Sarıkamış, yalnızca tarihin sayfalarında kalan bir askerî harekât değildir.

O, soğuğun iliklere kadar işlediği bir coğrafyada, vatan sevgisini canından üstün tutanların sessiz ama ebedî haykırışıdır.

Bugün hâlâ içimizi üşüten bu destan, bir milletin vicdanına emanet edilmiş onurudur.

Takvimler 22 Aralık 1914’ü gösterdiğinde, Anadolu’nun bağrından kopup gelen on binlerce yiğit, Sarıkamış’ın beyaz sessizliğine yürüyordu.

İmkânsızlıklar içinde yola çıkan on binlerce Mehmetçik, silahından önce yüreğini kuşanarak Sarıkamış’a yürüdü. Diz boyu kar, dondurucu soğuk, yetersiz erzak ve bitkin bedenlere rağmen geri dönmeyi düşünmediler. Çünkü onlar için geri dönüş yoktu; arkalarında bırakılan vatan, analar, dualar ve bayrak vardı.

Aradan 111 yıl geçti, ama Sarıkamış hâlâ üşüyor.

Birinci Dünya Savaşı’nın en acı sayfalarından biri olan Sarıkamış Harekâtı’nda, Osmanlı ordusu Rus işgali altındaki toprakları kurtarmak için zorlu bir mücadeleye girişti. Bu mücadelede 90 bin askerimiz şehit düştü. Kiminin daha bıyığı terlememişti, kimi ardında yeni doğmuş bir evlat bırakmıştı. Hepsinin ortak noktası ise vatanı kendilerinden üstün tutmalarıydı.

Sarıkamış Şehitleri, yalnızca bir askerî harekâtın kaybı değildir. Onlar; vatan, millet, bayrak ve hürriyet uğruna tereddütsüz vazifeye koşan bir ordunun, ölümsüzlük destanıdır. Olumsuz hava şartlarına, imkânsızlıklara ve kaderin sert yüzüne rağmen son nefeslerine kadar mücadele eden o kahramanlar, milletimizin vicdanında hak ettikleri mümtaz yeri çoktan almışlardır.

Bizler, ölümü öldüren bir anlayışa sahip bir medeniyetin mensuplarıyız. Bizim için şehadet; bir son değil, en yüce başlangıçtır. Vatanı, bayrağı ve inancı için can vermeyi, yaşamaktan üstün gören bir iradenin adıdır Sarıkamış. “Şehit” olmak, bu topraklarda her yüreğin duasında olan en kutsal makamdır.

Sarıkamış’ta yazılan bu destan, yalnızca o günün değil; bugünün ve yarının da teminatıdır. Devletimizin yeniden kuruluşunda, bu toprakların bir daha işgal edilmemesinde, bugün özgürce aldığımız her nefeste o isimsiz kahramanların payı vardır. Onlar, bedelini canlarıyla ödeyerek bu vatanı bize emanet ettiler.

Merhum Akif’in;

Vurulup tertemiz alnından uzanmış yatıyor, Bir hilal uğruna Ya Rab, ne güneşler batıyor” dediği gibi, orada şehadet şerbetini içen 90 bin güneş, bu coğrafyada hilalin hâkim, ay yıldızlı bayrağımızın da bâki kalacağını tüm dünyaya ilan etmiştir.

Mukadder Ben; Sarıkamış şehitlerimiz başta olmak üzere, gönül coğrafyamızın her bir karışında şehadet mertebesine erişen tüm kahramanlarımızı minnet, şükran ve rahmetle anan, aziz hatıraları önünde saygıyla eğilen...

Sevgilerimle...