil; kulübün itibarını korumaya yönelik erdemli bir sorumluluk örneğidir. Tarih, bu tür anlarda koltuğu değil kurumu önceleyenleri saygıyla yazar.
Fenerbahçe, kişilerin değil; değerlerin, tarihin ve büyük bir camianın adıdır. Başkanlar gelir geçer; kulüp kalır. Bugün yapılacak doğru hamle, yarın Fenerbahçe’yi daha güçlü kılacaktır